İranlı ilim adamlarınca Mekke’de hac mevsiminde düzenlenen İttihad-ı İslam Kongresinde Bediüzzaman konuşuldu.
İranlı ilim adamlarının öncülük ettiği, her sene Mekke’de üç gün boyunca devam eden ve İran Devlet Kanalı tarafından canlı olarak yayınlanan “İttihad-ı İslam” konulu kongre bu yıl da yoğun bir katılımla gerçekleşti. Kongre düzenleme kurulunda yer alan İranlı Azeri bir bayan görevlinin Hac için Mekke’de bulunan Yeni Asya okurlarından Nesrin Ergün ve Selma Yumlu hanımla tanışması ve ondan Bediüzzaman’ın fikirlerini dinlemesi üzerine kongreye davet edilen Nesrin Ergün, eşi Dr. Ömer Ergün, Selma Yumlu ve Prof. Dr. Ömer Önbaş Bediüzzaman’ın İttihad-ı İslam ile ilgili fikirlerini anlattılar.
Kongre yetkililerince “çok orijinal” olduğu ifade edilen Bediüzzaman Said Nursî’nin konu ile ilgili görüşleri iki farklı oturumda anlatıldı. “İslam Mezhepleri Arasındaki İlişkiler” konulu oturumda söz alan Dr. Ömer Ergün “İslam toplumlarının birbirleriyle olan ilişkilerinde uyması gereken esaslar” başlığı altında konuştu. Filistin oturumunda söz olan Nesrin Ergün, “Filistin’de kadın olmak” konulu bir bildiri sundu. Yine aynı oturumda Selma Yumlu ise “Müslümanların geri kalış nedenleri ve çözüm önerileri” konulu bildiriyi sundu. Prof. Dr. Ömer Önbaş da, İranlı ilim adamlarıyla gerçekleştirdiği görüşmelerde Bediüzzaman Said Nursî’nin İttihad-ı İslam ile ilgili fikirlerini Risale-i Nurlardan çeşitli pasajlar aktararak dile getirdi.
Filistinde kadın olmak
Kongrenin Filistin oturumunda söz olan Nesrin Ergün bildirisinde şunları ifade etti: “Ey Mescid-i Aksa’nın manevi bekçileri ve kutsal beldenin güzel insanları. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki insanın, hususan Müslümanın tahassungâhı (sığınağı) ve bir nevi cenneti aile hayatıdır. Aile hayatında da ilk ve en tesirli muallimi annesidir. Her insanın annesinden aldığı telkinât ve manevi dersler o şahsın kişiliğini oluşturur. Okuldaki eğitim ise annesinden alınan manevi dersler üzerine bina edilir.
Bir toplumun en küçük yapı taşı ailedir. Aile içinde de en önemli unsur annedir. Toplumu bozmak ve dağıtmak isteyen ifsat komitelerinin hedefi kadındır, dolayısıyla annedir. Kadın bozulursa o toplum da bozulmaya yüz tutar. Çocuk annesinden şefkati, merhameti, acımayı, adaleti, gayreti, iktisadı ve daha nice güzel hasletleri öğrenir. Bu nedenle özellikle annenin yani kadınların taklidi imandan tahkiki imana geçmesi çok önemlidir. Bunu için sürekli okumalı -okumalı- okumalıdır.
İslam aleminin beklediği sabaha kavuşabilmesi için Bediüzzaman Said Nursî’ye kulak verilmelidir: Bediüzzaman’ın nazarında bu asırda asıl düşman hariçteki düşman değildir. Asıl düşman cehalet, zaruret -fakirlik, ihtilaftır. Bediüzzaman bu düşmanlarla mücadele edebilmenin yollarını da bize gösterir.
Müslümanların geri kalış nedenleri ve çözüm önerileri
Aynı oturumda söz alan Selma Yumlu “Müslümanların geri kalış nedenleri ve çözüm önerileri” konulu bildirisinde Hutbe-i Şamiye’den pasajlar aktarıp şunları söyledi: “Biz Türkiye’den Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin talebeleri olarak, gerek Filistin’in bugün düştüğü durumun, gerek İslam aleminin geri kalmasının sebeplerini Bediüzzaman’ın 1911’de Şam’da verdiği hutbede görüyoruz. Bu hutbesinde Bediüzzaman bizi geri bırakan altı hastalıktan söz eder.
Bediüzzaman’ın Müslümanlara ve İslam toplumlarına hatırlattığı en önemli değerlerden biri hiç şüphesiz sıdktır, doğruluktur. Şöyle der: “Ey âlem-i İslâm mescid-i kebirindeki ehl-i iman olan ihvanımız! Necat yalnız sıdkla, doğrulukla olur. “Urvetü’l-vüska” sıdktır. Yani en muhkem ve onunla bağlanacak zincir doğruluktur. Sıdk, İslâmiyet’in üssü’l-esasıdır ve ulvi seciyelerinin rabıtasıdır ve hissiyat-ı ulviyesinin mizacıdır. Öyle ise hayat-ı içtimaiyemizin esası olan sıdkı, doğruluğu içimizde ihya edip onunla manevî hastalıklarımızı tedavi etmeliyiz.”
Bediüzzaman bu zamanın en büyük farz vazifesinin İttihad-ı İslam olduğunu söyler ve meşveret hakikatinin önemini gözler önüne serer.
“ve emruhum şura beynehum” âyet-i kerîmesi, şûrayı esas olarak emrediyor..”
Kaynak: yeniasya.com.tr