Kapak

Mutlu bir aile için…

 

“İnsanın, hususan Müslüman’ın tahassüngâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır.” Bediüzzaman Said Nursî

Ailenin cennetten bir köşe olması, ailedeki her bireyin maddî ve manevî ihtiyaçlarını ailede giderebilmesi, huzur ve mutluluk ortamı bulabilmesi, kabiliyetlerini tam bir güven ortamı içerisinde rahatça inkişaf ettirebilmesiyle olabilir.

Bildiğimiz gibi, evlilik veya bir aile kurma ihtiyacı; insanın kalbine mukabil bir kalp arayışından kaynaklanıyor. Bediüzzaman’ın “İnsanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki; her iki taraf, sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar.” sözleriyle de ifade ettiği gibi… Belki de evliliğin en dikkat çeken hikmetlerinden biri bu sosyal ihtiyacı tatmin etmesidir. Eşler bu sayede birbiriyle dertleşebilecek ve kendi ihtiyaçları ve ilgileri doğrultusundaki düşüncelerini konuşup istişare edebileceklerdir. Aile içindeki bireylerin mümkün mertebe istişaresiz adım atmamaları önemlidir. Evlilik, aynı zamanda “ben” değil, “biz” demektir. Birbirinin düşünceleriyle düşünmek, kaygılarıyla kaygılanmak, dertleriyle dertlenmektir.

Ailede görev dağılımının bilinmesi önemlidir. Kimin ne ile sorumlu olduğunun önceden konuşulup belirlenmesi iletişim problemlerini ortadan kaldırmaya da yardımcı olur. Kadın, müdir-i dâhili yani evin iç işleyişinden sorumludur. Erkek ise himaye edicidir. Erkeğin kadını ve ailenin diğer ferdlerini himayesi altına alması, onlar için bir zayıflık değil, aksine emniyet içerisinde yeteneklerini kullanması ve geliştirmesi için gerekli atmosferi oluşturmaktır. Çünkü güvenli olmayan bir ortamda kabiliyetler gelişemez.

Her ne konuda olursa olsun ortaya çıkan bir rahatsızlık aile içinde konuşulmalıdır. Bu konuşmalarda karşı tarafı psikolojik olarak rahatsız edecek, tedirgin edecek olumsuz bir diyalog değil, hoşgörü, sükûnet, anlayış ve bağışlama içeren bir diyalog benimsenmelidir.

Mesela çocuğun yaptığı bir hata, aile ortamında diğer bireylerle birlikte konuşulmalı. “Neden böyle bir yanlış ortaya çıktı? Çıkmaması için neler yapılmalıydı? Bir daha çıkmaması için neler yapılabilir?” şeklinde sebep ve sonuçları değerlendirerek, ailecek çocuğa doğru bir rehberlik sağlanmış olur. Tartışmasız bir aile beklentisi içinde olmak da doğru değildir.

Tartışmamak, boş vermek ilişkiyi problemsiz gibi gösterse de, derinlerde fırtınalar meydana gelmesine sebep olabilir. Ev içinde yapılan seviyeli tartışmalar, aynı zamanda dışarıda bireyleri miskin ve aciz bir duruma düşmekten korumaya, haksızlığa karşı hakkı savunmaya bir antrenman olma özelliği de taşır. Tabii burada baba veya anneden herhangi birinin baskın olup diğerinin rolünü örselememesi gerekir. Babanın; gücünü, otoritesini merhametle, annenin de şefkatini su-i istimal etmeden kullanması önemlidir.

Bütün bu ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürümesi, elbette en başta aile fertlerinin kulluk bilincinde olmalarıyla mümkündür. Çünkü önce kul olduğunu idrak eden bir kadın; kocasına, çocuklarına, çevresine, akrabalarına onların hak ve hukuklarını çiğneyerek kötü davranamaz. Önce kul olduğunu bilen bir erkek de kendisine emanet edilen eşine, çocuklarına, anne-babasına, kırıcı ve nezaketsiz olamaz… Dolayısıyla bireye kulluk şuurunu kazandıran imanî eğitim mutlu aileyi, mutlu aile de mutlu toplumları netice verecektir. Hayatımızda ne kadar iman varsa, ne kadar sünnet-i seniyye varsa o kadar mutluluk olacaktır. Kaynak ne kadar güçlü ve kudsî olursa, mutluluklarımız o kadar kalıcı ve sürekli olacaktır.

Kaynak: Mutlu Aile Modeli, Yasemin-Sebahattin Yaşar, Yeni Asya Neşriyat

 


Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*