Uzm. Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı Zehra Binici Tekin ile yeni okula başlayacak çocuklar ve aileleri için tavsiyeler aldık. Keyifli okumalar…
Okula yeni başlayan çocukların hazırlık süreçleri, hem çocuğu, hem de anne, babaları zorlayan bir hadise. Ailelere ne tavsiye edersiniz?
Bu süreçte çocuğun hayatında çok ciddi problemler yaşanıyor. Bu durum aile içerisindeki yaşantıya da muhakkak olumsuz etki edebiliyor. Ve bu sadece çocuğun ya da ailenin o zamanlarını değil, ergenlik zamanlarını, yetişkinliğini de sıkıntıya sokabilecek bir süreç. Bu yüzden sağlıklı atlatılması gerekiyor. Biz öncelikle ailelere çok ciddi anlamda şu uyarıyı telkin ediyoruz. Okula başlamadan, yani çocuğu o kalabalık ortama bırakmadan evvel, okulunu gezdirilmesini, nereye gideceğini, okulun içini, bahçesini gösterilmesini istiyoruz. Daha okul başlamadan önce mümkünse okuldaki müdürüyle, belliyse öğretmeni ile de tanıştırılmasını tavsiye ediyoruz. Bunlar çocuğu sakinleştiren durumlar. Şimdi biz yetişkinleri düşünecek olursak eğer; bizleri bile belirsizlikler kaygılandırmıyor mu? Bilmediğimiz bir yere gideceğimiz zaman, bilmediğimiz bir ortama girdiğimizde, tanımadığımız bir insanla konuşmadan evvel kaygılanmıyor muyuz? Biz yetişkinleri kaygılandıran durum çocuğun dünyasında elbette ki daha büyük etkiler oluşturmaktadır. Öyleyse burada ailenin ilk yapması gereken şey çocuğu rahatlatmaktır. İlk olarak bunu söyleyebiliriz.
Yani kaygı, korkuya, fobiye dönüşmeden kontrol etmek değil mi mesele?
Evet aynen dediğiniz gibi. Kaygının en ucunda fobi oluyor. Bu süreçte ailenin gidip sınıfta çocuğun başında, sınıfın dışında ya da bahçede beklemesi çözüm değil. Şimdi şunu da düşünmek lazım çocuğun okuldan korkmasına neden olan durumlar ne acaba? Bunlara bakılıp, çözülmesi gerekiyor. Çocuk okula başlayacağı sene, acaba eve yeni bir kardeş mi geldi ya da okul başlamadan önceki süreçte büyük, travmatik bir olay mı yaşandı? Ailede bir kaza ya da bir ölüm mü oldu? Görünürdeki okul korkusu evet ama arka tarafta başka korkuları, kaygıları mı var acaba? Bunların tespiti gerekiyor.
Okula gitmeyeceğim
Bunun haricinde ne yapılabilir? Eğer çocuk “Okula gitmeyeceğim” gibi söylemlerde bulunuyorsa, mahallede tanıdığı çocuklarla aynı sınıfa başlamalarını sağlamak için okul yönetimi ile konuşabilir. Çocuk tanıdığı, bildiği, sevdiği oyun arkadaşını görürse onun rahatlığını yaşayacak ve bu da onun sakinleşmesini, uyum sürecinin kolaylaşmasını sağlayacaktır. Bunun haricinde “Beni okula bıraktılar, acaba almayacaklar mı?” gibi terk edilme korkuları da olabilir. Bir de ailelerin farkında olmadan kurdukları cümleler var “Seni okulda unutmayacağım, okuldan çıkınca ben bahçede kantinin yanında olacağım, hemen beni göreceksin” ya da “Sen dersini iyi dinle, ben teneffüste bahçede olacağım.” Şimdi bu cümleleri kurdunuz ve ola ki o an bahçede olamadınız, okul bitti dağıldı ve siz o anda kantinin orada değilsiniz, biraz geç kaldınız. Bu durumda çocuk kaygılanacak, ertesi gün okula güvensiz olarak gidecek, hatta gitmek istemeyecektir. Biz yetişkinler olarak konuştuğumuz zaman siz bana “Seni okulda unutmam.” dediğinizi ben “Seni okulda unutmam” anlarım. Ama çocuğa bu cümle kurulduğu zaman, zihninde acabalar, kaygılar ve güvensizlikler oluşuyor. Bunlar dikkat edilmesi gereken faktörler.
