Eğer imandan gelen nokta-i istinad ve istimdadım olmasaydı, ezilirdim bu karenin ağırlığı altında, bin parçaya dağılırdım da nasıl toplardım kendimi bilmiyorum.
Zamanla mukayyed olmak bize has, gaybı bilmemek, sadece şu anı seyretmek. Rabb-i Rahim, zaman ve mekandan münezzeh. Biz tabiri caizse sadece puzzlın bir karesini görebiliyoruz ama iman nuruyla Allah canibinden bakabilirsek maddeten görülenler aslında ne kadar boyut değiştiriyor. Arş-ı Aladaki manzara burada görünenin aksine öyle güzel ki. Geçmiş, an ve gelecek yok orada hepsi hal.
Hakiki hayat bu kapının arkasında…
Ebedi saadetin en güzel bir şekilde yaşanmasına götüren bir yol…
Ömrü olsaydı muhtemelen yaşanacak elem ve meşakkatlerle dolu otuz kırk yılı, lezzetlerini tavsifimizden aciz kaldığımız milyarlar seneyle tebdil etmek için Rab’le yapılan çok güzel ve karlı bir alışveriş…
Ve yaşanıyor orada bu, maddi gözlerimiz göremese de iman nuru gösteriyor bize ve zamanla mukayyed olmayan ruhlarımız bu ebedi süruru şimdi de hissettiğinden böyle sükunetli işte.
Ah be kuzucuklar. Bu yoldan geçen ne ilk çocuksunuz ne de son olacaksınız. Acımıyorum size, acınacak halde olanlar hâlâ gaflete dalıp çıkamayanlar, ölüm yokmuş gibi davrananlar, onu düşünmemeyi büyük bir kar zannedenler.
Ama o en büyük hakikat olarak duruyor işte hayat yolculuğunda…
Siz çok erken tanıştınız kendisiyle. Küçük bedenlerinizdeki büyük ruhlarınıza çok güçlü bir aşı yapıldı. Tıpkı nurlu yolun kudsi rehberi Peygamber (asm) ve O’nun izinde yürüyen büyük insanlar gibi.
“O ki, hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye, ölümü ve hayatı yaratandır” ayeti nakış nakış işlendi zihninize, bu dünyanın kalben bağlanacak bir yer olmadığını, olamayacağını hissettiniz zerrelerinize kadar. Babacığınız size en büyük iman dersini cenazesinin lisan-ı haliyle verdi. Bu ders, O’nun yanına gidene kadar hep en büyük rehberiniz olsun…
Firak çok ağır evet ama takat getiremeyeceğiniz bir yük değil, öyle olsaydı yüklenmezdi size. İçimde şaha kalkan merhamete yine Allah canibinden bakıyor ve diyorum ki “O’nun merhameti yanında ne ki senin cüz’i merhametin? O bile bu kadar inkişaf ettiyse bir düşün rahmet-i İlahiyenin azametini “
O azamet, ömrünüz boyunca size nezaret ve himayet etsin, bir babayı aldı ama yüzlerce babayı versin. İşte bunları düşündükçe öyle bir teselli buluyorum ki değil size acımak tebrik etmek istiyorum hatta gıpta ediyorum. Sizin gibi masumların hürmetine rızıklandırılıyoruz, dualarınıza, safi gönüllerinize ne kadar muhtaç bu dünya.
Tuba Eren