Çocuk Eğitimi

Sabrı öğrenmenin öğreticiliği

Sabır kavramı dünyaya gelmiş her insan için zor bir öğretidir. Çünkü sabırsızlık duygusu bir an evvel arzulara ulaşmanın ve istekleri elde etmenin öncüsüdür. Sabrı öğrenmenin bir zamanı olmasının yanı sıra belirli bir süreyi de gerektirir. Sabır, kısa sürede öğrenilen bir kavram değildir, hayatın içerisine yerleştirilmelidir.

Birçok konuda olduğu gibi, çocuklara sabrı öğretmenin ilk ve en etkili yolu anne babanın da çocuğuna karşı sabırlı oluşudur. Çocuk sahip olduğu olumsuz duygularda, yaşadığı olumsuz durumlarda, anne babasının ona ne denli sabırlı davranabildiğiyle ilgilenir çoğu zaman. Ve anne babasının kendi olumsuzluklarını ne kadar kabul ettiğiyle. Yani, sabırlı olabilmenin gerekliliklerinden biri de olumsuzluklara karşı kabul edici bir tutum sergileyebilmekten geçer. Çocuklar bize herhangi bir olumsuzluk getirdiğinde, ebeveyn olarak olumsuzluğun kendisiyle değil, bu olumsuzluğu kabul edip, nasıl olumluya çevirebiliriz şeklinde düşünmekle işe başlamak gerekir. Zira olumsuzluklar, olumlu olguları öğrenebilmek için bir fırsattır. Geriye ise, yeni alışkanlıkların çocuklarımızda iyice oturabilmesi için sabırla kural ve sınırları uygulayarak beklemek, yani sabretmek kalır.

Düşünün ki çocuğunuzu sabah zar zor uyandırdınız ve bir an önce hazırlanıp okula yetişmeye çalışıyorsunuz. Geç kaldığınız için sinirlenmeye başladınız ve biraz da kızarak çabucak çocuğunuzu giydirdiniz, bir yandan kendiniz de hızlıca hazırlandınız ve evden çıkıp koşarak okulun yolunu tuttunuz. Bu iki cümlelik kısa hikâyede bile hangi kazanımları ötelediğimizi birlikte görmeye çalışalım. Muhtemelen çocuğun uyku saati olması gerekenden daha geçti ve bu çocuğun sabah kolayca uyanamamasına sebep oldu, yani vücudu için belki de gerekli uykuyu yeterince alamadı. Çocuğunuzu giydirirken, onun kendi kıyafetlerini kendi giyebilmesi fırsatını elinden almış olduk. Böylece kaba motor (el kasları, denge, koordinasyon vb.) gelişimini de ötelemiş olduk. Ve en önemlisi çocuk şunu öğrendi: “Geç yatsam da olur, kendim giyinmeyi öğrenmesem de. Nasılsa annem hızlıca bunları benim yerime hallediyor.” Elbette bu durumda, sabır kavramı gündemde olmadığından, bu öğretiyi de alamamış oluyor. Bu hikâyedeki tabloyu iyileştirmek adına ebeveynler şu yolları izleyebilir: Erken yatmak üzere uyku saati konusunda net kural koyarak çocuğun bu alışkanlığı kazanmasını sağlayabilir. Bunu yaparken oldukça sabırlı bir şekilde uykuya geçerken çocuğuna hikâye okuyabilir. Gerekli uykusunu aldığı için sabah daha rahat ve erken kalkabilen çocuk kendi giysilerini giyebilme konusunda zamana sahiptir ve böylece bu beceriyi de kazanabilir. Ebeveyni de bu süreçte giyinebilmeyi öğrenmesi yönünde sabırla destek olabilir. Çocuk ilk gün tişörtüne bir kolunu sokabilir, beşinci gün iki kolunu birden sokabilir, onuncu gün tişörtünü tamamen giymeyi öğrenebilir. Anne babanın bu süre zarfındaki sabrı, sakinliği ve yapıcılığı çocuğun öğrenme sürecini hızlandırır ve kolaylaştırır. Sabırlı anne baba, çocuğunun tişörtünü giymeyi, bir günde öğrenemeyeceğini, bunun adım adım gerçekleşebileceğini bilendir. Sakince okulun yolunu tutabilen ebeveyn ve çocuk ise güzelce vedalaşarak gün sonunda yeniden görüşmek üzere birbirlerinden ayrılırlar. Bunlara ek olarak da çocuk bu süreçte sabrın adını koyamasa da kavramın kendisini davranışlarına yerleştirmeye başlayacaktır. Özetle, bu hikâyeye benzeyen onlarca anınıza önce uzaktan bir bakarak, neleri düzene koyarsam bu kazanımı sağlayabilirim şeklinde tespit edip, alışkanlık oluşturma sürecinde sabırla çocuğunuzu destekleyebilirsiniz. Her ne kadar kendimizi, çocuklarımızın birçok şeyi bir an önce öğrenmelerini bekliyor olarak bulabilsek de her öğreti için çocuk-yetişkin fark etmeksizin zamana ihtiyaç olduğunu ve bu zamanı sabırlı bir şekilde beklememiz gerektiğini kendimize hatırlatmamız yeterli olacaktır.

