Araştırmacı Yazar Ali Selman Demirbağ ile Kâ’be’nin gizemine ve sırlarına dair bir sohbet gerçekleştirdik.
“Kâbe’nin, Dünya’nın ortasında bulunduğu gerçeği; manyetik kutup, enlem ve boylamların Mekke’de kesişmeleri, Kâbe’nin yerinin çok özel olarak belirlendiğinin bir ifadesi kabul edilebilir ve yine insanların ibadetlerinde niçin oraya yöneldiklerinin sırlarını taşır” diyorsunuz. Önce buradan başlayalım.
Öncelikle ben elektromanyetik dalgalar ve dünyanın elektromanyetik yapısı ile ilgileniyorum. Dünyanın manyetik alanları var, bu ilmî bir gerçek. Buna Van Allen eğrileri deniyor. Bu dünyanın çekirdeğinin dönmesinden dolayı ortaya çıkan görünmez bir alan. Bu alan bizi güneşin zararlı ışınlarından koruyor. Yani güneşin ışınlarını süzüyor ve sadece ültraviyole yani bizim için faydalı olan kısmı geçmesini sağlıyor. Aksi halde yeryüzünde kesinlikle hayat olmazdı. Biz buna manyetik kutup noktaları diyoruz. Bunlar dünyanın güneyinde ve kuzeyinde bir mıknatıs gibi başlayıp birbirine doğru akan enerji hatları oluyor. Bu enerji hatlarının da bir ekvator düzlemi var. O ekvator düzlemi de Kâ’be’den geçiyor. Mekke’de dünyanın diğer yüzeylerinde iki noktada daha birleşiyor bu hatlar. Biri, Bermuda Şeytan Üçgeni’ne denk geliyor. Diğeri de, manyetik bozulmalar meydana gelen Japonya’da bir körfez. Orada da daha önce çok gemi, uçak vs. kaybolmuş. Buralarda maalesef manyetik bozulma şeklinde ortaya çıkıyor. Fakat tam Mekke’de manyetik bir düzen var. Burada manyetik alanın sıfır olması, insana muazzam bir titreşim vermesi demek.
Manyetik alanın sıfır olması hiçbir etki yok demek, değil mi?
Evet hiçbir etki yok demek. Yani sizi dışarıdan etkileyecek herhangi bir psikoloji ya da sizi sinirlendirecek, üzecek, sevindirecek herhangi bir şey yok. Orada manyetik alanın olmaması dışarıdan bir etkinin gelmemesi sizi muazzam bir duygu durumuna getiriyor. Herkesin de zaten Kâ’be’de hissettiği bu. Yani orada bambaşka bir şey var dedikleri aslında bu oluyor. Ben de gittiğimde çok farklı duygulara, hislere kapılmıştım. Hakikaten bambaşka bir hadise var. Niyet etmek de zaten manyetik enerjidir, manyetik bir alan oluşturur. Çünkü insanın düşüncesi, beyinde oluşan kimyasal bir enerjinin elektriğe dönüşmesi ve bu elektrikten oluşan bir sinyal yaymasıdır. Şimdi bütün dünyada aralıksız olarak yüzümüzü döndüğümüz ve dua ettiğimiz tek bir yer var. O da Kâ’be. Saat farkından dolayı dünyanın her yerinde namaz vakitleri sürekli değişmekte. Bu farktan dolayı insanlar, aralıksız, devamlı yüzünü oraya dönüyor ve ibadet ediyor. Kâ’be’de sürekli bir tavaf meselesi var. Hiçbir zaman boş kalmaz. Yedi gün yirmi dört saat insanlar o yöne doğru Allah’ın isimlerini okuyarak oranın manevî havasını yükseltiyorlar. Sürekli oraya bir sinyal gönderiyorsunuz. Yani düşüncenizi, niyetinizi gönderiyorsunuz. Bu da orada insanı manevî anlamda yükseltecek muazzam bir enerji oluşturuyor. Onun dışında Mekke’nin altında madenlerin olmaması, kutup noktalarının tam orta noktasında bulunması, manyetik alanın sıfır olması zaten orayı dünyanın merkez noktası haline getiriyor.
Dünyanın farklı bir köşesinde olsanız dahi, niyet ederek sanki oradaymışsınız gibi dahil olabiliyorsunuz. Bu noktada niyet çok önemlidir herhalde?
