“İmam-ı Şafii’den (ra) rivayet var ki: ‘halis talebe-i ulumun rızkına ben kefalet edebilirim’ demiş. ‘Çünkü rızıklarında vüs’at ve bereket olur.”
Bediüzzaman Said Nursi
Ashab-ı Suffa, ailesinden ve dünya meşgalelerinden uzak, sadece Kur’ân ilmiyle ilgilenirdi. Peygamberimizin (asm) huzurundan ayrılmayan bu mübarek ashabın geçimleri, Efendimiz (asm) ve ashabın zenginleri tarafından temin edilirdi.
Efendimiz (asm) gelen sadakaları hiç dokunmadan onlara götürür, kendi hanesinin ihtiyaçlarından önce onların ihtiyaçlarını karşılamayı düşünürdü.
Bir gün, adamın biri, hurma getirmişti. Adama:
“Sadaka mıdır, hediye midir?” diye sordu.
Adam, sadaka olduğunu söyledi. O sırada torunu Hz. Hasan (ra), Peygamber Efendimizin (asm) önünde bulunuyordu. Hz. Hasan (ra), tabaktan bir hurma alıp ağzına götürünce, Resûlü Kibriya Efendimiz (asm) derhâl müdâhale etti, onu ağzından çıkarttı ve şöyle buyurdu:
“Biz (Ehl-i Beyt) sadaka yemeyiz; bize sadaka helâl değildir! Bu Ehl-i Suffa’nın rızkıdır.”