“İstanbul’u fetihle dünya hayatında yeni bir devir açan, şarka garba Kur’ân’ın bayraktarlığı vazifesiyle nur-u hidayet, ilim ve fazilet saçan, Avrupa’ya hakikî medeniyeti ders veren ve İslâmî medeniyetin ziyasıyla beşeriyeti aydınlatan ve koskoca bir tarih, onların kahramanlığıyla dolu olan Yıldırım’lar, Fatih’ler, Selim’ler ve Süleyman’lar ve onların mensup olduğu bir millet, yazdığının tamamen aksine olarak, mâneviyatı sönmüş, dinden haberi yok, İslâmiyeti neşreden başka millet, o kumandanlar başka bir milletin tarihinde, tarih yalan söylüyor, Türkler İslâmiyetin kahramanı olarak Kur’ân’ın bayraktarlığını bütün milletler üstünde bir şeref tacı olarak taşıdıkları yalandır, öyle mi?” 1
Osmanlı padişahlarının dördüncüsüdür. Atikliği, cesareti, karar alma ve uygulamadaki seriliğinden ötürü ‘Yıldırım’ lakabıyla anılmış ve bu lakapla meşhur olmuştur. Tarihte I. Beyazid ismiyle geçmiştir. Babası I. Murad’ın savaş meydanında şehit edilmesiyle tahta geçmiş (1389) ve çok kısa zamanda Osmanlı topraklarının ve hakimiyetini geniş alanlara yaymıştır. İstanbul’u ilk defa kuşatan Osmanlı padişahıdır. Timur ile yaptığı savaş, İstanbul’u fethetmesine mani olmuştur. Anadolu birliğini sağlamış, ancak Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilince bu birlik dağılmış ve Osmanlı tarihinde “Fetret Devri” olarak anılan dönem başlamıştır. Risale-i Nur’da ismi zikredilen, kendisinin de dahil olduğu bütün devlet ve hanedanın İslâm’a yaptığı hizmetlere dikkat çekilmiştir.
Sultan I. Murad (Hüdavendigâr) ve Gülçiçek Hatun’un oğlu olarak 1354 yılında doğdu. Küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim gördü. Zamanın önde gelen alimlerinden dini ve müsbet ilimler derslerini aldı. Komutanlar tarafından da kendisine askeri eğitim verildi. 1381 yılında Germiyanoğlu Süleyman Çelebi’nin kızı Sultan Hatun ile evlendi. Devlet işlerini yerinde ve uygulamalı bir şekilde öğrenmesi için, hanımının çeyizi olarak Osmanlılara bırakılan topraklara Sancak Beyi olarak tayin edildi. Bu vesile ile devletin Doğu sınırlarının muhafazası da kendisine havale edilmiş oldu.
Beyazid 1386 yılında babasının komutanlığında Karamanoğulları üzerine yapılan sefere katıldı. Gösterdiği cesaret, atikliği ve yiğitliğinden ötürü kendisine “Yıldırım” lakabı verildi. Birinci Kosova Savaşı’nda büyük kahramanlık gösterdi ve savaşın kazanılmasında önemli bir pay sahibi oldu. Babasının savaş meydanında şehit edilmesinden sonra tahta çıkarıldı.
Anadolu’daki fetihlerden sonra tekrar Batı’ya yöneldi. Bizans üzerinde kontrolünü giderek arttırdı. Anadolu seferi sırasında kendisine destek veren Johannes’in Bizans imparatoru olmasını destekledi. Kendisi Anadolu’dayken Batı’da bulunan komutanları da Osmanlı hakimiyetini sağlamlaştırmaya yardımcı oldular. Eflâk Kralı’nın Anadolu seferini fırsat bilip Osmanlı topraklarını saldırmasından dolayı Sultan hemen Rumeli’ye geçti. Komutanlar tarafından yakalanan kral Bursa’ya gönderildi. Bu arada Bizanslılar ve Macarlar arasında ittifak kurma çalışmalarının duyulması üzerine İstanbul Osmanlılar tarafından ilk kez 1391 yılında kuşatıldı. 1394 yılında itibaren İstanbul kuşatmasını daha da sıkılaştırdı. Ayrıca Macarlar üzerine seferler düzenleyerek toprak elde etti, orduları bozguna uğrattı.
