Çocuk Eğitimi

Bebeklerde fıtrî cinsiyet gelişimi

Mükemmel, hayret verici ve harika bir seyrin içindeyim. Dünyaya gözlerini açmış eşref-i mahlukun muazzam gelişimine yakinen şahit oluyorum. Hem de birbirini eksiklikleri ve acz noktasında tamamlayan, birbirinden farklı, bir o kadar da uyumları tatlı iki evlat ile tecrübe ediyorum. Doğumlarından itibaren kendine has ve güzel gelişim farklılıkları var. Davranışları, eşya ve olayları algılama tepkileri ve duyguları ne kadar da kendine özgü ortaya çıkıyor. Kız ve erkek ikisinde de ortak olan faaliyet ve gayret etme şevki, sevinci, ufacık başarılarının verdiği memnuniyet ve itminan… İçimde şaşkın ve acizane bu hali bozmadan geliştirmeleri için şiddetli bir duygu uyanıyor. Esma-i İlahiyenin nihayetsiz tecellisine mazhar olmak için takdir edilen iki cins, cemal ve celalin farklı tecellileriyle kemali netice veriyor. Bize düşen Sanatkar’ın hayat sahiplerini erkek ve dişi çiftler suretinde yaratması maksadına uygun muhatap olabilmek. Doğru anlayış ve hareket için çözüm ve rehberlik elbette Yaratan’ın gönderdiği din olan İslâm’da.

İslâm’a göre insanın var oluşunun asıl gayesi, Allah’a kul olmanın şuuruna ermesi ve bunun gereğini yerine getirmesidir. Fıtratı anlamak, korumak için birinci adımdır. Fıtrat kelimesi ilk yaratılış anında varlık türlerinin temel yapısını, karakterini ve henüz dış tesirlerden etkilenmemiş olan ilk durumlarını belirtir. İnsanlar ruhî ve zihnî bakımdan doğru düşünmeye ve inanmaya elverişli olarak dünyaya gelirler. “Sen yüzünü Hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona çevir” meâlindeki âyet ve “Dünyaya gelen her insan fıtrat üzere doğar; sonra anne ve babası onu Yahudi, Hristiyan, Mecûsî yapar” hadisi İbn Teymiyye’ye göre, fıtratın esas itibarıyla “İslâm” yahut en azından “İslâm’a yatkınlık” anlamı taşıdığını gösterir. Ayrıca İbn Teymiyye, insan fıtratındaki çizginin Allah’ın tanınması ve ikrar edilmesi yönünde olduğunu, çocuğun bu yönde gelişmesi için yeni şartların gerekmeyip, fıtratında bulunan doğru çizgide yetişmesini engelleyecek olumsuz şartların giderilmesi ve böylece onun fıtrî kabiliyetinin önünün açılmasının yeterli olduğunu vurgular.

Fıtrat, insanın hem ruhî, hem de fizikî bakımdan yaratılıştan sahip bulunduğu temel özelliklerini ifade ettiğinden, estetik maksatlarla vücudun bazı bölümleri veya organları üzerinde yapılan, aslî yapıyı değiştirecek müdahaleler şer’î bakımdan sakıncalı görülmüştür.

Cinsî konular iffetli insanlarda utanma ve çekinmeye yol açtığından İslâm’da kişinin iffet duygularının bozulmadan eğitilmesi hedef alınmıştır. Bu sebeple Kur’an ve hadislerde cinsî meseleler genel olarak dolaylı bir şekilde ifade edilir. Utanma bebeklikte intikal eder ki çocuk tuvaletini saklanarak yapmakta, vücudunu tanıdıkça saklama eğilimi göstermekte, hatalarından utanmaktadır.

Hz. Peygamber (asm) cinsî konulara dair soruları geçiştirmeden uygun bir şekilde cevaplamıştır. Hanımları vasıtasıyla da ümmetinde cinsî eğitimin gerekliliğini göstermesi büyük önem taşır. Bu konudaki eğitimde takip edilmesi gereken metodun örneği de sünnette ortaya konmuştur. Hz. Esma’yı (ra) tesettür noktasında, Hz. Enes’i (ra) hanımlar içine girmemek noktasında ikaz etmiş, zina talebiyle gelen genci güzelce ikna ederek vazgeçirmiştir.