Evet, niyet çok önemli bir şey. İnsanın niyeti düşünceleri, hisleri, her şey bir duadır. Yani her şey bir sinyaldir. Çünkü siz düşündüğünüz, aklınızdan bir şey geçtiği anda kimyasal enerji oluyor beyinde ve bu bir elektrik sinyali yayıyor. Bu sinyal sizin duanız, niyetiniz, düşünceniz. Bu düşünce kötü olduğu zaman sizin bedeninizi titreştiriyor ve olması gerekenden daha kötü hale sokabiliyor. Siz kötü düşünerek kötüyü isteyerek, kötüyü hayâl ederek, en çok zararı kendi kendinize veriyorsunuz ve bu sinyali de birilerine gönderiyorsunuz. Fakat bizde kötü düşünce doğru olsa bile, hüsn-ü zandan hiçbir zaman evla değildir. Bunun sebebi de insana zarar vermesi ve toplumda fesat çıkarabilmesi. Niyet öyle bir cevher ki, maalesef bize bunu unutturdular. Halbuki Müslüman iyi niyet, hüsn-ü zan üzere olması gerekir. Demek istediğim insan her hali için Allah’ın rızasını niyet etmeli. Niyet et tim Allah rızası için oturmaya, kalkmaya, yatmaya, gezmeye, tozmaya, alışveriş etmeye vs… Allah rızası için diye niyet edilen bir işte hata yapamazsın. Allah rızası için diye başlanılan bir işte yalan söyleyemezsin, günah işleyemezsin, kötülük yapamazsınız. Niyetimizde Allah’ın rızasını alışkanlık haline getirdiğiniz zaman otomatik olarak kötülüklerden de uzaklaşıyorsunuz. Allah’ın rızasında olmayan bir iyilik size bir şey kazandırmaz.
Risale-i Nur’da geçen “Amud-u nurani” yani nuranî bir sütûn olarak, arşta meleklerin tavaf ettiği söylenen ifadeler geliyor aklıma. Yani biz Kâ’be’nin etrafında tavaf ederken melekler de arşta tavaf mı ediyorlar?
Biz bunu bilimsel bilgiyle bilemeyiz. Bize bildirilmiş, buna inanıyoruz. Bizim söylediğimiz bilimsel bilgiyle ortaya koyabileceğimiz, araştırmayla ortaya çıkan hakikatler. Allah orayı işaret ederek Hz. Adem’e (as) yaptırdığına göre, aynı zamanda meleklerle de koruyor. Zaten Kur’ân’da “Beledil emin” diye geçiyor. Yani emin belde. Oraya giren korunur diyor. Her manâda korunmak bu. Bir savaş esnasında düşmandan da korunmak anlamına gelir, ki Fil Suresi’nde de zaten bu geçiyor.
Elektromanyetik alan açısından dünyanın merkezi konumunda Mekke. İşin farklı bir boyutu da Kâbe’nin altında maden olmamasına rağmen zemzem suyunun olması.
Aynen. Elektromanyetik kutupların orta noktası, manyetik alan bakımından dünyanın tam orta noktası. Dünyayı bu noktada tam ikiye bölüyor. Manyetik enerji orada sıfır. Sıfır demek yok demek değil, tam dengede demek. Çünkü manyetik enerji her yerde vardır. Altında herhangi bir maden olmamasından dolayı değişik bir manyetik alan ya da zararlı herhangi bir sistem yok, metaller, ağır metaller ya da radyoaktif bir durum yok. Zemzem suyu etraftaki dağlardan, ağaçlardan, dört, beş farklı koldan toparlanıp süzüle süzüle geliyor. Hiç tükenmeyen bir su kaynağı olarak tabiî ki Allah’ın bir lütfu ve hikmeti. Artı zemzem suyu dünyada en kaliteli su ve başka bir suyu aşılayıp kendine dönüştürüyor. Başka hiçbir suda böyle bir özellik yok. Yani düşünün suyun titreşim sayısını değiştirip kendine dönüştürüyor. Hz. İbrahim (as) ve soyuna, ümmete hediye edilmiş bir şey bu.
İstanbul ve Kudüs’ün de Mekke ile aynı enerji hattı üzerinde bulunduğuna dair bir tespitiniz var.
İstanbul, Kudüs ve Mekke aynı enerji hatları üzerindedir. Bu enerji hatları o Van Allen dediğimiz dünyayı güneş ışınlarından koruyan enerji hatlarının yerden geçen kısımları. Bunlar belli noktalarda kesişiyor ve öbek noktaları oluşturuyor. Bu öbek noktaları da oradaki manyetik alanı daha yüksek ve arzu edilen değerde olmasını sağlıyor. İnsanların yoğunlaşma alanlarına bakarsanız, oranın manyetik alanın yüksek olduğunu görürsünüz. İstanbul’a herkes belli sebeplerle geliyor. Kudüs’e de aynı şekilde gidiyorlar. Mekke zaten hiç durmadan doluyor. Bu bölgelerde çok önemli enerji hatlarını kesişim noktaları var ve insanları buraya doğru çekiyor. O yüzden bu bölgelerde yoğunlaşma yaşanıyor.
Röportaj: Büşra Yıldız