Öğretmen korkusu
“Sakın yaramazlık yapma, öğretmenini kızdırma” gibi cümleler de çocuğu kaygılandıran cümlelerdir. Çocuk okula gitmeyi istemiyorsa, bu noktada kaygıları varsa, bir de üstüne öğretmen korkusunu eklememek gerekiyor. Öğretmen onun seveceği, onun kişiliğini oluşturacak, şekillendirecek önemli bir faktör. Bu noktada öğretmenine karşı kaygılanmaması gerekir. Bir başka durum da çocuğa “Okula gitmek ister misin?” diye soruluyor. Okula gitmesi çocuğun tercihinde olan bir durum değildir. Evet ebeveyn bunu biliyor ama çocuğa bu cümleyi kurduğunuz zaman, çocuk sanki başka bir tercihi varmış gibi düşünmeye ve davranmaya başlar. Bu cümleyi duyan çocuk evde kalıp oyuncakları ile oynamak ister.
Okula ilk başladığı haftalardaki uyum problemleri için ne söylemek istersiniz?
Okul korkusu yaşayan çocuğun birkaç hafta uyum sağlayamadığı ya da zorlandığını görebiliyoruz. Uyum sürecini yaşaması için çocuğa imkân tanımak lazım. Muhakkak alışacaktır, ama diyelim ki çok uç boyutlara vardı bu hiç durmuyor. O zaman da çok geç kalınmadan muhakkak uzman desteği alınması gerekiyor. Çünkü zaman kaybı bu noktada çok büyük bir eksi. Yine büyük bir eksi olarak şunu diyebiliriz. Sınıftaki çocuklar bir süre sonra birbirini tanımaya ve kaynaşmaya başlıyor. İşte o arada okula gitmeyen çocuk, birkaç hafta sonra okula gittiğinde, oluşan grupların içine girmeye çalışmak zorunda kalıyor. Bu da onun için ekstra bir stres kaynağı. Okulu reddeden ya da gitmek istemeyen çocuklarımızda fizyolojik kökenli olmayan birtakım belirtiler de oluyor. Çoğu zaman sabahları ağlamalarla okula zoraki gitmek, karın ağrısı, yükselen ateş, yemek iştahında bozulmalar, tırnak yeme, hırçınlık şeklinde gözüküyor. Aileler bu gibi durumları iyi okumalı.
Başka ne gibi belirtiler gösterebiliyor çocuk?
Bu süreçte en çok çocukların uykularında bozulmalar oluşuyor. Gece kabuslar çok sık görülebiliyor. Ve içe kapanma… Bunlar ebeveynlerin dikkatle izlemesi gereken sinyaller. Aslında çocukla okula neden gitmek istememesine dair de konuşulması gerekiyor. Evet buna bir yetişkin gibi cevap veremez ama, çocuğun dünyasını inebilen cümlelerinizle siz ona seçenekler sunarak “evde daha çok mu kalmak istiyorsun, okulda kardeşini mi özlüyorsun ya da okulda kalabileceğini mi düşünüyorsun? Seni korkutan ne? Öğretmenin mi sana iyi davranmıyor? Arkadaşın mı seni zorluyor?” diye sorabilirsiniz. Örneğin akran zor balığıyla bu yaş gruplarında çok sık karşılaşıyoruz. Çocuk bu yüzden de okula gitmek istemeyebilir.
Özellikle kalabalık sınıflarda belki daha da dikkatli olmakta fayda var.