Batıdaki fetihler ve Sultanın ani hareketleri üzerine Macarlar Osmanlılara karşı bir haçlı ittifakı kurmaya çalıştılar. Hareket geçen Macar ordusu Niğbolu önlerine gelerek şehri kuşattı. Padişah da İstanbul kuşatmasını kaldırıp hemen harekete geçti. 1396 yılında gerçekleşen savaşta Haçlı ordusu ağır bir yenilgiye uğratıldı. Bu savaştan sonra Balkanlardaki Osmanlı hakimiyeti daha da güçlendi, İstanbul’un kontrolü de büyük ölçüde Sultanın inisiyatifine geçti. Bizans imparatoru İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulmasını, cami yapılması ve bir ‘kadı’ yerleştirilmesini kabul etmek zorunda kaldı. Bu arada Anadolu Hisarı inşa ettirildi.
İstanbul kuşatması giderek şiddetlenirken şehrin düşmesi an meselesi idi. İmparatorun yardım alma çabaları da sonuç vermemekteydi. Ancak doğudan gelen tehlike imparatorun işine yarayacak ve İstanbul’un fethi elli yıl sonraya kalacaktı. 1399 yılında Doğu Anadolu’da bulunan Timur, Batı Anadolu topraklarını da ele geçirmek, Büyük Selçuklu ve İlhanlılar mirasına konmak istiyordu. Beyazid, beyliklerin topraklarını ele geçirmek suretiyle Anadolu birliğini sağlamış bulunmaktaydı. Toprakları Yıldırım Beyazid tarafından ele geçirilen beylikler, Timur’a sığındılar. Diğer taraftan Timur’un düşmanı olan Kara Yusuf ve Sultan Ahmed Celayir de Bayezid’in koruması altına girip kendisine sığınmışlardı. Bu gelişmeler taraflar arasındaki mücadelenin daha da kızışmasına sebep oldu.
Anadolu topraklarında ilerleyen Timur Sivas’ı kuşattı. Şehir teslim olmasına rağmen yağmalandı ve birçok insan katledildi. Osmanlı’ya ait Sivas’ın işgal edilmesi savaşı kaçınılmaz kıldı. Her iki ordu Ankara yakınlarında karşı karşıya geldi (1402) ve savaşa destek veren kuvvetlerin taraf değiştirmesiyle Ankara Savaşı Osmanlı’nın yenilgisiyle sonuçlandı. Bayezid, Timur’a esir düştü. Mağlubiyeti hazmedemeyerek 1403 yılında vefat etti. Daha önce ortadan kaldırılan beylikler yeniden kuruldu ve bunlar Timur’un hakimiyetini tanıdılar.
Beyazid’in vefatından sonra ‘Fetret Devri’ denilen ve uzun süre devam eden taht mücadeleleri başladı. Yıldırım Beyazid, Balkanlarda ve Anadolu’da tabi hanedanları ve beylikleri ortadan kaldırmak suretiyle merkezi bir İslâm devleti kurmak istemiş ve bunda da başarılı olmuştu. Cesareti, çevikliği, atılganlığı ve olayların seyrini hızlı bir şekilde kavrayışıyla tanındı. İyi bir kumandan ve sultan olarak kabul gördü. En zor ve tehlikeli durumlarda soğukkanlılığını yitirmemesi kısa zamanda kendisine çok büyük başarılar kazandırdı. Ömrü cepheden cepheye koşmakla geçti. Merkezi idareyi kurarak askerlik sistemini düzenledi. Yeni örfi hukuk uyguladı ve yeni kanunnameler çıkardı. Kendi döneminde Fırat’tan Tuna’ya kadar uzanan Osmanlı topraklarında devlet idaresi başarılı bir şekilde uygulandı. Osmanlı Devleti Asya ve Avrupa’da siyasi faaliyetlerin belirleyici ve odak noktası konumuna yükseldi.
Ömrü savaş meydanlarında geçmesine rağmen vefatından sonra birçok hayır kurumu bıraktı. Birçok medrese, zaviye, hastane, imaret ve han yaptırdı. Bursa’da bulunan meşhur Ulu Cami’yi inşa ettirdi. İstanbul’u baskı altında tutmak ve muhasarayı kolaylaştırmak maksadıyla Güzelcehisar da denilen Anadoluhisar’ını yaptırdı. Kadıların verdiği kararlara karışmadığı gibi, alimlerin sohbetlerine de büyük önem verdi. Din büyüklerine büyük hürmet gösterdi.
Risale-i Nur’da ismi diğer Osmanlı sultanlarıyla zikredilen Yıldırım Bayezid’in mensubu bulunduğu hanedan ve devletin büyük hizmetlerine atıfta bulunmaktadır. Manevi değerlerimize karşı yapılan saldırılara da ayrıca dikkat çekilmekte, milleti geçmişinden ve tarihinden koparmak isteyenlerin girişimleri yüzlerine vurulmaktadır.
Dipnot: 1. Emirdağ Lâhikası
Kaynak: Yeni Asya Neşriyat/ Portreler