Evlilik

“Tek çözüm boşanmak değil”

Aile Danışmanı Özge Gökhan Kır ile “Evliliği bitiren sebepler”i ve tavsiyelerini konuştuk. 

Evlilikte huzur herkesin duası. Ama huzuru bozan, evliliği sonlandırmaya götüren haller var. Bir aile danışmanı olarak sizin tavsiyeleriniz nelerdir?

Sizin de bahsettiğiniz gibi evlilikler çok güzel ha­yallerle mutlu beklentilerle başlıyor. Ancak bir süre sonra hayallerine kavuşamadan sonlanan evlilikler­le karşılaşıyoruz maalesef. Evliliklerde sonlandır­ma aşamasına birden bire gelinmiyor tabi ki. Belli bir süreç sonunda çiftler boşanmayı düşünür hale gelebiliyorlar. Bu süreçte onların birbirlerini yıprat­tıklarını, uzaklaştıklarını görüyoruz. Tabi onları bu aşamaya getiren belli faktörler var. Biraz onlardan bahsedelim. Benim sık karşılaştığım problemlerden biri, kadın erkek farklılıklarını bilmemek. Biz kadınlar ve erkekler olarak çok farklı yaradılışlara sahibiz. Bir­birimizden çok farklı şeyler düşünüyoruz, beklentile­rimiz, ihtiyaçlarımız farklı. Bunları karşı taraf görüp, bilmediğinde karşılanması mümkün olmuyor.

Peki bunlar neler, birkaç örnek verebilir miyiz?

Kadınlar eşleri tarafından dinlenmek, anlaşılmak, bir problem karşısında fikir alışverişi yapmak ister­ler. Ama erkekler dinlemeye karşı çok tahammüllü değillerdir. Kadınları yeterince anlamıyor ve eşlerini kırıyorlar. Kırıldıklarında ise uzaklaşıyorlar ve araya mesafe giriyor. Dolayısı ile bu geçimsizlik olarak bize geri dönüş sağlayan bir durum. Erkeklerin en temel ihtiyacı nedir diye baktığımızda, kadınların tam ak­sine erkekler bir problemle karşılaştığında bunu ken­di içlerinde çözmek istiyorlar. Kendi içlerinde, yalnız kalmak, erkeklerin problem çözme yöntemlerinden en yaygını olarak karşımıza çıkıyor. Ama kadınlar bu durum karşısında, farklı bir yorumda bulunup, durumu çok yanlış yerlere sürükleyebiliyorlar. Er­kek kabuğuna çekildiğinde, kadın eşim bana değer vermiyor, eşim problemlerini benimle paylaşmıyor, benden yardım almıyor diyor ve değersizlik duygu­suna kapılıyor. Halbuki erkekler yapısal olarak, prob­lemlerini kendi içlerinde çözümlemeye çalışmasın­dan kaynaklı bir durum bu. Kadın bunu bilinmediği için yanlış yorumluyor ve geçimsizliğe, birbirlerinden uzaklaşmaya yol açan önemli bir etken olarak karşı­mıza çıkıyor.

Yani problemleri farklı çözüyoruz.

Aynen öyle. Kadınların diğer bir temel ihtiyacı ve beklentisi de ilgi görmek, sürekli iletişim halinde ol­mak, birlikte vakit geçirmek. Kadınlar bu beklentileri karşılanmadığında ihmal edildiklerini düşünüyorlar ve hırçınlaşıyorlar. Tıpkı çocuklar gibi. Çocukların da temel ihtiyacı sevgi ve ilgidir. Yeteri kadar sevgi ve ilgi görmeyen çocuk hırçınlaşır. Kadınlar da erkekler de aynen böyle aslında. Temel ihtiyaçları karşılan­madığında onlar da hırçınlaşmaya ve birbirlerinin canını istemeyerek de olsa yakmaya başlıyorlar. Erkeklere baktığımızda, erkekler kadınlar kadar ile­tişim halinde olmayı sevmiyorlar. Az önce bahsetti­ğimiz gibi sürekli kadınlarla birlikte vakit geçirmek, her şeyi birlikte yapmak onları çok sıkan bir faktör. Kadınlar bunları bildiği takdirde eşlerini biraz daha yalnız bırakacaklar, onların yalnız kalma ihtiyaçlarına saygı gösterecekler ve bir çatışmaya ulaşmayacaklar aslında.

