Klinik Psikolog / Pedagog – Pedagoji Derneği Başkanı Mehmet Teber ile dizilerin çocuklar üzerindeki etkisi üzerine oldukça istifadeli bir sohbet gerçekleştirdik.
Dizilerin çocuk ve aile üzerinde özellikle ahlakî yönden çok etkileri var. Bir uzman olarak bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
İlk olarak şunu tespit etmek gerekir RTÜK 2016’nın başlarında bir açıklama yaptı ve dedi ki: “Türkiye televizyon izlemede dünyada ikinci sırada” yani biz çok televizyon izleyen toplumuz. Hatta açıklamanın devamında şu var, “Çocuklarımızın yılda bin iki yüz saati televizyon karşısında geçiyor, okulda geçirdikleri süre ise sadece dokuz yüz saat.” Bir ilkokul çocuğunu düşünün, çocuk okulda gördüğü eğitim saatinden daha fazlasını ekran karşısında geçiriyor. Dolayısı ile okulda geçirdiği zaman kadar, hatta daha yoğun bir programa ve saate maruz kalıyor. Ama maruz kaldığı okul öğretici bir şey. İşin içerisinde eğitim var, öğrenme var, hayata dair bir şeyler var. Ama ekrandan gelen şeyler okul kadar masum değil. Dolayısı ile çocuklarımızı televizyona okuldan daha fazla iten bir şey var. İlk olarak şu gerçeğin farkına varmak gerekiyor, çocuklarımızı ne anne, baba eğitiyor ne de okullar. Ağırlıklı olarak çocuklarımızı maalesef televizyon ve ekran eğitiyor. Bu ekranın birçok parçası var. Günümüzde oyunlar var, bununla beraber yine çok zaman geçirilen internet var. Orada ortaya çıkan bazı şeyler çocuklara zarar verebiliyor. Televizyona aşırı maruz kalan çocuklarda bebeklikten itibaren sosyal ilişkiler gelişmeyebiliyor. Geç konuşma ortaya çıkabiliyor, çocuk iletişim kurmada zorluk çekebiliyor, dikkat problemleri ortaya çıkabiliyor. Yani bebeklik ve çocuk döneminde televizyona aşırı maruz kalmak çocuğa başlı başına zarar veriyor. İzlenen şey güzel, faydalı bir içerik de olsa aşırı derecede maruz kaldığında çocuk asosyal bir hale geliyor. Dolayısı ile televizyonun kendisi başlı başına çocuğun dünyasına zarar veren bir şey. Ama bu zarar veren bir şeyler arasında en çok zarar veren ise çizgi filmler. Türkiye’de son beş altı yıldır bir dizi furyası var. Her gün akşam saatlerinde prime time dediğimiz o saatlerde mutlaka bir dizi oynatılıyor. Artık akşam saatlerinde dizi dışında pek bir şey bulmak mümkün değil. Biri bitiyor diğeri başlıyor. Diziler kimler için üretiliyor önce bunu bilmemiz lazım. Bu dizilerin yapılış amacı, yetişkinler bunları izlesin, takip etsin merak etsin, biz de bunun üzerinden para kazanalım. Dizi çocuk için üretilen bir ürün değil, öncelikle bunun farkına varmamız lazım. Aileler bunu çok kaçırıyor maalesef. Kesinlikle bilmemiz lazım ki dizi bir yetişkin ürünüdür, çocuk için üretilmiş bir şey değildir. Yetişkin için üretilen mont çocuğa nasıl giydirilmezse, yetişkin için üretilen ayakkabı nasıl ki çocuğa verilmezse, dizi de kesinlikle çocuğun eline verilmemeli, gözünün önüne konulmamalıdır. Ailelerin bunu zihinlerine yerleştirmesi gerekiyor. Bazı aileler ama hocam dizi çok masum, pek fazla bir şey yok gibi kandırmacaya giriyor, kendilerini kandırıyorlar. Hangi dizi olursa olsun, ne kadar masum olursa olsun, hatta iyi bir dizi de olabilir, ama çocuk için üretilmiş bir içerik değildir. Ailelerin kafasını karıştıran konu şu oluyor orda +7 yi görüyor , bu 7 yaş için uygundur diyor. Bu doğru bir şey değil. +7 olması, ya da aile ile izlenebilir olması o diziyi masum yapmıyor. Çünkü bu dizilerin kriterleri çocukça kriterler değil. Bizim genel görüşümüz şu, çocuklar 12 yaşına kadar dizi izlememeli. Çünkü bunun çocukların yaş grubuna göre farklı etkileri oluyor.
