Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Hipnoterapist/Cinsel Terapist Op. Dr. Ayşe Duman ile istifadeli olacağını düşündüğümüz bir röportaj gerçekleştirdik.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanısınız ve aynı zamanda cinsel terapi noktasında eğitimler veriyorsunuz. İnsanlara nasıl yardımcı oluyorsunuz?
Benim çıkış noktam sağlığa daha bütüncül yaklaşımdı. Sağlığımızı etkileyen birçok faktörler var. Beden makinemizin düzenli çalışabilmesi için tüm organların normal işleyişinde normal kimyasında ve hormonal dengesinde olması lazım. Hastalıkları tedavi etmek yerine bu dengeyi sağlayabilmemiz için bir şeyler yapmalıyız. Bu bağlamda baktığımızda da bütüncül sağlıkta, her organ kendi yaratılış vazifesince fonksiyon göstermeli. Özellikle kadınlarımızda cinsel eylemlere karşı bir fonksiyon bozukluğu olduğunu fark ettim. Benim işim bütünüyle kadınlar, kadınların genital bölgesi ve üreme fonksiyonlarıyla ilgili. Dolayısıyla cinsel boyuttaki sıkıntıları da kolaylıkla fark edebiliyoruz. Kadınlar bu noktada sıkıntılarını bize açabiliyorlar. Ben bu konuyla ilgilenmeye başladığımda çok ciddi bir ihtiyaç olduğunu fark ettim. Çünkü insanlar bedenini çok yanlış bilgilerle kullanıyor. Ve bu yanlış bilgilerle de organlar bir süre sonra yaratılışa uygun fonksiyonlarını gösteremiyor. O zaman bu hem kadının kendisi için, hem eşi için dolayısıyla da ailesinin birlikteliği için ciddi problemlere yol açıyor. Hal böyle olunca da birilerinin bu konuda bir şeyler yapması gerekiyordu. Aldığım eğitimlerle de bu konuda hizmet vermek nasip oldu. Vermeye de devam ediyorum inşallah.
Her konuda olduğu gibi ifrat tefrit dediğimiz aşırı uçlar bunda da var. Ya ayıp, konuşma, sorma, yapma, düşünme şeklinde ya da sapma boyutunda bir sınır tanımazlık görülebiliyor. Bunlar belki de çocukluktan zihinlere kazınıyor öyle değil mi?
Evet çocuklukta beyinlere kazınan bu bilgiler, tekrar dönüp üzerinde düşünülmüyor ve bu kazınan bilgiler doğrultusunda beden refleks davranışlar üretiyor. Misal hep “ayıptır, günahtır” şeklinde cinselliğe yaklaşıldıysa veya kız çocuklarına erkeklerden kendisini koruması konusundaki uyarılarda aşırıya kaçıldıysa ço cuk aklıyla öğrendiği bu kalıplar, ileride evlendiğinde refleks olarak kendini eşinden bile korumaya itebiliyor. Helal dairede, eşiyle helal kılınan paylaşımlara kendisini açması gerektiğini bilse de bedenin refleks davranışı o çocukluk döneminde yazılan yazılımlarla olduğu için ciddi bir sorun teşkil ediyor.
Anne babalar bu konuda çocuğa nasıl bir eğitim vermeli?
Cinsellik, cinsel eylem, cinsel fonksiyonlar insanın normal gelişim sürecinde zaten bedenin keşfettiği, ihtiyaç halinde, belli değer yargıları çerçevesinde helal dairede giderebileceği ihtiyaçlar. Bence bu konuda çocuğa herhangi bir eğitim verilmesine gerek yok. Ama aile içinde kadının ve erkeğin kendi cinsel kimliklerine uygun davranışlarını yaşıyor olabilmeleri çok önemli. Kadın kendi cinselliğini yaşamıyorsa veya kendi cinsel kimliğiyle ilgili kavgaları varsa, çocuğuna istediği kadar anlatsın hiçbir şey ifade etmez. Çünkü enerji olarak çocuk zaten bunu hisseder. Bana vajinismus şikayetiyle gelip tüp bebek yaptırmak isteyen, hiç olmazsa çocuğumuz olsun düşüncesinde olanlara, kesinlikle bunu tavsiye etmiyorum. Çünkü bir kadın kendi cinsel fonksiyonlarını, kadınlığını yaşayamıyorken sağlıklı bir annelik yapamaz. Çocuğu eğitmeden önce insanın kendini eğitmesi lazım. Çünkü çocuk zaten gördüğünü, duyduğunu, hissettiğini kopyalıyor. İnsanoğlu böyle öğreniyor. Siz yaşamadığınız bir şeyi istediğiniz kadar anlatın, bir şeyleri tavırlarınızla, davranışlarınızla, hislerinizle karşı tarafa aktaramıyorsanız bir şey değişmiyor. Çocuk aklı böyle öğrenmiyor. Onun için öncelikle kadının ve erkeğin yaratılış programlarındaki fonksiyonları, hazla ve keyifle yaşayabilmesi ve güzel bir birliktelikleri olması lazım ki, çocuk uygun rol modelleri görüp onun rolünü alsın ve hayatına aksettirebilsin. Yoksa şunu şöyle yap bunu böyle yap demek hiç anlamlı değil.