Kadın ve erkeğin temel ihtiyaçları, birbirlerinden çok farklı.

Güçlü olmak erkeklerin en temel ihtiyaçlarından biri. Onlar kendilerini sürekli güçlü ve ye­terli hissetmek istiyorlar. Bu güçlü­lük hislerini korumak için de tak­dir bekliyorlar. Kadınlar eşlerinin olumlu davranışlarını gördüğünde ve takdir ettiklerinde, onların te­mel ihtiyaçlarından birini karşı­lamış oluyor. Ama bakıyoruz ki anlaşamayan çiftlerde bu ihtiyaç karşılanmamış. Tam aksine bazı bayan­lar anne karakteri gibi davranmaya başlıyorlar. Bir annenin çocuğunu yönlendirdiği, müdahale ettiği gibi eşlerine sürekli müdahale ettiklerini, hayatlarına yön vermeye ça­lıştıklarını, eleştirdiklerini görüyoruz. Böyle bir du­rumda erkekler bayanların tavsiyelerine asla kulak asmıyorlar, tam tersine inatlaşmaya, güçlülük duy­gularını, kendine saygısını yitirmeye başlıyor ve bu duygular sonucunda hanımından da uzaklaşıyor as­lında hırçınlaşıyor. Buradan da karşımıza çatışmalar çıkıyor. Dolayısıyla bu konuyu toparlayacak olursak kadınların ve erkeklerin temel ihtiyaçları, birbirlerin­den beklentileri çok farklı. Bu farklılıklar ve ihtiyaçlar bilindiği takdirde karşılanması mümkün olacak ve bu çatışmalara yol açmayacak.

Boşanmaya götüren önemli bir sebep: İletişim

İletişim hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Ama iletişimi engelleyen problemler var ve bunlar çiftleri birbirinde uzaklaştırıp, çatışmaya yol açıyor. Mesela çiftlerin iletişim sırasında en sık karşılaştığımız tu­tumlarından biri her zaman haklı olmaya çalışma ça­basıdır. Çiftler bir problemlere karşılaştıklarında çö­züme odaklanmak yerine, “Ben nasıl haklı olurum? Kendimi nasıl haklı gösteririm?” çabasına giriyorlar maalesef. Dolayısı ile çözüme ulaşamıyorlar. Halbuki bir problemle karşılaştıklarında birbir­lerini karşılarına almak yerine, prob­lemi karşılarına alırlarsa, el ele vererek, haklı olma çabasına gir­meden birlikte çaba sarf ederler­se problemleri çözecekler. Ama böyle yapmadıklarında, prob­lem çözülemiyor, karşılıklı ola­rak çatışıyorlar. Sonuç olarak da daha büyük problemler­le, boşanma aşamasına doğru gitmeye devam ediyorlar.

“Ben kendimi nasıl savunurum?”

İletişimdeki diğer problemlerden biri de çiftlerin birbirini küçümsemesi, aşağılaması lakaplar tak­ması. Bunlar çok yanlış sevgiyi ve saygıyı derinden sarsan tutumlar. Bir diğer problem ise, birbirlerini dinlemek ya da anlaşmak yerine karşıdaki kişi ko­nuşurken, kafasında ben kendimi nasıl savunurum? planını yapmak. Bu durumla çok karşılaşıyoruz. Şöyle ki kişi konuşuyor, bir konu hakkında fikrini söylüyor, çözüm sunuyor. Ama eşi onu dinlemiyor ve o anda aklından şöyle bir hesap yapıyor “Eşim sustuğunda ben kendimi nasıl savunurum, haklı görünürüm?” İletişimin içinde var gibi görünüyor ama aslında yok. Böyle bir durumda tabii ki problemi çözmek, karşı tarafı anlamak, paylaşımda bulunmak mümkün ol­muyor. Sonuç olarak iletişimde yapılan hatalar çift­lerin birbirlerini anlamasını, paylaşımını engelliyor. Paylaşımı olamayan çiftler de bir süre sonra birbir­lerine yabancılaşmaya ve uzaklaşmaya başlıyorlar ve sürecin devamında boşanma söz konusu olmaya başlıyor.

