Kurşun Kalem

Kaybederken kazandıklarımız

Kemal Sayar’ın konuk olduğu bir programın podcastini dinlerken ‘’Kazanırken neler kaybettik?’’ sorusu ile karşılaştım. Üzerinde düşünmeye değer bir soruydu. Bu soruya verdiğim cevapların kendi âlemime yansımalarını anlamaya çalışırken zihnime yeni bir soru geldi: ‘’Kaybederken neler kazandık?’’ Kazanırken kaybettiğimiz şeyler olabildiği gibi kaybederken kazandığımız şeyler de olabilirdi elbette.

İnsan imtihanlarından ders çıkarabilirse bir şeyler kazanabilmiş olur. Peki ya her imtihan insana bir şey kazandırmaz mı? Kazanımsız imtihan var mıdır? Ya da kazanımlı imtihana ulaşmak için neler yapabiliriz? Evvelâ bu son soruyu cevaplamaya çalışalım. İmtihan edildiğimiz musibetin evvelâ hikmetini düşünebilmeliyiz. Cenab-ı Hakk neden beni böyle bir şeyle imtihan ediyor? Bu soruya vereceğimiz cevaplar yaşanılan imtihana ve o imtihanı yaşayan musibetzedeye göre değişkenlik gösterecektir elbette. Bu imtihandan öğrenmem, ders çıkarmam gereken şey nedir? İşte bu soruya vereceğimiz cevap bize imtihanın neticesini ve kazandırdıklarını farketmemize yardımcı olacak. Robin S. Sharma Ferrari’sini Satan Bilge adlı kitabında şu cümleleri söyler: ‘’Her olayın bir amacı ve her yenilginin verdiği bir ders vardır. Kişisel gelişim için kişisel, mesleki, hatta spiritüel anlamda olsun bir başarısızlık yaşamanın gerekliliğini kavradım. Geçmişinden asla pişmanlık duyma. Bunun yerine bir öğretmen olarak kabul et.’’

İnsanın bazen bir hakikate ulaşabilmesi için kendisini derinden sarsan, ruhunu inciten imtihanlarla karşılaşması gerekir. Bu sevdiği bir insanı kaybetmesi, yolunda giden işlerin bir anda tersine dönmesi veya sağlığını kaybetmesi gibi çeşitli çetin imtihanlarla olabilir. Cenab-ı Hakk insanı pişirmek, terakki ettirmek ve kemâle ulaştırmak için her bireyi özel olarak yarattığı gibi imtihanını da özel olarak yaratır. Kişilerin âyinelerine göre her imtihan farklı yansımalar bulur. İmtihana yüklediği anlam, sabır seviyesi, tefekkürü ve kazanımları kişiye özeldir. İmtihanın her şeyden önce rastgele ve tesadüfen değil Hakîm bir Zat tarafından gönderilmiş olduğunu ve kişiye bir şey öğretmek için gönderildiğini tefekkür etmek o imtihanın farklı karşılanmasını gerektirir. Bediüzzaman Hazretleri mevcudatın bir mektubat-ı Rabbaniye ve merâyâ-i Sübhaniye ve memurin-i İlâhiye olduklarını söyler. İmtihanları da bu şekilde düşünebiliriz. Her imtihan okunmayı ve tefekkür edilmeyi bekleyen birer mektuptur. Her olay bize Cenab-ı Hakkın isim ve sıfatlarını gösterecek birer ibretli sahnedir ve memur olması onun vazifeli olduğunu ve vazifesinin bir gün hitama ereceğini hatırlatır. İmtihanı bir memur veya misafir olarak düşündüğümüzde ise kalıcı değil geçici bir süreç olduğunu her şeyde olduğu gibi onun üzerinde de fena damgasının olduğunu tefekkür edebilmeliyiz. Çünkü bu hayata dair her şey (hüzünde, mutlulukta) fanidir. Fani olanlar ancak imanî bir nazarla bizi ibkaya götürebilir. İnsanın ömrü ise mevcudatın üzerinde fena damgasını görüp bekaya ulaşabilme gayretinden ibarettir. İnsanın dünyadaki çabasının temelinde bu yatar(yatmalı). Bediüzzaman’ın her şeye mana-i harfî ile nazar etmesi yine bu sırdandır. Çünkü mevcudat bize Allah’ı ve O’na(c.c) iman ve ibadet gibi aslî vazifelerimizi hatırlatmak için yaratılmıştır.

Bazı imtihanlar neticesinde bir şey kazanamadığımızı düşünmek de bizi yanıltabilir. Bu kazanım dediğimiz şeye nasıl bir anlam yüklediğimizle de ilgilidir. Yaşanılanlar musibetzede hakkında keffâretüzzünub ya da tezyid-i derecat hükmüne geçebilir. Her durum ve şartta dünya ve dünyalıklar üzerinde fena damgasını görüp ahirete yüzümüzü çevir(ebil)mek elde edilmiş en büyük kazanımdır. Hâfız-ı Şirazi’nin sözleriyle yazımızı hitama erdirelim:

Şenlenir Yûsuf’la bir gün arz-ı Ken‘an, gam yeme!
Gam evinden dûr olur feryâd ü efgân, gam yeme!
Gün gelip elbet olur bedbâht olanlar bahtiyâr
Aynı minvâlüzre devretmez bu devran, gam yeme!
Ey gönül! Varlık evin tûfâna gark olsun, bırak!
Sen ki bilmişsin ezelden Nûh’u kaptan, gam yeme!
Gittiğin menzil uzak, yollar karanlık olsa da;
Mutlaka her yol bulur bir hadd u pâyan, gam yeme!
Sapma Ey can, doğrudan -kalsan da tek- Hâfız gibi
Yoldaşındır dâimâ kalbinde Kur’ân gam yeme!

Dipnotlar

  • Sharma, Robin S. Ferrarisini Satan Bilge.İstanbul: GOA Yayınları, 2005.
  • Nursi, Bediüzzaman Said. Sözler, Yirmi Üçüncü Söz. İstanbul:Yeni Asya, 2013.

 

Elif Kübra Sertbakan

 

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*