O zaman, anneler babalar önce kendilerini eğitecekler…
Kesinlikle. Çocuk eğitimi kavramı bana çok anlamsız geliyor. Kişinin kendini eğitimi olur. Kişi kendini eğitmeden çocuk eğitemez. Bu yüzden kişi her zaman önce kendini değiştirmeli, eğitmeli ve dönüştürmeli.
Yani sen hiç kitap okumuyorsun çocuğa “kitap oku” diyorsun. Bütün gün TV izle, çocuğa “TV izleme” de. İstediğimiz kadar diyelim, olmaz. Çok sık gördüğüm bir şeye de değinmek istiyorum. Özellikle çocuğun kendi bedenini koruyamadığı dönemlerde yani küçük yaş gruplarında, kız veya erkek çocukları fark etmez, tanımadığımız, bilmediğimiz kişilerin -hatta tanıdıklarımızın bile- yanında çocuğu yalnız bırakmamamız gerekiyor. Çünkü çocukluk döneminde cinsel taciz maalesef toplumumuzda çok yaygın. Anne babaları bu konuda uyarmak istiyorum. Çocuğunuzu kendi bedenini koruyamayacağı bir dönemde başka çocuklarla bile görmediğiniz bir alanda yalnız bırakmayın. Tabi bunu baskı şeklinde korkutarak da yapmamak lazım. Çocuk aklıyla bu korkuyu farklı yorumlayabilir. Bu sefer her şeyden korkmaya başlayabilir. İstismar çocuğun tüm hayatını, cinsel kimliğini, hayata bakışını, bedenine karşı tutumunu çok derinden etkiliyor. Çünkü o yaş grubundan karşıdan yapılan davranışın nasıl yorumlanacağını bilemiyoruz. Ve atlatması için çok ciddi uzun tedavilere ihtiyaç duyuluyor. Çocuklar mutlaka çaktırmadan, göz ucuyla takip edebileceğiniz bir alanda yanınızda kalsın.
Bu noktada başka tavsiyeleriniz olur mu?
Anne babalara başka bir tavsiyem çocukların yanında kendilerini gereksiz yere kısıtlamamaları. Misal kadın eşini evden uğurlarken yanağından öpebilir; fakat çocuklar var diye öpmüyor. Veya kadın evdeyken kadınsı giyinebilir; fakat çocuklar var diye giyinmiyor. Yahut eşler erken saatte yatmak istiyor olabilir; ama çocuklar yatmadı diye yatmıyor. Çocuğunun olması, ona karşı sorumluluklarının olması, annenin kendi ihtiyaçlarından vazgeçmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Bunları ayrıştırmak ve öyle yaşamak lazım.
Peki, mahremiyetin cinsel eğitimdeki yeri ve önemi nedir?
Mahremiyeti öğretirken, bizim buna uygun doğru davranışlar sergilememiz gerekir. Örneğin çocuğun odasına girerken kapıyı çalarak önce biz ona o saygıyı göstermeliyiz. Özel hayatın olabileceğinin ve buna dikkat edilmesi gerektiğinin bilgisidir bu. Kız veya erkek çocukta altını temizlerken bile gereksiz uyarılara yol açabilecek okşama, yıkama, silme yapılmamalı. Çünkü ağız nasıl her tadı ayrı ayrı algılayabiliyorsa, genital bölgede ve cinsel organda belli kısımlar sinirsel ağ açısından çok daha yoğundur. Ve her yaş grubunda buraya yapılacak davranışlar haz duygusunu uyandırır. Çocuk bunu nasıl yorumlayacağını bilemez. Çocuğu bu tür gereksiz uyarılardan korumak lazım. Maalesef koruyamadığımız başka bir konu da televizyon ve internet. Geçen bir hastam anlattı. 5 yaşındaki yeğeni televizyonda bir dizi izliyormuş, izlerken kurduğu cümle: “Ya, bir öpüşemediler.” Şimdi 5 yaşındaki bir çocuk, bunun beklentisine girebiliyor. Kendince bunu nasıl yorumluyor, ne düşünüyor veya uygun ortam olduğunda yaşıtlarıyla bu eylemi gerçekleştirmeye teşebbüs edecek mi? Bu yaş grupları arasında yaşıtlarıyla anne babacılık oynamak öpüşmek var çünkü. Hadi çocuk aklıyla yaşadı tolere edebiliriz ama ileriki yaşlarda kendi bedeni bu davranışını tolere edemiyor, bu sefer erişkin yaşta farklı cinsel problemler ortaya çıkabiliyor. Bunun için gereksiz uyarılardan kaçınmak çok önemli.
Son olarak anne ve babalara neler söylemek istersiniz?
Belli bir yaş grubundaki çocukları aynı yatakta yatırmamaya, mümkün mertebe yalnız başlarına bırakmamaya özen gösterilmeli. Anne baba bazı davranışlardan şüpheleniyorsa, yasaklama şeklinde değil ama çaktırmadan onları kontrol etmeye özen göstermeli. Yanlış bir davranış gösterildiği zaman da kızmak, cezalandırmak yerine, çocuğun anlayacağı uygun bir dille veya çaktırmadan o davranıştan uzaklaştıracak farklı bir eyleme sevk etmek lazım. Çünkü suçluluk hissettirirseniz o çocuk ileride kendini tamamen cinselliğe kapatabiliyor.