Oyuncular Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi/ İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Birim Sorumlusu/ Oyuncu Tuba Erdem ile dizi oyuncularının çalışma şartlarını konuştuk.
TV dizileri ithal edilen, hatta borsası olan bir tüketim malzemesi aynı zamanda. Büyük bir sektör. Bu sektörde çalışanların şikâyetlerini daha çok duymaya başladık. Ne dersiniz bu konuda?
Televizyonların hayatımıza çok fazla girmesiyle, bu sektör iyice büyüdü. Amerika’dan sonra dizi üretiminde dünyada ikinci sıradayız. Fakat sektörümüz büyürken aynı oranda da büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı. Çünkü bu büyüme denetimli ve kaliteli bir büyüme değil maalesef. Şöyle ki, biz çok fazla dizi üretiyoruz. Dizi sürelerimiz çok uzun ve onları çekme sürelerimiz ise çok kısa. Doksan dakikalık bir dizi üç, dört ayda çekilirken, biz 180 dakikalık, yani iki katı olan dizileri, beş-altı günde çekmeye çalışıyoruz.
Bu da ciddi derecede, çok uzun çalışma saatlerine denk geliyor. Ekipler maalesef ikiye bölünerek çalışmak zorunda kalıyor. Çok büyük istihdam oluşturuluyor. İstihdam oluşturulması güzel bir şey ama kalifiye elemanlar olmadığı için, sektör kendini yetiştiremediği için, çok büyük aksaklıklar oluyor. Kalifiye olmayan, bilgisiz insanlar büyük kazalara sebep verebiliyorlar. Gerçekten ciddi ve ölümlü kazalar olmaya başladı. Zaten yüksekten düşme ya da elektrikle ilgili çok büyük problemlerimiz var. Bahsettiğimiz sürelerden dolayı, işi yetiştirme stresi altında çalışıyoruz. Bu da hem psikolojik, hem fizyolojik bir sürü probleme sebebiyet veriyor.
Bizler de zaman zaman medyadan bu tarz haberleri okuyoruz. Dizi setlerindeki iş güvenliği/ güvensizliği ne durumda?
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu ‘’az tehlikeli, tehlikeli, çok tehlikeli’’ olarak sınıflara ayırır meslekleri. Biz az tehlikeli sınıfındaydık. Bürokrasiye nasıl, ne şartlarda çalıştığımızı anlattığımızda, tehlikeli sınıfına geçirdiler bizi. Hatta çok tehlikeli sınıfında olmamız gerektiğini de söylediler. Biz sendika olarak, öncelikle kanun kapsamında sınıfımızı ‘‘tehlikeli’’ye geçirdik. Yapımcıların, işverenlerin sette en küçük bir güvenlik önlemini bile, en üst seviyede alması gerekiyor. Kanallarımızın, bürokrasinin de bunu denetlemesi gerekiyor. Bizim en büyük problemimiz denetlenmiyor oluşumuz. Sektörümüz çok uzun sürelerdir denetlenmiyor.
Bir film kadar uzun olan dizilerin haftalık yayınlanıyor olmasından kaynaklanan sıkıntılar neler?
Aslında bizim sıkıntımız 180 dakikanın 5 günde çekiliyor olması ve bunu zor şartlarda yapıyor olmamız. Sizin gördüğünüz, yaşadığınız her yerde çekim yapıyoruz. Bir madende, bir dağın tepesinde, aklınızın alabileceği her yer bizim iş alanımız. Buraların risk analizlerinin yapılması lazım. Oyuncuların ve teknik ekibin en iyi çalışma şartlarının hazırlanması gerekiyor. Önceden büyük hazırlıklar yapılması gerekir ki, güvenli ve sağlıklı bir biçimde çalışma yapabilelim. Bizim derdimiz gerekli önlemlerin alınması ve bunun da bürokrasi tarafından denetlenmesi.
Çocuk oyuncuların çalışma şartlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok iç açıcı olduğunu düşünmüyorum. Olmadığını da biliyorum. Buna çok dikkat eden yapımcılar, iş verenler var ama etmeyenler de çok. Biz yetişkinler böyle stres altında çalışırken, büyük zorluklar yaşarken, bir çocuğun neler çekeceğini tahmin edebiliyoruz. Çocuklar bizim geleceğimiz diyoruz. Çekimler yüzünden eğitimleri, uyku saatleri, beslenmeleri kesinlikle aksamamalı. Bunların plânlamasının çok iyi yapılması lazım. Ayrıca mutlaka bir pedagogla çalışılması gerekiyor. Bütün bunların yanında öncelikle ailelerin kendi çocukları adına duyarlı ve bilinçli olmaları da lazım.
Set ekibi ve oyuncular hatta oyuncuların kendi arasında da aldığı ücretler noktasında adaletsiz bir dağılım olduğu biliniyor. Doğru mu?
Oyuncular çok kazanıyor gibi bir algı var. Oyuncular maalesef çok para kazanmıyorlar. Kazanan da yüzde ikilik bir kısım. Nerdeyse 10 bine yakın arkadaşımız var. Bu insanların çoğu bu paraları kazanmıyorlar. Siz düzenli bir işte, az para kazanıyor olabilirsiniz ama neticede bu ücret düzenlidir. Biz büyük bir işe başladığımızda zaten 8 hafta para almadan çalışıyoruz. Yapımcılar 10. haftadan sonra ödemeye başlıyor. Bazen katkısına göre ücretini ödemiyorlar bile. İşçileriz, emekçileriz ama sigortamız yok, haklarımız yok, mesai saatimiz yok, düzenimiz yok yani yok da yok. Çok büyük bir kısım bu yoklukla boğuşuyor.
Konumuz çalışma şartlarınızdı lakin son dönemde dizilerde işlenen mesajlar hakkında fikirlerinizi de soralım?
Bunların birer politika olduğunu düşünüyorum. Birileri halkın izlemesi gereken dizilere, programlara karar veriyor. Bugün ülkemizde çok fazla yasak var. Maalesef oyuncular, sosyal medyada bir kesim belirttiği için iş bulamıyorlar, oyunları kaldırılıyor. Sosyal medyayı takip eden herkes de bunun farkındadır. Ben birlik ve beraberlik mesajları vermemiz gerektiğini, hiç kimseyi birbirinden ayırmadan, düşündüğünü saygı çerçevesinde, birbirine söyleyebileceğini ve halkımızın da bunu kaldırabileceğini düşünüyorum. Demokratik, düşünce özgürlüğünün olduğu bir ülkede yaşadığımı düşünüyorum. O yüzden herkes biraz daha birbirine saygılı olsa çok güzel olacak. Ben kişisel olarak beğenmediğim şeyleri izlemiyorum. Bütün seyircilere de aynı şeyi tavsiye ediyorum. Beğenmedikleri, eleştirdikleri, görmek istemedikleri dizileri izlemesinler. İyiyi, güzeli talep etsinler. Çünkü talep etmek vatandaş olarak bizim hakkımız.
Seviyeli, senaryoları, felsefesi sağlam mesajlara oturan yeni bir sektör de ortaya çıkmaya başladı, internet dizileri. Bu konuda düşünceleriniz nedir?
Yavaş yavaş yeni oluşan bir sektör ve daha yolun çok başında. Biz henüz halk olarak para verip, internetten bir şey izleme alışkanlığına ulaşmadık. Bu anlamda gelişmeleri takip ediyoruz açıkçası. Bakalım seyirci kabul edecek mi? Nereye yönlenecek?