Evet kalabalık sınıf ortamına giren kimi çocuk, evde tek çocuk ya da bir iki kardeş, üç kardeş fark etmiyor. Evde her dediği olan, istediği yapılan, ilgi merkezi olan çocuk, sınıf ortamında bir otoriteye ya da bir düzene, disipline uyum sağlamak durumunda kalıyor. O sınıfın, öğretmenin kuralları oluyor. Çocuk o zaman anlıyor ki ev dışında da bir alan varmış, kurallar varmış. Çocuğun dünyasında kural ya da disiplin yokken, bir anda bunlarla yüzleşmesi uyum sağlama sürecinde problemlere neden olur. Bu da yine okula gitmek istememe olarak kendini gösterebilir. Bu noktada da acaba aile çocuğun hayatına disiplin mi kazandırmadı? sorusu akla geliyor. Mesela stajımda bir aile geldi ve hocama dedi ki “Bizim ilk çocuğumuz üç yaşlarında, biz acaba ona disiplinli davranmada geç kalmış olabilir miyiz?” Hocamız da şu soruyu sordu “Çocuğunuz tam olarak kaç yaşında?” “Üç yaş, iki ay.” Ve hiç unutmuyorum bu cevabı, hocam dedi ki, “Üç yıl iki aydır geç kalmışsınız.” Çocuğun hayatında disiplin olmalı, hiç disiplin yokken kural yokken bir anda kurallarla karşı karşıya kalma çocuğu değil, her yaştan insanı sıkar, uyum problemi yaşatır.
İlkler unutulmaz. Belki ilk günler için çocuğa arkadaşlarıyla, velilerini de organize ederek onları sevdirecek, streslerini azaltabilecek faaliyetler yapılabilir mi?
Bunlar çok doğru adımlar. Çocuğun bulunduğu alanı sevmesi lazım. Şimdi öğretmenlerimiz de aileler de çok bilinçli. Hepsinden Allah razı olsun, çok dikkat ediyorlar, çocuklarının eğitimine çok fazla önem veriyorlar. Zaman zaman haberlerde rastlıyorum. Eğitim ortamını sınıfın çok dışına çıkarmış olan öğretmenler var. Mesela haberlerde o çocukları izlediğim zaman aldıkları lezzeti gözlerinden okuyorum. Öğretmen orada ne yapıyor? Ders dışında farklı etkinliklere zaman ayırıyor. Bu da çocuğu besliyor. En son izlediğim öğretmenimiz, birebir tanımayı da çok isterdim, sınıfa ranza ve minderler koymuş. Çocuklar yerde bir kısmı ranzanın altında, bir kısmı ranzanın üstünde kitap okuyor, test çözüyor. Ben kendimi düşünüyorum öyle bir yerden çıkmak istemem ki. Bu noktada hani nasıl anne ve babalarımız yuvamızı güzelleştiriyorsa, öğretmenler de bulunduğu ortamı çok güzelleştiriyor. Böyle eğitimcilerin sayılarının artmasını diliyoruz.
Çocukların okula başlaması, tatlı hatıralarla hayat boyu hatırlanmalı. Bu noktada son olarak eklemek istedikleriniz neler?
Hayatı güzelleştirmek gerekiyor. Ben her zaman buna inanıyorum ve bunu söylüyorum. Hayatı güzelleştirirken, ebeveyn çocuğun okul hatıra defterini oluşturabilir. Söz uçar yazı kalır. Güzel hoş bir defteri, resimlerle, tarih atarak, o resmin altına açıklama yaparak kronolojik olarak tutabilir. Çocukla birlikte anı biriktirmek, belli bir süre sonra işin içine dahil edersek o da anı biriktirmek için uğraşacak, okula gitmek isteyecektir. O gün aldığı bir yıldızı ya da o sınavdan aldığı iyi notu heyecanla gelip söyleyecektir anneye. Son olarak bir şey eklemek istiyorum. Aileler unutmamalı ki tatiller çocuğun hayatının duracağı, boş vereceği bir zaman dilimi değil. Bu zaman dilimi çocuğun bir sonraki eğitim dönemine kendinde, benliğinde yeni beceriler ekleyerek devam edebileceği daha donanımlı bir hale geleceği, fırsata çevireceği bir zamandır. Lütfen çocuklarımız tatil sürecini boş geçirmesin.