Kızım iki yaşında… Varlığından ilk haberdar olduğum günden beri nefsî boyutta en etkili terbiye sebebim. Kızımı kollarıma alacağım günleri, “onu nasıl güzel yetiştireceğim üzerine” kafa yormakla geçirirken, o lisan-ı hâliyle bana ilk günden bu yana “çocuk terbiyesinin anne terbiyesinden geçtiğini” öğretiyor…
Çocuğun yaratıldığı “fıtratı” bozmamak için çabalarken, kendi nefsimin terbiye sürecini yaşadığımı görüyorum. Bu yüzden sizi oyuncaklarla oynamayı reddeden bir çocuğun, annesinin elinden tutup, onu “zarûret” hastalığıyla tanıştırma yolculuğuna davet ediyorum…
Oyun oynama çağına gelmiş her çocuğun annesi gibi, kızımın oyuncaklarıyla biraz da olsa vakit geçireceği günleri beklerken, eline aldığı hemen hemen tüm oyuncaklarla oynamayı reddeden bir çocukla karşılaştım. Beklemediğim yerden bir soru gelmişti ve ben açıkçası ne yapacağımı bilmiyordum. Önüne oyuncakları koyuyor, eğitici materyaller temin ediyordum ama bunların hiç biri onun oyun ihtiyacını karşılamıyordu. Karşımda her çocuk gibi özel bir çocuk vardı ve ben onun gelişimine nasıl yardımcı olabilirim sorularında boğulmaya başladım. Böylesi arayışlarda bocalarken “Çocukların oyunlarına dâhil olun, zira onların oyun arkadaşları meleklerdir” hadisi şerifine rastladım. Bu hadis beni bir hayli sarstı; zira biz annelerin oyuna yaklaşımı böyle bir mantık içermiyordu. Gezmeye giderken, ya da evde temizlik yaparken, ya da arkadaşlarla iki çift sohbet ederken, ya da ders dinlerken(!) çocukların eline bir iki oyuncak tutuşturup onları arka odalara göndermeye çalışan annelerdik çoğumuz. Birincisi, hadis bunun tam tersini söylüyordu. İkincisi; hiçbir eylem meleklerin iştirak ettiği bir aktiviteye dâhil olmak kadar güzel olmasa gerekti.1
Bu hadisi okuduktan sonra en fazla önem verdiğim şeylerden biri olmaya başladı çocukların oyunlarına dâhil olmak. Yalnız, iş bu kadar kolay değildi. Oyuncaklarla oynamayı ısrarlı bir şekilde reddeden bir çocukla ne yapabilirsiniz?
Devamı Bizim Aile Şubat sayısında…