Nasıl etkiler bunlar?
Birincisi yetişkin içerikli günümüz dizilerine bakalım, ne var? Ya aşk, şiddet temelli diziler var ya da okul, öğrenci temelli diziler var bu çerçevede dönüyor. Aşk temelli dizilere baktığımızda, aile ilişkileri dağılmış, birisi birisini başka biriyle aldatmış, yakın akrabası ile başka bir ilişki kurmuş, orada bir ilişkisi var ama başka birini seviyor vs. Bir kere aşk kavramı çocuğun gündeminde olan bir kavram değil ki. Çocuğun gündemine erkenden böyle kavramları sokmak, çocuğun dünyasını bulandırmak anlamına geliyor. İkincisi çocuğun aile algısı bozuluyor, yani Türk toplumunda aldatmalar bu kadar aile içi ilişkiler var mı? Böyle yaygın mı? Böyle bir toplumdan mı ibaretiz? Hayır. Bizim genel kültürümüzü yansıtan bir şey değil bu diziler. Dünya Türkiye’ yi dizilerden tanımaya çalışsa acayip bir Türkiye algısı oluşur. Nitekim Orta Doğu’dan, Orta Asya’dan gelen arkadaşlarım. Biz Türkiye’ yi böyle bilmiyorduk diyor. Oradan Türk dizilerine bakınca zannediyorlar ki tüm Türkiye böyle dağılmış bir aile yapısına sahip. Herkes birbiri ile karman çorman bir ilişki içerisinde, lüks bir hayat var. Böyle bir şey yok bu bizim gerçekliğimiz değil. Diziler aslında dayatılan bir gerçeklik. Çocuklar da bu dayatılan gerçekliği sezebilecek kapasitede değil. Bu bir senaryo, gerçek değil, bunların hepsi yapmacık, realiteden oluşmuyor diye bir değerlendirme yapamaz çocuk. Bakar, orada gördüğü şeyi, sanki gerçek hayatta aynısını görmüş gibi muamele eder. Biz yetişkin olarak onun senaryo olduğunu bilebiliriz, ki biz de çoğu zaman merakla bir sonraki bölümü takip ediyoruz, bir sahne geldiğinde ağlıyoruz. Bizi bile içine alıyor dizi. Hele ki çocuğu çok fazla içine alabilir ve gerçekmiş gibi çocuğun karşısına bunu sunabilir. Bu sefer de çocuğun aşk, aile, ilişki algısı tamamen değişir.
İkinci grup diziler de şiddet dizileri. Kafalara sıkmalar, mafya babaları çocuğa kötü rol model olabilir. Çünkü olayı çözme tarzı hep şiddete dayanıyor. Kafaya sıkmak, silah dayamak, mafyalık çocuk için özendirilen bir şey oluyor. Çocuk oradaki mafyaya özenmeye başlıyor ve onun gibi olmaya, dil kalıplarını kullanmaya, giydiği kıyafetleri giymeye çalışıyor. Bir dönem Kurtlar Vadisi toplumu ne kadar etkilemişti. Düşünün şimdi o dizilerin hepsinde vurma, kesme, adam öldürme, şiddet , kavga, kurşunlama, silahlama gırla gidiyor. Çocuk bunu gördüğünde gerçek gibi algılıyor, bunu unutmamamız lazım. Bir çocuğun yanında birinin kafasına sıkıldığında ne yaşarsa, televizyonda da onu yaşar arada hiçbir fark yok. Gerçekmiş senaryoymuş çocuk bunu ayırt edemez. Çocuğunuzu çatışmanın olduğu bir yere götürür müsünüz? Hiçbir ebeveyn götürmez, çocuğunuzun yanında birinin öldürülmesini görmesini ister misiniz? Bir aldatma görsün ister mi? Hiç kimse istemez. Ama gerçek hayatta istemeyeceğiniz şeyleri televizyon önümüze getiriyor ve biz hassasiyetimizi kaybediyoruz. Şunu çok iyi bilmek gerekiyor, buradaki olaylar aynı gerçekte oluyormuş gibi sanki canlı şahidiymiş gibi çocuğu etkiliyor. Çocuk oradan şiddeti, hayatı, saçma sapan mafyavari hareketleri, alışveriş kültürünü, marka merakını, aşkı, aldatma yı devşiriyor dolayısı ile çocuğun zihin dünyasının dolduğu şeylere dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü çocukların zihni çok açık.
