Son günlerde insanlardaki aşırı titizlik hastalığından, sonuçlarından ve bu hastalığın getirdiklerinden bahsetmek istiyorum. Eczaneme gelen bazı hastalarım var, bebekleri sürekli hastalanan ve ateşi bir türlü düşmeyen. Kendilerine gerekli uyarıları yapmış olmakla birlikte burada da biraz bahsedeceğim.
Öncelikle kullandığımızda içimizi rahatlatan sağlıklı olduğunu düşündüğümüz birçok deterjan, çamaşır suyu, parfüm ve kimyasal içeren temizleyici maddeler, banyoda kullanılan duş jelleri, aşırı deterjan içeren kozmetik şampuanlar, sıvı sabunlar, bulaşık sabunları hepsi birer kanserojendir. Alerjiye sebep olurlar. Bir çok cilt hastalığının temelinde de bu ürünlerin kullanımından doğan sıkıntılar yatar. Hele ki bu ürünler cildi aşırı hassas olan bebeklerde kullanıldığında ciddi problemler oluşturabilir. Bebeklerin cildindeki su oranı yetişkinlere nazaran daha yüksektir. Bu sebeple daha hassastırlar ve deriden emilim daha fazla olur.
Allah insanı bağışıklık kazanma fıtratı üzerine yaratmıştır. Bebekler doğar ve belli bir aydan sonra her şeyi ağızlarına sokar. Bu şekilde nesneleri tanır ve keşfeder aynı zamanda her şeyi ağızlarına alarak ortamdaki mikroplarla tanışır ve ona karşı bağışıklık kazanırlar. Çok şiddetli mikroplara maruz kalınmadığı müddetçe bebekler sağlıklı bir şekilde bağışıklık kazanırlar. Ağır hastalıklar için ise düzenli yaptırılan aşılarla da takviye edilir. Aşı da bir tür zayıflatılmış canlı mikroorganizma ya da ölü mikroorganizmaların vücuda verilmesidir. Böylelikle insan vücudu bu mikroplara karsı bağışıklık kazanır.
Peki deterjanlar nasıl etki eder? Deterjanlar lipid-yağ yapısını kendilerine özgü ‘misel’ denilen bir mekanizmayla değiştirirler. Bakterilerin dış zarındaki lipid yapısını bozarak ve onları öldürerek temizlik
sağlarlar ancak vücudumuzdaki yararlı bakterileri de aşırı kullanıldıklarında yok ederek bağışıklık kaybına yol açarlar. Vücudun florası yani yararlı bakteriler azaldığı için vücut zararlı mikroorganizmalara karsı savunmasız kalır ve en basit bir mikroorganizmayla karsılaşınca hastalanır ateşlenir vb. Özellikle bebeklerde hassas oldukları için yüksek ateş ve sık hastalanma gözlenir.
Sürekli el yıkama, sabunlama, çamaşır suyuyla sürekli dezenfekte etme gibi davranışlar temizlik gibi görünse de hem kendimiz için, hem de bebeklerimiz için aslında hastalıkların çağırıcısıdır.
Bir de hastalardan sık gözlemlediğim bir şikayet de çocuklarının iştahsız olması. Haddim olmayarak bu konuda da bir çift kelam etmek istiyorum. Bebekler genel olarak 6. aydan sonra ek gıdaya başlarlar. Yeni tatlar keşfetme, yemeği ağzına götürebilme gibi bir çok şey bebek için yenidir ve heyecan vericidir. Ancak ne yazık ki anneler bebeklerdeki bu gelişim sürecine az ya da çok ket vurmaktadırlar. Bebeğin eline yiyecek vermemek, etraf kirlenmesin diye kendisi yedirmeye çalışmak, yine etraf kirlenmesin diye yemekleri ezip karıştırıp bebeğe o şekilde vermek gibi her ne nedenle olursa olsun bu davranışlar bebeğin yiyecekleri tanıyamamasına, bağırsaklarını tam manasıyla hazırlayamamasına sebep olur ve böylece çocuk iştah problemi yaşar. Tabii ki ne olursa olsun bazı çocuklar iştahsız olmakla birlikte bu çocuklar istisnadır ve konumuz haricindedir.
Emziriyorum diye ek gıdaya bebeği başlatmamak da bebeğin damak tadının gelişmesinde sıkıntı oluşturabilir. Hatta mama daha sağlıklıdır diye sadece mama verip ek gıdayı vermeyen anneler bile maalesef ki var ve bu şekilde beslenen bebeklerin ileriki dönemlerinde ciddi iştah problemleri gözlemlenmektedir.
Biraz evimiz kirlensin, etraf dağılsın onlar elbette ki zamanla geçecektir. Aynı zamanda bebeğimizin doğal fıtratı seyrinde devam etsin ki sağlıklı bireyler yetiştirebilelim.
Sağlıklı günler diliyorum…