Canımı alasıya yalvaramadım ben bugün Rabbime…
Dolanası dilim, kararası gözüm alıkoyamadı beni kizbin bataklığından…
Oysa öğretmişlerdi malın iyisini seçmeyi.
Bugün bile bile çürük bir mala uzandı ellerim. Neden?
Kizb bütün çirkinliğiyle gösterilmişken bana, Arş’tan Ferş’e düştüm.
Asumanda kaybolan gözlerim yerlere çakıldılar. Bakamadılar uzun bir müddet semaya utançlarından…
Tek bir kimse değil ki, mahlûkat şahit oldu yalanıma… Zerreler nefret etti halimden, melekler lanet okudu bana…
Bütün kâinat şikâyet etti benden Rabbime: “Senin kudretine iftira etti.” dediler.
Bugün benim sadakatsizliğimden bütün âlem ağladı. Âlem-i İslâm ağladı.
İslâmiyet güneşi küsûfa yüz tuttu benim yüzümden…
Bir Müslüman’a yakıştıramadı kimse katilliği…
Evet, ben bugün sıdkı öldürdüm içimdeki. Sadakati öldürdüm, doğruluğu öldürdüm.
Ah! Ne olurdu bir an evvele geri dönebilseydim.
“Ya Rab canımı al!” diye nidâ edebilseydim, belki ben hayatta olmazdım ama sıdk ölmemiş olurdu.
Şimdi yeni baştan bir kırk yıl lazım bana sadakate erişmek için; sıfırlandı defterim.
Beni ya bu halden evvele geri gönder, ya da bana bir kırk yıl daha ver Ey Rabbim!
Bir şans ver bana; öyle bir şans ki doğru İslâmiyeti ve İslâmiyet’e layık doğruluğu yaşayabileyim.
Öyle uyanık bir tüccar olayım ki çürük mallar girmesin tezgâhıma…
Sıdk ve doğruluğu bütün güzelliğiyle pazarlayayım insanoğullarına…
Fevc fevc, dalga dalga yayılsın sıddıklar tüm dünyada…
Bu öyle bir kırk yıl olsun ki zerre miktar kizb bulaşmasın hiçbir yerine.
Nasıl bir damla içki, kırk günlük ibadetini mahvediyorsa bir ruhun, kırk gün tesirini icra ediyorsa bedende; bu tek kelime yalan da benim kırk yılımı mahvetmesin!
Bana yeniden bir kırk yıl ver ey Rabbim!
Yahut unuttur yalanımı bana. Sadece bana değil; dağa, taşa…
Bütün kâinat unutsun yalan söylediğimi.
Nefret etmesinler benden; tiksinmesin kendi nefesim…
Üstadım o günden beri bir başka bakıyor bana, “Ben de duydum yalanını.” der gibi…
Üstadım duyduysa, Resulullah da (asm) duymuştur değil mi sesimi?
Sen, ey yerlerin ve göklerin Hâkimi… Her şeyi gören ve işiten… Sen işitmedin mi sanki?
Sen görürsün, işitirsin her şeyi. Hiçbir şeyi unutmazsın.
Hangi taşın altına saklayayım yalanımı? Hangi kefeye koysam alır? Hangi denize atsam taşmaz? Nereye fırlatayım ya Rab? Nasıl kurtarayım kendimi bu pislikten?
Unuttur ya Rabbi! Bana unuttur, bütün kâinata unuttur utancımı. Ve dahası bana yeni bir sıdk ver. Ama bu sefer ihanet etmeyeyim!
Devamı Bizim Aile Temmuz sayısında…