Ödül ceza odaklı çocuk eğitimi de sabır kavramının öğrenilmesinde engel oluşturan etkenlerdendir. Olumlu bir davranışın sonuna ödül koymak, sabrı öğretmez, yalnızca ödüle ulaşabilmek için geçmesi gereken zaman kavramını öğretir. Ceza da sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün sonucu olarak verilen bir karşılık olduğundan, bu da sabrın öğrenilmesinde engel oluşturmaktadır.

Sosyal hayattaki davranışlarımız da farkında olmadan sabır veya sabırsızlık kavramını çocuklara öğretebilmektedir. Örneğin, çocuğunuzla bir bankada veya mağazada ödeme sırasına girip sabırla sıranın size gelmesini beklemek doğal ve sözlü olmayan bir sabır öğretisidir. Trafikte araç kullanırken kural ihlali yapmadan trafiğin akmasını beklemek de farkında olmadan kazanılan bir sabır öğretisidir. Sıraya önden girmeye çalışan biri olduğunda veya trafikte önünüze araç kural dışı şekilde girmeye çalıştığında çocuğa yönelik vurgu yaparak değil de normal ve doğal bir şekilde “Ne kadar yanlış bir davranış. Sırasını beklemesi gerekirdi” şeklinde yapacağınız yorumlar da çocuklara sabrın ve beklemenin önemli bir kavram olduğu mesajını verir.

Tüm öğrenme süreçlerinde, çocuğun yerine yapmayıp onun yapmasını beklemek, sorunlarını kendi çözmesi yönünde desteklemek, kural ve sınırlar konusunda ebeveyn olarak ne kadar sabırlı bir şekilde net ve kararlı olduğunuzu göstermek, suçlayıcı ve yargılayıcı bir şekilde konuşmak yerine daha yapıcı cümlelerle çocuğunuzu yönlendirmek, yaşlarına uygun şekilde karar verebilecekleri konularda karar vermelerini sağlamak gibi tutumlar çocuklara sabrı öğretmenin önemli koşullarındandır.

Çocuk açısından sabır kavramından söz edemeyeceğimiz tek dönem 0-2 yaş arası dönemdir. Anne (veya bakıcı) ve çocuk arasında güvenli bağlanmanın yapılandırıldığı bu yaş aralığında çocukların özellikle emzirme dönemlerinde istekleri olabildiğince çabuk bir şekilde karşılanmalı ve çevreyi keşfetmeleri yönünde fırsat verilmelidir. Çocukların ilkokul dönemiyle birlikte sabır duygularına temel atılmış olmasını ve zamanla bu kavramı hayatlarına kazandırmaya başlamalarını bekliyoruz. Asıl sabır kazanımını yetişkinlikte göstermeye başlayacaklardır. Ebeveyn olarak ise çocuğun yaşı fark etmeksizin her döneminde ona sabırla yaklaşmak çocuğun ruhsal gelişimi açısından önem arz eder. Özetle; “sonuç” odaklı hareket etmek değil “süreç” odaklı olmak sabrı öğretir.

Esasen, sabır göstermesi gereken kişiler çocuklar değil, bizleriz. Zaman zaman aileler yorgun düşüp, sabırsız tutumlar sergileyebilse de bu gibi durumlar normaldir, çabucak toparlanabilir. Önemli olan sabırsızlığı, aceleciliği ve tahammülsüzlüğü bir hayat tarzı olarak sürdürmemektir.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*