Evliliği sonlandıran diğer nedenlerden biri de he­yecanın bitmesi, monotonlaşmak. Birbirine karşı artık heyecan hissetmeyen, her şeyin çok sıradan olduğunu düşünen, hiç keyif almadığından yakınan çiftlerle görüşüyoruz. Bu çiftlere baktığımızda bir­birlerine hiç zaman ayırmadıklarını görüyoruz. Yani eş olarak birlikte artık hiçbir şey yapmıyorlar. Anne baba kimlikleri üzerinden ilişkilerine devam ediyor­lar. Farkında değiller ki, hâlâ karı kocalar. Anne, baba oldukları halde karı koca kimliklerini de devam et­tirmeleri gerekiyor. Ben evliliği ateşe benzetiyorum, ateşin sönmemesi için sürekli odun atmak gerekiyor. Aynen bu şekilde evlilikteki ateşin sönmemesi için de ateşi canlı tutmak gerekiyor. Tabi ki sürekli çaba harcayarak, emek vererek evlilikteki heyecanı sür­dürmek mümkün. Nasıl yapılabilir? Çiftlerin çocuk sahibi oldukları halde birbirlerine zaman ayırmanın yollarını bulmaları gerekiyor. Aslında bu bizim top­lumumuzda hiç de zor değil. Çünkü çevremizde an­neanneler, babaanneler torunları ile ilgilenmekten çok zevk alıyorlar. Onlardan yardım alarak haftada bir kere birkaç saat de olsa çocuklarını yakın çevreye bırakarak birlikte bir şeyler yapabilirler. Bir sinema, yemek, beraber kahve içmek olabilir. Birlikte yapa­bilecekleri birçok etkinlik bulabilirler. Aslında bunu ihmal etmemek ve sürekli olarak dediğim gibi çaba harcamak gerekiyor. Aksi takdirde bir süre sonra ate­şin söndüğünü görmemiz kaçınılmaz oluyor.

Evliliği bitiren, boşanmaya götüren diğer nedenler nelerdir Özge Hanım?

Evliliği sonlandıran çok fazla neden var aslında. Ben burada temel konulardan bahsetmeye çalışı­yorum. Yine çok sık karşılaştığımız problemlerden biri de cinsel problemler ve aldatma. Aldatma va­kalarını incelediğim zaman temelinde çoğunlukla cinsellik olduğunu görüyorum. Cinsellik bizim top­lumumuzda çok konuşulan bir konu değildir. Yanlış bilgilerle yaşanmaya çalışılır. Ama bu bilgisizlikten dolayı yanlışlıklarla karşılaşmak da çok yaygın ola­rak gördüğümüz bir durum. İnsanlar yardım alma­ları gerektiğini düşünmüyorlar ya da yardımla bu işin çözülebileceğini zaten bilmiyorlar. Dolayısı ile bu problemlere yıllarca yaşamaya devam ediyorlar, çırpınıyorlar ve son aşamaya geldiklerinde artık bo­şanma ile karşılaştıklarını görüyorlar. Halbuki cinsel problemleri yardımla çözmek mümkün. Bu problem çiftler arasındaki ilişkiyi derinden sarsıyor. Bu tür so­runlar sadece belli bir konuyla sınırlı kalmıyor. Çift­lerin birbirlerine karşı olan tutumlarının da çok sert olmasına neden oluyor. Birbirlerine karşı çok acıma­sızca tutumlar sergileyebiliyorlar. Konuyla ilgili ev­lilik öncesi bir danışmanlık almalı, doğru adımlarla evliliğe ve cinsel hayata adım atılmalı. Çünkü yan­lışlar yapıldıktan sonra bunları düzeltmek çok zor. En başından doğru bilgilerle, doğru adımlarla adım atılmış olursa, bu sorunlarla karşılaşma ihtimali de azaltılmış olacak. Eşler birbirlerinin beklentilerini karşılamadığında bu beklentileri karşılayacak üçün­cü kişiler akla gelmeye başlıyor maalesef.

