Gerçeğin kopyasında boğulmamalı
İnternet dünyası sanal âlem olarak bilinir. Yani gerçekçi olmayan, her türlü hileye, oyuna, numaraya açık olan, dürüst kullanılmama riski bulunan, dürüst kullanıldığında bile gerçek değil, sadece gerçeğin kopyası olan bir aygıttır internet dünyası… Yani sosyal medya,dijital platformlar yahut online sistemler…
Çok değil; yaklaşık yirmi yıl önce bu platformlar yoktu hayatımızda veya bu denli yaygın değildi. Hemen her şey manueldi. Yani tek tek elin, zihnin, gözün ve kulağın iş gücüne dayanıyordu. Şimdi hemen her şey otomatik! Bir tık, bir tıklama; hemen her şeyi hallediyoruz
Gerçekliğine ne kadar yakınsa o derece sahici… Ne kadar uzaksa o denli yanıltıcı bir âlem … O nedenle bu dünya sanal âlem denmeyi hak ediyor.
Ama bu günlerde modern dünya olarak, bütün gerçek işlerimizi bu âlem üzerinden yapmaya başladık. Demek ki çok güvendik. Tabii ki tedbirimizi alıyoruz. Yazılımlarımızı ona göre düzenliyoruz. Güvenlik sistemlerimiz var. Koruma programlarımız var.
Yığınla iyi yönleri mevcut… Yığınla kötü yönleri mevcut olduğu gibi…
İnternet ve İsm-i Nur
İnternet dünyasını kötü yönleri var diye kınamayalım, tamam!
İyi yönleri nedeniyle elimizden çok işi alıyor diye kıskanmayalım da!
Ancak dikkatli olmak şart! Her şeyimizi teslim etmemek şart! Mahrem bilgilerimizi ve sırlarımızı ifşa etmememiz şart! Kendimize özgü detaylarımızı kendimize saklamak şart! Gerçek dünyadan kopmamak şart! Sosyal hayata küsmemek şart! Ölçüyü kaçırmamak şart! İlişkilerimize zarar vermemek şart! Zamanı, mekânı ve kendimizi unutmamak şart! Yalan yanlış bilgilere kaptırmamak şart! Aldanmamak şart!Aldatmamak şart!
İbret verici yönleri de var bu dünyanın… Bilindiği gibi elektronik dünyası umumen Nur isminin tecellisi ile gerçekleşen bir seri sistemler anaforudur. Elektromanyetik radyasyon denilen ve fotonlardan oluşan bir enerji formu olan ışık, elektromanyetik radyasyon, mikro dalga, elektronik iletişim ağı olan internet, gprs, wifi ve bloututh gibi her türlü on-line veri aktarma sistemleri, radyo ve televizyon ses ve görüntü aktarma sistemleri, Nur isminin görünür âlemdeki farklı boyutlarda tecellilerinden ibaret teknolojik ürünlerdir. Nur ismi maddeye ve havaya tecelli edince, madde ve havaadeta bir nurânî iletişim platformuna dönüşüyor.
Dolayısıyla internet, Nur isminin asrımıza bir armağanıdır. Bunu teslim edelim. Yazanlar, çizenler, resim koyanlar ne kalem kullanıyorlar, ne kâğıt! Her şey dijital platformda… Her şey ekranda… Her şey nurdan satırlarda uçuşuyor. Bilgiler, resimler, sesler, örüntüler, görüntüler, müzikler, dersler, platformlar, konferanslar, diyaloglar, iletiler, sözleşmeler, depolar, nakitler, kripto sistemler ve daha neler neler… Nur dünyasında güvenle gelir gider, iletilir, saklanır, dosyalanır, depolanır.
Elbette her nimet gibi bu da şükür ister. Ve öncelikle bu sistemin de şükrü,sistemi doğru,dürüst ve ahlâk çerçevesinde kullanmaktır.
Hedef küçültmeli
Ancak sonuçta elektrikle yatıp, elektrikle kalkıyoruz. Ruh sağlığımız kadar beden sağlığımızı da bozabilecek bir sistemde çalışıyoruz. İşin bu yönünü de gözden kaçırmamak gerekir.
İnternet üzerinden girdiğimiz veya kurduğumuz sosyal medya platformları bizi çok fazla cezbeder ve meşgul eder oldu. Öyleyse bir hususu gözden kaçırmayalım:
Askerlikte “hedef küçültmek” diye bir tabir vardır. Düşman askeri ile karşılaşınca olabildiğince hedef küçültmek, düşman kurşununun isabet etmesini önlemek açısından çok işe yarar. Hedef küçültmek, varsa sipere yatmak, yoksa bir taşın veya ağacın arkasına saklanmak, açık alanda ilerliyorsanız yere yatmak, yerde sürünmek ve kamuflaj kullanmak gibi tedbirleri ifade eder. Bunlar kendi bedeninizi düşman kurşunundan koruyan pratik tedbirlerdir.
Sosyal ağlarda profilimizi oluştururken kendi bedenimizi ve ruhumuzu korumamız gerekir. Dinen bu önemlidir. Nezih bir dinimiz var bizim. Dinimiz duruşumuzda da nezahet ister. Bu nezaheti hedef küçülterek yapabiliriz. Oraya tam resmimizi koymak ve orada illa da görünmek faziletli bir duruş olmadığı gibi, görünmemenin de getirdiği bir kayıp yoktur. Görünmek bize bir şey kazandırmadığı gibi, görünmekten sakınmak da bir şey kaybettirmez.
Aksine bazen görünmek manevî açıdan çok şey kaybettirebilirken, görünmemek manevî açıdan bizi daha çok zengin kılar.
Bazen tam bir resim yerine bizi temsilen bir silüet, bazen bir ressamın kaleminden çıkmış belli belirsiz çizgiler, bazen bir çiçek, bazen bir deniz veya bir gökyüzü gibi sonsuzluğu çağrıştıran tablolar bizim gerçekliğimizi ve düzgün kişiliğimizi daha çok ifade edebilir.
O halde sosyal ağlarda bedenimizle değil, kimliğimizle yolculuğa çıkalım.