Sosyal medya evlilikleri nasıl etkiliyor?
Sosyal medyanın birçok dalı var. Burada daha çok kasıt Facebook, Twitter, WhatsApp Instagram gibi hesaplar. Bu hesapları kullanım niyetine göre ve evli olan insanların kişilik yapılarına göre evliliklerini etkiliyor. Örneğin diyelim ki evlilik olgunluğuna ulaşmamış bir çiftimiz var. Birbirlerini normal arkadaşlarından, hatta ailelerinden bile kıskanıyorlar. O zaman sosyal medya hesaplarındaki arkadaşlar, onların paylaştıkları şeylerin altına yapılan yorumlar dahi kıskançlık sebebi olabiliyor. Bazı çiftler ise buna daha olgun yaklaşıyor ve birbirlerinin arkadaşlarına saygı duyuyorlar. Telefonunu, bilgisayarını veya hesaplarını eşinden saklamayan, herhangi bir şifre koymayan insanlar şeffaf davrandıkları için birbirlerine güvenmeye devam ediyorlar.
Bir başka boyut ise kişi evliyken, sosyal medya aracılığıyla yeni partner arayışında olabiliyor. Bu da tamamen kişinin ahlâkî olarak ne kadar olgun olduğu ile ilgili bir durum. Tabi ki bu durum eş tarafından fark edildiğinde ister istemez problem çıkabiliyor. O yüzden sosyal medyanın evliliklere etki edip etmemesi durumu, tamamen kullanan kişinin niyetine bağlı.
Konuyla ilgili olarak, danışanlarınızdan edindiğiniz gözlemler nelerdir?
Ben terapist olarak yirmi yıldır çalışıyorum. Yirmi yılın son on yılında çiftlerin problemleri değişmeye başladı. Günümüzde aldatma, ilgisizlik ve güven evliliklerdeki en büyük problem haline gelmeye başladı. Eskiden daha örtük bir toplumduk. Birtakım şeyler ayıp karşılanıyordu ve sosyal baskı vardı. Günümüzde ise o sosyal baskı ortadan kalktı. Bununla birlikte insanların çekinmeleri, utanmaları gereken şeyler de ortadan kalktı maalesef. Televizyon dizilerinin etkisiyle de duyarsızlaşan bir toplum olduk. Birçok ahlâkî haykırış bize sıradanmış, normalmiş gibi gözükmeye başladı. Bu algıların değişmesiyle birlikte insanların yaklaşımları da değişmeye başladı. Kişiler artık ifşa olsa bile, ar damarı çatlamışçasına, “ne var yani, yapıyorum size ne” gibi bir tavır takınıyorlar. Eğer bir insan yakalanmayacağını bildiği için, ihanet ya da güvensizlik olarak algılanabilecek şeyleri yapıyorsa, henüz dört beş yaşındaki bir çocuğun ahlâkına sahip demektir. Dört beş yaşındaki bir çocuk hırsızlığın yanlış bir şey olduğunun farkındadır. Fakat kimse görmüyorsa çok rahatlıkla cebine bir şeyler koyabilir. Ama bir yetişkin için böyle bir durum söz konusu değildir. Kişi kimse görmese bile kendini, değer yargılarını bilir ve ona göre hareket eder. Bu yüzden evlilik olgunluğu denilen şey çok önemli. Eşi görsün görmesin, hatta biri ile yakalasın yakalamasın, doğru olanı yapıyorsa, o insan zaten hem özgüvenlidir, hem de yanlışa düşmekten kendini alıkoyabilecek yeterliliğe sahiptir.
Eşlerden biri durumu fark etti diyelim ki. Eşini kurtarabilmesi, ona sadakatini devam ettirebilmesi için yapılması gereken bir şey var mıdır?
Yaşanan bu durumlar, çiftlerin birbirinden uzaklaşmasından ve paylaşımlarının az olmasından kaynaklanabilir. Ama durum gerçekten ahlâkla ilgiliyse yapacak bir şey olduğuna inanmıyorum da düşünmüyorum da. Çünkü bu insanlar bir şekilde bir yolunu bulup, aynı hatayı tekrar tekrar yapmaya devam ediyorlar. Sahip oldukları ahlâkları buna izin veriyor.
Diğer bir boyutta ise insanları sosyal medyada birbirlerini aldatmaya, yeni arayışlara girmeye iten sebepler de mevcut. Evlilik içinde eşlerin birbiriyle yeterince ilgilenmemesi, imalar, üstü örtük cümleler, sen dili dediğimiz ifadelerle yapılan kırıcı, suizana iten konuşmalar, şüpheye itici bir takım tavırlar, insanları birbirinden uzaklaştırıyor.
