Hz. Muhammed (asm), kısa ömründe, binlerce yıl yayılarak sürecek olan İslâm dininin temellerini atarken, İslâm toplumunun mühendisliğini de üstlendi. Hz. Muhammed (asm) sofranın toplumu toplum yapan yanını görüp toplumsal düzeni sofra üzerinden şekillendirme gayretini göstermiştir ve ümmetine bir arada yemeyi ısrarla nasihat etmiştir.
Resulullah’ın (asm) sofrasında, arpanın çorbadan ekmeğe bir çok yemeği yapılmıştır. Yine arpa kadar mutfağa hakimliği bugün bile dikkati çeken hurma da bol bulunan gıdalar arasındadır. Özellikle Asr-ı Saadet dönemi mutfağı tatlılarında kullanıldığı görülen hurma, kıtlık zamanlarında tek başına bir öğünü de oluşturmuştur. Arap Mutfak Kültürünün kökenlerine bakıldığında buğday, arpa, çavdar, pirinç gibi tahılları, irice öğütülmüş hallerini, bulgur, yarma, dövme vb. tahıl türevlerini, elenmiş ve elenmemiş, ayrıca az miktarda elenmiş olmak üzere üç farklı biçimde unu kullandıklarını görmek mümkündür. Asr-ı Saadet insanları, bu unların ince öğütülmüş olanlarını çorbalarda, diğer iri öğütülmüş ve kepekli olanlarını ekmek ve yemek yapımında kullanmaktaydılar.
Bedevilerin de yaşadığı bir coğrafya olarak Arap Yarımadası’nda deve ile beraber koyunun da bol bulunması hem et, hem de süt kaynağı olarak bu iki hayvanın çokça kullanılmasına neden olmuştur.
Resulullah (asm) deve ve koyun eti yemiştir. Bunlardan başka kızartılmış kuş eti yediğine dair aktarımlar vardır. “Kadid” adı verilen kurutulmuş et başta olmak üzere etin bir çok ürünü yapılmıştır. Hz. Aişe’den (r.anha) aktarılan bir bilgi etin saklanmak maksadıyla tuzlandığını göstermektedir.
Resulullah (asm) sahabenin Kızıl Deniz’den getirdiği kurutulmuş amber balığı etini de yemiştir.
Yine, Resulullah’tan (asm) sonra, Resulullah’ın (asm) adıyla anılan bir çorbadan burada bahsetmek uygun olacaktır. Osmanlı döneminde yapımı ve fakirlere dağıtımı için araziler tahsis edilen bu çorba “Deşişe”dir. Deşişe, iri parçalar halinde dövülerek öğütülen buğday ve arpadan yapılmaktadır. Tariflerde iri parçalar halindeki arpa ya da buğday dövmesine et ya da hurma ya da her ikisinin de katıldığı bilgisi aktarılmaktadır. Buna göre deşişe, bizim bildiğimiz keşkeğin aynısıdır.
Bunun dışında süt ve ürünlerine dair veriler de oldukça çoktur. Hadislerde kuru peynirin, kurutulmuş yoğurdun ve tereyağının adı geçer. Ayrıca İbnu Abbas’tan (ra) aktarılan bir olayda teyzesinin Resulullah’a (asm) kimi kaynaklarda keş olarak da çevrilmiş olan süzme peynir gönderdiği, Resulullah’ın (asm) da kendisine hediye edilen bu peynir ve beraberindeki tereyağından yediği anlatılmaktadır. Hellim, labne,”akıt” ya da “ekıt” adı verilen lor gibi peynirlerin Arap Mutfak Kültürü’nde bulunduğu, keş gibi kurutulmuş yoğurt çeşitlerinin yapıldığı, Resulullah’ın (asm) da benzeri ürünleri tükettiği değişik kaynaklarda ifade edilmektedir. Yine Resulullah’ın (asm) düğünlerinden edindiğimiz bilgiye göre hays yemeğinin de süzme yoğurt ya da süzme peynirden yapıldığı bilinmektedir.
Sofra adabı
Su kaynaklarının kıtlığı nedeniyle el yıkama alışkanlığının pek gelişmediği Arap toplumuna Resulullah’ın(asm) ilk öğrettiği şey yemeğe oturmadan evvel elleri yıkamaktır. “Yemekten evvel elleri yıkamak fakirliği giderir” diyerek ifade ettiği temizliğin bereketi ümmet tarafından da hassasiyetle yerine getirilir. Temiz ellerle oturulan sofralarda yapılması gereken ilk şey besmele çekmektir. Ömer b. Seleme’den (ra) rivâyet olunduğuna göre Peygamber Efendimiz (asm): “Ey oğulcuğum; yaklaş, Besmele çek, sağ elinle ve önünden ye” buyurmuştur.
Resulullah (asm) yer sofrasında, bir yaygı üzerinde yemek yerdi ve sofraya bazen dizleri üzerine çökerek, bazen iki ayakları üzerine, bazen de sağ ayağını bükerek sol ayağı üzerinde otururdu. Edeble sofraya oturuşunu gören bir bedevinin, “bu şekilde oturuşun mânâsı nedir” demesi üzerine Resulullah (asm), “Şüphesiz ki Allah beni mütevazı bir kul olarak yetiştirdi. Zalim ve inatçı (bir insan) olarak yetiştirmedi” cevabını vermiştir.
Devamı Bizim Aile Mayıs sayısında…