Üçüncü grup diziler okulla ilgili diziler. Okul dizilerinde tamamen yanlış bir öğrenci algısı var. Öğretmenlere karşı saygısızlık yapıldığı, öğrencilerin serserilik yaptığı, öğretmenlerin kaale alınmadığı tarzda diziler de çocuğun algısını tamamen bozuyor diye düşünüyorum.
Çok büyük bir tahribat var, bu tarz dizilere nasıl müsaade edilebiliyor?
RTÜK’ün bunları tek tek denetlemeye imkanı yok. Bir sürü dizi üretiliyor. Tabi ki RTÜK’ün kriterleri var. Önce diyor ki bunun yaş grubunu belirleyin. Yaş grubunun belirlendiği kriterler yeterince hassas değil. Kanları flulaştırırsan, kafa kesilirken kafanın tam kesilme anını göstermezsen, kafayı o tarafta, bu tarafta gösterirsen bu çocuklara göre uygun oluyor. Ama bu gerçek anlamda öyle değil. Dizilerin kendi kadrolarında psikolog yok. Ben yetişkine yapıyorum, niye buna dikkat edeyim gibi bir düşüncesi var. Çünkü temel hedef kitlesi yetişkin. Ancak çocukların oynadığı dizilerde bir psikolog bulundurmaya çalışıyorlar. Çocuk bundan etkilenmesin, rol mü senaryo mu karıştırmasın ya da olumsuz bir rol oynayacaksa bundan çok etkilenmesin diye. Bunların yeterli düzeyde olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Buradaki temel çözüm RTÜK’ün tek tek incelemesi değil, o kadar çok dizi var ki. RTÜK bunları denetleyemez. burada kamuoyu hassasiyeti olması lazım. Çünkü RTÜK istediği kanalı denetlesin, her zaman televizyonda olumsuz içerik olacak. Bu engellenemez bir şey. Biz burada aileleri bilgilendireceğiz ki, gelen içeriği süzsün. Nasıl ki her yemeği çocuğumuzun önüne koymuyoruz, her kıyafeti giydirmiyoruz, her ilacı vermiyoruz, zarar görmesini istemiyoruz. Söz konusu televizyon olduğunda da aynı şeyi yapmalıyız. Maalesef televizyon diyince ailelerin gardı bir anda düşüyor. Hemen pes etmeye, ama hocam ne yapalım demeye başlıyorlar. Çünkü akşam kendi sevdikleri dizi var. O diziden vazgeçemiyorlar. Çocuğu da başka odaya iki saat boyunca gönderemezsin. Nasıl ebeveynlik yapacaksın, çünkü diziler iki saat sürüyor, bu sefer neyse yanımızda dursun diyorlar. Yani aslında kendi dizilerine olan merakından dolayı çocukların bu içeriğe maruz kalmasını aldırmadan çocuklarına çok büyük zarar vermiş oluyor. Temel kriterimiz şu olmalı, “Bu gerçek anlamda çocuğunun yanında olsaydı, bunu çocuğunun görmesini ister miydin? Bu sahne gerçekte bir yerlerde yaşanıyor olsaydı oraya çocuğu götürüp bırakır mıydın?” Ama hocam ben kendim izliyorum. Kendin izleyeceksen internetten izleyeceksin, çocuğun okuldayken izleyeceksin, daha sonra izleyeceksin ama çocuğunu buna maruz etmeyeceksin. Özellikle aile olarak tam vakit geçirilmesi gereken zamanlarda, akşam 8-10 arasında tüm günü bir diziye kapatmak, tüm enerjiyi diziye vermek, çocuğu da ister istemez buna maruz bırakmak bir nevi çocuğun ihmali ya da suiistimali diye düşünüyorum.