Birbirlerine sevgilerini göstermiyor veya gösteriyor ama aynı dili konuşmuyorlarsa, biri dokunmayı seviyor ama diğeri birlikte aktivite yapmayı seviyorsa, birlikte aktivite yapmayı seven kişi, “o benimle hiçbir şey yapmak istemiyor, tek derdi bana dokunmak” gibi algılıyorsa. Bir diğeri de “sadece sinemaya gitmek için, birlikte yemek hazırlamak için evlenmişiz bana dokunduğu yok, işte beni sevmiyor” gibi algılıyorsa bu uzaklaşmalar kaçınılmaz oluyor. Bu tip durumlarda da insanlar o boşalan sevgi deposunu yanlış yollarla gidermeye çalışabiliyorlar maalesef. Belki de o yüzden bunlar fark edildiği anda yanlış yollara sapmadan uzman yardımı almakta fayda var.
Sosyal medyada ‘Biz mutlu bir çiftiz’ imajıyla yapılan paylaşımlarla fenomen olan hatta bundan da ticârî gelir sağlayan, takipçi sayıları ve reklam gelirleri için böyle görünmeleri gerektiğini söyleyen çiftler bile var. Maalesef yeni yetişen genç kızlar da bu görüntülere özenip yanlış ya da erken bir evlilik tercihinde bulunabiliyor. Bu konu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Aldatılan veya aldatma hikâyelerinin olduğunu terapilerde en çok gözlediğim şudur: Aldatılan kadınsa, evde yakaladığı her mutlu pozu, herkesin görebileceği şekilde paylaşma eğiliminde oluyor. Sanırım bu karşı tarafa verilmek istenen bir mesaj. “Bak biz mutluyuz, sen bizim ailemizi boşuna yıkmaya çalışıyorsun” gibi bir psikolojiyle yaptıklarını düşünüyorum. Çünkü buna çok fazla rastladım. Son zamanlarda sosyal medyada takipçi sayısı çok fazla olanlar, sayfalarına reklam aldığı ve kendilerine belirli paralar ödediği için de bu tarz paylaşımları yapabiliyor. Kimisi bunu kıyafetle, eşya sunumlarıyla yapıyor. Kimisi de bunu mutlu eş, düğün, nişan vs fotoğraflarıyla yapıyor. Yeni evlenecek olanların da ne giymiş, nerede yapmış düğününü, nereye tatile gitmiş, biz de gidelim diye etkileneceklerini biliyorlar. Gençler de onları takip ediyor ve böylelikle takipçi sayıları hep artıyor.
Sosyal medyanın insanî ilişkilerimize zarar vermemesi için neler yapalım?
Diyelim ki eve gittik ailemizle birlikte olacağız, interneti kapatmak en sağlıklısı. Aile bireylerinin birbirinin gün içinde yaşadıklarıyla, hissettikleriyle, hayatında olup bitenlerle ilgilenmeleri, birbirlerini tanımaları çok önemli. Çünkü aynı çatı altında yaşayan, kimin neden hoşlandığından ya da neye kızdığından bile haberi olmayan bir sürü anne baba ve çocuk tanıyorum. Gerçekten birbirlerini tanımıyorlar. Evet biri bir diğerinin annesi veya çocuğu ama hiç tanışmamışlar. O yüzden aile ortamında internetten uzaklaşmak en sağlıklısı. Çünkü o olduğu müddetçe bir şekliyle ilgi çeker, oradan oraya atlar, gezmeye başlarsınız ve vaktin nasıl geçtiğini anlamazsınız. Bu hepimiz için böyle maalesef. Çünkü çok renkli bir dünya var orada. Hele de birileriyle bir konu üzerinde yazışıyorsanız, o ne yazdı diye merak ediyorsunuz, tekrar tekrar bakma ihtiyacı hissediyorsunuz. İşte böylece aile içinde bireyler birbirinden büsbütün kopuyor. Kişiler internette ne kadar vakit geçirdiğine bir baksın. Eğer çok uzun bir vakti orada harcadığını düşünüyorsa, ki bu ölü vakit demektir. Çünkü o süre zarfında hiçbir şey üretemedi, kazanamadı da. Bunun yerine eşi, kardeşi ya da çocuğu yanındayken, ilişkilerini korumak adına, gerçekten onların gözlerin içine bakarak sohbet etmesi, temas kurması, hayatına, gönlüne, ruhuna dokunabilmesi için en azından onlarla birlikteyken, internetten uzak durması daha sağlıklı görünüyor.