Not Defteri

YÜZ YIL ÖNCE VE SONRA KADIN-AİLE

Şimdilerde, aile yapımızı temelinden sarsan İstanbul Sözleşmesi bizzat yetkili-etkili başörtülü bakan, feminist ve İslâmî feminist kadın dernekleri tarafından savunulmaktayken yüz yıl önce bu coğrafyada kadın ve aile tablosu nasıldı acaba?

 

HUKUK-U AİLE KARARNAMESİ

İstanbul’un İngilizler tarafından işgali yıllarında Osmanlının kadın ve aile hukuku konusunda can havliyle kanunlar çıkarmaya çalıştığını biliyor muydunuz?

Birinci Dünya Savaşı’nda bir çok cephede savaşan Osmanlı 1919’da topraklarının çoğu işgal altındayken kadın ve aile konusundaki problemlere çözüm arayışındaydı. İttihat ve Terakki Fırkası bir taraftan, şeyhülislâmlık bir taraftan kadın ve aile konusunda ayrı ayrı hukuk çalışmaları yapıyorlardı. Şeyhülislamlık şer’i hukuku esas alan düzenlemeler yaparken, İttihad ve Terakki Fırkası Batı ülkelerinin hukuk sistemini esas alan kanunlar üzerinde çalışıyorlardı.

ilginç olan bir diğer nokta Osmanlı bu kararnameyi uygulama fırsatı bulamadı, ama Osmanlıdan kopan Irak, Sudan, Saraybosna gibi ülkelerde 1940’lı yıllara kadar kararname uygulandı. Konu ile ilgili daha geniş bilgi için İslâm Ansiklopedisi’nin ‘’Hukuk-u Aile Kararnamesi’’ maddesini inceleyebilirsiniz.

 

KADIN AİLE ROMANLARI

Tanzimat sonrasında başlayıp Cumhuriyet öncesine uzayan süreçte Osmanlı toplumunun, ailesinin nasıl içten içe çürümeye başladığını o dönemin usta kalemlerinin eserlerinde çok net görmek mümkün.

Kendi kültürünü küçümseyip Batıya her şeyiyle aşık insanlar, köşklerde evlâtlarının eğitimini tamamen Fransız mürebbiyelerine teslim eden asilzadeler, özentili hayatlar, israf, kadın meseleleri, aldananlar, aldatılanlar, Doğu ile Batı kültürü arasında bocalayıp duranlar, çöken hayatlar…

Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu…

Günümüze uyarlanmış halleriyle şimdilerde bile izlenme rekorları kıran Reşat Nuri Güntekin’in, Halit Ziya Uşaklıgil’in ünlü eserleri…

(Bu dizilerin kimileri  iİginç bir sosyolojik vak’a olarak halen özellikle Arap ülkelerine satılmakta, oralarda da ilgiyle izlenmekte!)

İstiklâl Marşı şairi Mehmet Akif’in Safahat’ında topladığı şiirlerinde o dönemin fotoğrafını net olarak görmek mümkündür. Şair, Kur’an ve Sünneti kendine örnek almış “Asım’ın nesli” olarak sunduğu formülle bu büyük problemin çözüleceğini anlatır o muhteşem dizelerinde! Batıyı teknoloji ve ilim noktasında kılavuz alıp, kendi aslî kaynaklarımıza olanca gücümüzle sahip çıkmamız gerektiğini ifade eder. Yalnız da değildir bu konuda. O dönemde Bediüzzaman Said Nursî, İzmirli İsmail Hakkı, Eşref Edib ve daha bir çokları aynı hakikati söylemektedir eserlerinde…

 

HÜLASA

Batı özentisi hayatlar hâlen devam etmekte! Uçurumu fark edenler de, var güçleriyle toplumu uyarmaya çalışıp duruyorlar.

Yüz yıl önce ve yüz yıl sonra tabloda değişen bir şey yok. İmtihan dünyası işte!

 

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*