Danışanlarınız arasında izlediği dizilerden etkilenerek rahatsızlıkla başvuran ebeveynler oluyor mu ya da çocuğu dizi izlediği için farklı problemler yaşayan?
Doğrudan başvurma nedeni bu olmuyor. Ama çocuk geldiğinde zihin dünyasının bir dizi ile dolduğunu biz görüyoruz. Bakıyoruz ki çocuk kendinden geçmiş, bir dizi karakterinin içine girmiş. Tamamen onun gibi yaşıyor, onun gibi hareket ediyor. Dünyasında vurma, kırma, adam kesme, kafaya sıkma gibi bir sürü şey var. Erkek çocukların daha olumsuz etkilendiğini düşünüyorum ben. Kızlarda ise ki etkisini şurada daha çok görüyorum, diziler kızları erken ergenliğe doğru sevk ediyor, erken ilişki kurmak, aşk ilişkileri bu tarz şeylere çok daha fazla meraklı oluyorlar, daha fazla şey biliyorlar. Daha 1. sınıftan itibaren bu bana aşık oldu gibi konuşmaları geçiyor. Çocuğun gündeminde böyle bir konu yok. Ama diziler yetişkin gündemini, çocuk gündemi yapabiliyor. Yani çocukların çocukluklarını yaşamadan büyümesine neden oluyor.
Anne babalara son olarak neler söylemek istersiniz?
Genel olarak şöyle demek lazım. Günümüzde ekran çok az faydalı içerik sunuyor. Çocuklara iyidir faydalıdır diyebileceğimiz ürün sayısı o kadar az ki, bunların içerisinde diziler yok. Çizgi filmler açısından baktığımızda bile doğru düzgün bir şey yok. Bu dönemde ebeveynin ana kilitlendiği yer çocukla ekran ilişkisini ebeveyn düzenleyebiliyor mu? Düzenleyemiyor mu? Düzenleyemiyorsa o ebeveyni ben zayıf, çocuğuna karşı elinde güç olmayan, yetkinlik olmayan ebeveyn olarak nitelendiriyorum. Yani çocuğumuzla iyi şeyler yapamayabiliriz, hikayeler anlatamayabiliriz, etkinlikler yapamayabiliriz ama çocuğumu bir şeyden korumam gerekir. İyilik yapamıyorum ama zarar gelmesine engel olabilirim. Günümüzde en büyük zarar ekrandan geliyor. Televizyon, dizi, çizgi film, oyun, videolar gibi şeylerden geliyor. O yüzden çocuğun ekranla ilişkisini düzenleyen ebeveyni ben günümüzde yeterli bir ebeveyn olarak nitelendiriyorum. Dolayısı ile ebeveynin acaba benim çocuğumun televizyon ile ilişkisi nasıl diye kendisine sorması lazım ve dizileri de çocuğun gündeminden çıkarması gerekiyor. Şu olabiliyor, okulda diziler çok konuşuluyor çocuk bunlardan birini bilmeyince kendisini geri kalmış hissedebiliyor. Okulun bir gündemi var. Herkes bu diziden bahsediyor çocuk bunu bilmiyor, anne baba bu sefer bununla geliyor oturup ben de onlarla burada 1-2 bölümünü eleştirisel olarak bak burada şunu giymiş, bunu yapmış olmaması gerekir diye eleştirel olarak izliyorum. Çocuk merakını gidermiş oluyor. Eğer gündemle ilişkili bir şey varsa arkadaşları bu gündemi konuşuyorsa, çocuğun bu gündemden geri kalmaması için oturup merak ettiği bir dizinin 1 bölümünü onunla birlikte bu şekilde izlesek çocuk zaten biliyormuş gibi hareket eder. Böyle bir sıkıntısı kalmaz.
Allah razı olsun. Bu yazıyı okuyup toplumumuza bakınca kahroluyorum. Rabbim her anne babaya bu hakikatleri göstersin.