Neye niyet edip, neyi hayâl etmişsem bugüne dek kulluğumdan yana, aslına dönmeye niyet ile ferahlanacak tüm hücrelerim. Var oluşumun ille-i gayesine, o meçhul bir an-ı seyyalede süzülebilmek adına seslenecek, dillenecek zikirlerim suskunluğuma. Öyle ki o ânâ bir ömür boyu rast gelebilmek için takati kesilmiş hüzünlü yüreğime tahiyyelerimle, tahmidiyelerimle, tezekkürlerimle, tefekkürlerimle… En nihayetinde secdelerimde bulacağım o ulvi manzaranın nurunu, gözlerimdeki buğuyla.
Sırf yola viran olup uzaklardan kalkıp gelmekle mi yetinmiştim? Yetinmemeliyim tabi ki de! Ömrüm boyunca onca yaftadan, kişiliğime bir virüs gibi girmiş, sâlih amellerimi kemiren-beni bitiren su-i ahlâk ve kötü huylarımdan, elhasıl kulluğuma sürdüğüm onlarca, yüzlerce, binlerce kara lekeden arınmalıyım. Yüreğime bastığım yalnızlığımı, kimsesizliğimi, talihsizliğimi itirafa kesin karar kılmak belki de. Pişmanlıklarımla arınacak yüreğim, karanlığa mahkûm kalmaktan kurtulacak mazim. Ve yüreğimin en nadide, en nazenin köşesindeki o gizemli ve kıymetli hücrelerine girmeye çabalayan hileci hislerden kurtulabilmek için attığım her adımdı sana gelişlerim.
Varlığın ve tüm varlığa kavuşanların sebebi Sevgilinin (asm) nurunu arayacak fersiz bakışlarım. Zira onun beldesinde, varlığın bestesini duymak için atacak yüreğim. Tarif bile edebilmekten acizim. Kelimeler düğümleniyor boğazıma. Yüreğim yerinden fırlayacak gibi. Nefes bile almayı unuttum sanki. Her bir adımla işte uzaklardayım şimdi… Hayâl edemediğim, hiç görmediğim, hiç bilmediğim o uzaklarda…
Efendimin (asm) huzurunda boynu bükük, kul gibi.
Bedenim bir pul kadar değersiz, yüreğim ise kor gibi.
Yıkılmış bir mezarım yığılmış içinde…
Amellerim kül gibi.
Uzaklardayım hasretlerimle, özlemlerimle, muhtaçlığım ise gün gibi.
Her şey şimdi, şu an, yokluklar ta kendim. Ben bende değilim. Secdelerde kaybolmaya ümitliyim zıll gibi…
Uzaklarda buldum ben beni, uzaklarda buldum kaybolmuş kendimi…