Sosyal medya, boşanma sebepleri arasında ilk sıralarda yerini alıyor. Bu noktada neler söylemek istersiniz?

Sosyal medya artık insanların çok fazla zamanını alan bir alan. Aynı ortamda bulunan insanlar birlik­teymiş gibi göründükleri halde, aslında aralarında hiçbir iletişim olmadan akşamı geçiren aileler var ar­tık maalesef. Akraba ziyaretine gidiliyor, amaç pay­laşımda bulunmak, hasbihal etmek, birlikte olmak, sıla-ı rahim olduğu halde, herkes elinde birer tablet, birer telefon aldığında amaç gerçekleşmemiş oluyor. Dolayısıyla sosyal medya aile içi paylaşımları azal­tıyor, insanların birbirine karşı yabancılaşmasına ve kopuşlara yol açıyor.

Aile danışmanlığı çok önemli bir hizmet. Belki de boşanma niyetiyle gelen çiftleri, tam aksi bir niyetle gönderiyorsunuz. Böyle yaşadığınız olaylar var mı?

Danışanlar, genellikle son aşamada bize gelmiş oluyorlar. Boşanma artık gündemlerine girmiş olu­yor. “Son çare olarak size geldik” diyorlar. Aslında ümitsizler yıllarca onlara göre her yolu denemişler ama olmamış. Ümitsiz bir şekilde geliyorlar ama onlarla çalışmaya başladıktan sonra, nerede hatalar yaptıklarını görmeye başlıyorlar. Farkındalıkla bera­ber çözüm de başlıyor. Aynı hataları tekrar etmemek ya da eksik yapılan şeyleri tamamlamak, doğrusunu yapmakla yavaş yavaş küçük adımlarla iyiye doğru götürüyoruz ilişkilerini. İyiye doğru gittiklerinde mo­tivasyonları daha da artıyor, ilişkilerine dört elle sarıl­maya başlıyorlar.

Aile yakınlarının müdahalesi yüzünden sonlanan evlilikler de var. Peki aile büyüklerine neler tavsiye edersiniz?

Bizim toplumumuz yardımlaşmayı çok seven bir toplum. Yardım etmek adına herkesin müdahale ettiği ailelerde krizlerle karşılaşıyoruz. Yardım etme adı altında, her kafadan bir ses çıktığında işler daha da çıkılmaz bir hale geliyor. Özellikle anneler, baba­lar problemlerden haberdar olduklarında, gelinlerine ya da damatlarına karşı ister istemez cephe almaya başlıyorlar. Neden çünkü kendi oğlunu ya da kendi kızını üzen bir kişi var karşısında. Böyle bir durumda ailelerin haberdar olmalarını biz tavsiye etmiyoruz. Çünkü işler daha da karmaşık bir hale geliyor. En iyi yapılacak şey müdahale etmek yerine sadece dua et­mek ve uzmana yönlendirmek. Yapılması gereken en önemli şey bu.

Bu konuda okuyucularımıza son olarak neler tavsiye edersiniz?

Şunu söyleyebilirim ki evlilikte mutlu olmanın yollarını öğrenmek mümkün. Çiftler bir problemle karşılaştıklarında bunu çözemiyorlarsa, çıkmaza gir­diklerini, artık heyecanlarını kaybettiklerini hissedi­yorlarsa yardım almaktan asla çekinmesinler. Birkaç temel yöntemle hayatına renk katabilir ve mutlu ol­mayı öğrenebilirler. Hiç ümitsizliğe kapılmaya gerek yok. Bir evliliği sürdürmek için ellerinden geleni yap­maları tabii ki en önemli şey. Ama yine de olmuyorsa boşanmak da bir çözüm. Çünkü boşanmayan çiftler sorunu çözüme de götürmediklerinde birbirlerini çok fazla yıpratıyorlar. Çocuklar da arada kalarak bu yıpranmadan nasibini alıyor maalesef.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*