Mü’minlerde iffet erdemini geliştirmek için fertler, kendilerine haram olan karşı cinsin sahip olduğu cinsî cazibenin etkisine kapılmayacak şekilde psikolojik bir dikkat ve ahlâkî olgunluk geliştirmelidirler. Bu durum beş duyu organını çok iyi bir şekilde kontrol etmeyi gerektirir. Başta helâl olmayan cinsî hedeflere bakmamak cinsî bir niyet ve arzu taşıyan dokunma, dinleme ve konuşmadan sakınmak alınacak önemli tedbirlerdendir. Henüz bebeklikte kız çocukların etrafı ile ilgisi, ses ve tepkisi erkek çocuklardan çok daha fazla ve erken gelişir. Kız çocuk kendini adeta etrafında pervane ettirir erkek çocuklar daha safî, oyunsa oyun, yemekse yemek, tek odaklıdır. Mesela bir yaşındaki kızımın başka bebekleri sevmesi, abisi uyurken veya oynarken ona müdahale etmesi, dikkatleri üzerine çekmesi…

Kızlarımızın karşı cinsle ilişkilerinde dikkatli davranmaları, konuşma sırasında cinsî etki yapmayacak ve yanlış anlamaya sevk etmeyecek şekilde ciddi ve ağırbaşlı olmaları, kadınlığa ait süsleri yabancılara göstermemeleri, bunun için de sokağa çıktıklarında örtünmeleri alıştırılmalıdır. Ev dışında başkalarının ilgisini çekecek şekilde koku sürünerek dolaşmaları da İslâmî edebe aykırı görülmüştür. Erkeklerde de benzer şartlar geçerlidir.

Erkek ve kadının cinsiyet özelliklerinin korunması ve kendi tabii yönünde geliştirilmesi tekvinî bir emirdir. Hz. Peygamber’in (asm), karşı cinse benzeme özentisi içinde olanları lânetle anması ve bu tip insanların şehir dışına sürülmesini emretmesi, erkekler için yasakladığı cins ve renkteki giyecekleri erkek çocukların üzerinde görünce hoşnutsuzluk gösterip müdahale etmesi, onun (asm) cinsiyet farklarının korunmasına verdiği önemi gösterir. Çocuklarda ve yetişkinlerde sağlıklı bir cinsî gelişmenin temin edilmesi için ortaya konan esaslar da aynı şekilde değerlendirilebilir. Buna göre ebeveynin kendi odalarına çocukların izinsiz olarak girmemeleri, yetişkinlerin de her defasında izin istemeleri, erkek ve kız çocuklarının yataklarının yedi ya da en geç on yaşlarında ayrılması gerekmektedir. Şüphesiz bu önlemler cinsî sapmaya karşı alınması öngörülen tedbirlerin ilk örnekleri olup İslâm ahlâk ve terbiyesine uygun yeni tedbirlere başvurulabileceği açıktır. Hz. Peygamberin (asm) “Erkek çocuklara yüzme ve ok atmayı, kız çocuklarına ip eğirmeyi öğretin” hadisi ile kız çocukları hor görmeme ve erkek çocuğa sevgiyi belli etme noktaları da cinsiyete göre muamele de önemli bir ölçüdür.

İslâm eğitimcileri eğitimin doğumla birlikte, hatta daha önceden başlaması gerektiği hususunda görüş birliği içindedir. Bu görüşün dayandığı iki temel fikirden biri, ana babanın ahlâkî ve fikrî yapılarının çocuğun eğitiminde büyük etkiye sahip olması, diğeri de çocuğun esnek bir tabiata sahip olup iyi veya kötü her türlü dış etkiye açık bulunmasıdır. Bu durumda çocuğu ahlâklı yetiştirmek, ancak çok erken yaşlardan başlayarak onun eğitimini ciddiye almakla mümkün olur. Bebeklik döneminden itibaren uygulanmaya başlanan alıştırmalarla çocukta sağlam bir ahlâkî yapının oluşması hedef alınmalıdır. Bunda davranış eğitimi her şeyden önce gelir. Küçük yaşlarda çocuktaki yanlış davranışların önüne geçilmediği takdirde ileriki yaşlarda bunların telafisinin imkânsız olduğu kabul edilir. Başta anne baba olarak çocuklara sözlü ve fiilî olumsuz telkin, benzetme ve kıyaslamalardan sakınarak olumlu ve hayırlı telkinde bulunmanın faydası tecrübe edilmiştir. Buna göre çocuğun yetiştirilmesinde ilk dikkat edilecek husus safî bir şefkat ve afv nazarıyla bakmak. Bununla beraber gıdası ve beslenmesinde helâle azamî dikkat etmek. Çünkü çocuğun aldığı gıdaların, karakterini etkilediği iyi ya da kötü ahlâklı yetişmesinde önemli bir âmildir. Giyim konusunda da çocuk sadeliğe alıştırılmalı, kız ve erkek çocukların cinsiyet farklılığını yansıtacak şekilde değişik tarzda giyinmelerine dikkat edilmelidir. Çocuğun küçüklüğündeki yemek, giysi, oyun ve çevre ile alakasındaki o nazik duyarlılığı, hayra olan meyli kırılmamalı bilakis kararlılık ve istikamet kazandırılmalıdır.

Kaynakça: TDV Temel İslâm Ansiklopedisi

 

Feyza Ertem

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*