İbret Levhaları

Taif’de bir davet

“Tek başıyla bütün dünyaya meydan okuması ve başa da çıkarması ve İslâmiyeti dünyanın başına geçirmesi ispat eder ki, tebliğ ve davette dahi misli olmamış ve olamaz.”

Bediüzzaman Said Nursi

 

Aişe (r.anha) validemiz, bir gece Efendimizin (asm) karşısına oturur:

“Ya Resulallah, Uhud’tan daha dehşetli bir gün yaşadın mı?”

Efendimiz öyle derin bir iç çeker ki, Aişe (r.anha) validemiz soruyu sorduğuna pişman olur:

“Ah Humeyram ah… Taif’e gitmiştim. Abd-i Kulalin oğullarının evine. Girdim içeriye, üç tane oğul yan yana oturmuşlar. Onlara İslâm’ı anlattım.

Bir anda kahkaha sesleri duyuldu. Sırasıyla söz aldılar:

“Allah o kadar soylu insan varken, Abdulmuttalib’in yetimini mi buldu?”

“Memleketimizden çık! Kavmin söylediklerini kabul etmeyince, bize geldin! Vallahi biz de seni kendimizden uzak tutacağız!”

Sessiz kaldım ya Aişe… Onlar devam ettiler:

“Eğer sen Allah’ın seçip gönderdiği elçi isen ben Kabe’nin örtüsünün hırsızı olayım (O zamanlarda kullanılan bir yemin) Çek git evimizden!”

Ey Aişem, bunları yaşadım. Sonra onlara dedim ki;

“Ben sizi İslâm’a davet ettim. Siz kabul etmediniz. Ne olur, konuştuklarımız aramızda kalsın.”

Yine kahkahalar yükseldi:

“Hayır, senin bizim karşımızda düştüğün bu hali Mekke’deki dostlarımız görmeli ve duymalı. Şimdi çık dışarıya, bak bakalım seni ne bekliyor?”

Dışarı çıktım. Taif’in çocuklarının, gençlerinin taşlarının hedefi oldum. Kimi ve neden taşladıklarını dahi bilmeden taşlıyorlardı. Aişem bu…”

Anlatırken ağlıyor Efendimiz (asm),  Aişe (r.anha) validemiz de sorduğu sorudan büyük bir pişmanlık duyarak boynunu büküyor.

Hadisenin devamı ise şöyledir:

Kan revan içinde Mekke’ye dönerken Cebrail gelir ve seslenir:

“Cenab-ı Hak, sana şu dağlar meleğini gönderdi. Müşrikler hakkında dilediğini yapmak üzere ona emredebilirsin!”

O anda görünen dağlar meleği de, her emrini yerine getirebileceğini ve istediği takdirde dağları yerinden oynatarak onların helak edebileceğini söyledi.

Fakat, müşriklere kızmayıp, acıyan rahmet Peygamberi Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) şu cevabı verdi:

“Hayır, ben böyle bir şey istemem. İstediğim tek şey, Hak Teâlâ’nın bu müşriklerden, O’na (c.c.) iman ve ibâdet edecek bir nesil ortaya çıkarmasıdır.”

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*