Kimi çocuklar ebeveynlerinden ısrarlı bir şekilde kardeş istediklerini belirtirken kimi çocuklar için bu istek söz konusu bile olmayabilir. Burada önemli olan nokta kardeş kararının çocuğa ait değil, anne babaya ait olduğudur. Hiçbir çocuk kardeş sahibi olmaya karar verme noktasında söz sahibi değildir. Çocuk sahibi olmak sorumluluk gerektirir. Ne yazık ki birçok ailede çocuklarının isteğiyle dünyaya yeni bir birey getirme kararı alındığını görebilmekteyiz. Böyle bir süreçte kardeşin kendisinin isteğiyle dünyaya geldiğini düşünen çocuk kardeş üzerinde hakimiyet kurar ve sahibi gibi davranma eğilimi gösterebilir. Kendisi ebeveynlerine denk görür. Öte yandan bu durum bir çocuk için ağır bir sorumluluktur. Çocuklar akranlarından görerek kardeş sahibi olma konusunda heves duyabilir fakat ısrarla bu isteğini belirten çocuklara “Sen kardeşinin olmasını çok istiyorsun. Fakat bu annenle/babanla bizim kararımız. Belki bir gün biz böyle bir karar alırsak senin de kardeşin olabilir. Şu an böyle bir kararımız yok” gibi cümlelerle bu güce sizin sahip olduğunuzu naifçe hissettirmeniz gerekir.
Kardeşin yolda olduğu ailelerde ise öncelikli olarak herhangi bir rahatsızlık nedeniyle düşme vs. gibi olumsuzlukların yaşanabildiği riskli dönemlerin bitmesi beklenerek hamileliğin netleşmesi beklenmelidir. 9 ay bir çocuk için oldukça uzun bir süredir. Bu nedenlerle 5-6 ay civarlarında söylemeniz daha sağlıklı olacaktır. Bu süreden önce çocuğunuzun sizdeki farklılığı hissetmesi veya anlaması durumunda elbette daha erken sürede de açıklayabilirsiniz. Özellikle 6 yaş öncesi çocuklar zaman kavramına sahip olmadıklarından sık sık “Kardeşim ne zaman doğacak?” tarzı sorular sorduklarında bir zaman çizelgesi oluşturabilirsiniz. Tahmini olarak doğuma kalan süreyi günlük veya haftalık takvim haline getirebilir her geçen süreyi işaretleyerek ne kadar gün veya hafta kaldığını somut bir şekilde görmelerini ve takip etmelerini sağlayabilirsiniz.
Çocuklar için kardeş kuma etkisi gibidir dersek abartmış olmayız. Ne kadar kardeş beklentisine sahip olsalar da kardeş sahibi olduktan sonraki süreçlerde kıskançlık durumu kendini gösterebilir. Bu bir miktar normaldir. Zira daha öncesinde tek başına ailesiyle zaman geçiren çocuk artık evde yeni bir paylaşımcıya sahiptir. Bu nedenle çocuktaki bu değişimleri hoş görmek gerekir. Hamilelik sürecinde çocuğunuzun geçmiş zamanlarına dair fotoğrafları göstererek bebeğin dünyaya geldikten sonraki sürecini anlatabilirsiniz. Ne zamanlar bez taktığını, kimin onu neden yedirdiğini, yürümeyi ve tuvalete gitmeyi öğrendiği anları gibi tüm geçiş süreçlerini konuşarak onun da kendisi gibi bir büyüme sürecinde olacağını, bu süreçte de ebeveynlerine ihtiyaç duyacağını anlatabilirsiniz. Çünkü kardeşten sonraki süreçlerde çocuklarda gerileme gibi görünen alt ıslatma, bez takma ve biberon/emzik kullanma isteği, ağlayarak isteğini yaptırmaya çalışma gibi davranışlar görülebilmektedir. Böyle durumlarda yine bu isteklerini hoş görerek naifçe “Sen aslında tuvaletini tuvalete yapabiliyorsun. Biliyor musun kardeşin de senin yaşına geldiğinde tuvalete yapmayı öğrenecek” gibi cümlelerle gerçekliğe davet etmek gerekir. Bu taleplerin aşırı olması durumunda “Galiba nasıl bir şey olduğunu hatırlamak istedin. Sen bunlar için oldukça büyüdün ama yine de deneyebilirsin, sen bilirsin” şeklinde ortayı bulabilirsiniz. Çocuk bir süre deneyip bir zaman sonra hevesini alıp bırakacaktır. Aksine sert bir şekilde engellemek, gerileme gösteriyor endişesiyle kızma davranışları göstermek daha olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir. Önemli olan bu davranışlarla dikkat çekemiyor olmasıdır. Bu nedenle kardeşten önceki ilgi ve alaka düzeyinizde büyük miktarda azalmalar olmaması önemlidir. Bu süreçlerde babanın desteği büyük önem arz etmektedir.
Hamilelik sürecinde “Kardeşinle oyunlar oynayacaksınız” tarzı söylemler beklentiyi artırabilir. Zira bu eylemler için kardeşin 1-1,5 yaşlarına gelmesi gerekmektedir. Bu tür söylemler, çocuğun kardeş doğduğu anda bunları yapabiliyor olacağını zannetmesine yol açabilmektedir. Neyi, ne zaman yapabileceklerini zamanı geldiğinde anlatabilirsiniz.
Bir diğer gözden kaçan konu kullandığımız dil ve üslupta yatıyor. Örneğin; “Kardeşin uyuyor, sessiz ol” demek yerine “Birileri uyurken sessiz olmalıyız. Biz de sen uyurken sessiz oluyoruz” diyerek genel toplum kurallarına vurgu yapmak; “Kardeşin uyudu, hadi gel oyun oynayalım” demek yerine, “Hadi gel oyun oynayalım” demek; sık sık “Şimdi kardeşinle ilgileniyorum. İşim bitince yanına geleceğim” demek yerine, saati göstererek “Uzun çubuk şuraya geldiğinde yanına geleceğim. O zamana kadar sen kendin oynayabilirsin” demek ilişkinizi zedelemeyecektir. Yani, bir şeyler ne kardeş sayesinde olmalıdır, ne de kardeş yüzünden olmamalıdır. Bu söylemler her gün, her gün olduğunda çocuklar sürekli kardeşlerinin ön plânda olduğu algısına düşebilmektedirler. Bu nedenle ikinci cümledeki üslubu hayatınıza yerleştirmeniz kardeş kıskançlığının çoğunlukla önüne geçen yöntemlerdendir.
Kardeşten önce kural ve sınırlar ne düzeydeyse, kardeş geldikten sonra da aynı şekilde devam etmelidir. Kural ve sınırlar oluşturulmamışsa hamilelik sürecinde sağlıklı bir şekilde oluşturulmalıdır. Zira sınır kavramı oluşturulmamış olan çocuklar, daha yoğun ve zorlu kardeş kıskançlığı yaşamaktadırlar. Kardeşin gelmesi nedeniyle çocuğunuza sürekli hediyeler almak, normalden daha fazla ilgilenmeye çalışmak gibi yöntemler aksine çocukta şüphe uyandırır. Bu nedenle hayat olabildiğince aynı şekilde devam etmelidir.
Bu süreçte yolunda gitmeyen ilişkilerin kendini göstermeye başlaması ve kıskançlıkla başa çıkamadığınızı düşündüğünüz durumlarda bir uzmana danışmanız oldukça fayda sağlayacaktır.