Tefekkür Dünyası

Vedada vuslat

Vedalardaki kavuşmalar…

Sanki çoğu zaman bunun farkında olamıyoruz.

Çok sevdiğimiz bağlı olduğumuz yer veya kişiler, sevgi ağırlığına göre hüzne sebep oluyorlar.

O zamanda gideceğimiz yerdeki vuslatı gölgede bırakıyor bu duygu.

Hüzün içinde kavuşmak hissi karışıktır. İnsan, veda ile vuslatı terazinin iki kefesine koysa ağırlığını duygular belirler.

Denge olsun demiyorum, bize çok hüzün veren vedalar, kavuşacağımız güzel şeyleri örtmesin diyorum.

Nasıl ki gece sabaha kavuşurken zaman geceye veda eder. Gündüz geceye kavuşurken de gündüze veda eder.

Öyle değil mi?

Sonbahar, yaz mevsiminden ayrılırken kış gelir. Ancak ondan sonra ilkbahara kavuşulur.

Yani bu veda ve kavuşmalar insana der ki; sen de bunlar gibi bir şeye veda ederken başka bir şeye kavuşuyorsun.

Bebekliğin çocukluğuna, çocukluk gençliğine kavuştuğu gibi gençlik gidip yaşlılığına kavuşurken neden hüzne düşersin ki…

Bir gün dünyaya veda ederken ebedi dünyana kavuşacaksın, unutma orada veda yok, hep vuslat var, mutlu ol tamam mı diyen kalbimin sesine kavuşmuştum.

Seherde gözlerimi açıp sabaha kavuşunca veda ile kavuşmanın iç içe olduğunu daha iyi anladım.

İnsan her gün birine veda, birine vuslat yaşarken monotonluktan çıkıp hem dinlenme, hem çalışmak insan için ne güzel bir faaliyetti.

Mevsimler, bir mevsime veda bir mevsime kavuşmak değil miydi?

Günler, yıllar, yaşlar birine veda diğerine kavuşmak değil mi?

Ya duygular, onlarda yok mu bir veda, yok mu bir vuslat?

Her kalp kendi içinde hisseder bunları.

Mesela hastalığa veda, sağlığa kavuşmak değil midir? Ya da tam tersi.

Hayat hem kavuşmak, hem vuslat halidir.

Öyleyse nedir bu hüzün?

Vuslatın hazzını hissetmek gerek.

Aslında vuslat hüzne şifadır.

Hep güzel günlere, güzel hallere, güzel duygulara kavuşmak duasıyla…

Ayşenur Yaşar

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*