Aile

Aile İlişkilerinde Kibir Ve Bencillik Üzerine 

Sağlıklı aile ilişkilerini ve aile içi huzuru tehdit eden, eşler arasındaki sevgi ve saygıyı azaltan, ebeveyn-çocuk ilişkilerinde olumsuzluklara sebebiyet veren birçok unsurdan bir tanesi de kibir ve bencilliktir.

Kibir ve bencillik aile ilişkilerinde uyumlu hareket etmeyi ve birlikteliği engelleyerek aile üyelerini yalnızlaştırır. Oysa sağlıklı aile ilişkileri eşlerin birlikte, uyumlu hareket edebilmelerini gerektirir.  Çocuklar arkadaşlarını küçük görmeyi, alay etmeyi, yıkıcı eleştiriyi, başarma hırsıyla haksızlık etmeyi kibirli ve bencil ebeveynlerden öğrenirler. Kibrin ve bencilliğin söz sahibi olduğu evlerde yetişen çocuklar kendilerini okul arkadaşlarının, sınıf arkadaşlarının arasında da bariz bir şekilde belli ederler. Ebeveynlerinden gördükleri kibirli ve bencilce davranışları arkadaşlarına uygulamaktan hiç çekinmezler. Paylaşmayı, nezaketi, insanlara değer vermeyi, zaman zaman başarısız olmayı -bunun ayıp bir şey olmadığını- çocukluklarında öğrenemeyen bireyler iş hayatlarında da oldukça zorluklar yaşamaktadırlar. Bu tür insanlar rekabet duygusunun motivasyonundan faydalanmak yerine “başarılı olmak ilk önce benim hakkım” düşüncesiyle iş arkadaşlarına da haksızlıkta bulunmaktan çekinmezler.

Anadolu kültüründe kibir ve bencillik diye ifade edilen bu iki arkadaşa batı kültüründe narsisizm ve egoizm adı veriliyor. Narsisizm ilişkilerde çatışmalara sebep olur, ilişkilerde hiç vermeden hep almayı alışkanlık haline getirir. Narsisizmin mistik hikayesinde de geçtiği üzere narsistler kendilerini o kadar çok severler, kendilerine o kadar çok hayrandırlar ki kalplerinde başka birisini sevmeye yer kalmaz. Narsistler kendilerini takdir ettiğiniz, övdüğünüz, alkışladığınız, önde olmalarına izin verdiğiniz, kendi haklarınızı onlara verdiğiniz ve onlarla rekabet etmediğiniz sürece ya da bütün bunları sizden daha iyi yapan birilerini bulamadıkları sürece sizinle iyi geçinirler.

Kibirli ve bencil kişi başkalarının düşüncelerine ve fikirlerine saygı gösteremez, empati yaparak kendisini karşısındakinin yerine koyamaz, affedemez ve daha birçok olumlu davranışı ya hiç yapamaz ya da yapmakta çok zorlanır. ”Neden saygı gösterecekmişim ,önce o bana saygı duysun”, “senin anlattıklarında bir şey mi ben daha kötüsünü yaşadım”, “neden affedecekmişim? cezasını çeksin.” gibi sözler narsisizmin dilidir. Bunlarla birlikte narsisizmin dilinde; küçük görme, alay etme, aşağılama, kusur bulma, acımasızca eleştirme, kalp kırma da vardır. Kibirli ve bencil kişiler söz konusu olumsuz davranışlarının sebebi olarak “özgüven” kavramını ileri sürerler. Kibirli ve bencil olmadıklarını özgüven sahibi olduklarını ya da kibirli ve bencil olmayı hak ettiklerini savunurlar. Aslına bakılırsa bu düşünceler daha çok özgüvensizlikle ilgilidir. Özgüven kendini beğenme ve bencillikten farklıdır. Özgüven kişiyi hayata ve hayatın zorluklarına karşı motive ederken ihtiyacı olan pozitif enerjiyi başkalarından sömürmez, bizzat kişinin kendisinden alır.

Ailelerimizi, ilişkilerimizi, kibrin ve bencilliğin bataklığından kurtarmak ve korumak için neler yapmalı, nelere dikkat etmeliyiz?

İlk olarak konuyla ilgili farkındalık kazanmak gerekir. Büyüklük taslamak, hakkın olmadığı halde hak iddia etmek, diğer insanları küçük görmek, başkalarını kusurlu görmek, dünya benim etrafımda dönsün hissi, hemen her zaman alkışlanmak isteği, devamlı takdir edilmek ihtiyacı gibi davranışlar, düşünceler ve talepler kişinin kişisel gelişimini tamamlayamadığına, olgunlaşamadığına işaret eder.

Narsisizm ve egoizm ilişkileri bozan, yok eden bir zehir ise bu zehrin en kuvvetli panzehirlerinden bir tanesi de “tevazu” dur. Son zamanlarda tevazunun küçük görülmeyle, hor görülmeyle eş anlamlı olduğu zannediliyor. Fakat bu çok büyük bir yanlıştır. Tevazu sahibi kişi küçük düşmüş, aşağılanmış kişi değildir. Tam aksine tevazu kişiye değer katar, olgunluk katar.

“Asrın vebası narsisizm illeti” adlı kitabın ortak yazarlarından Prof. Dr. Jean M. Twenge narsisizmin tedavisi olarak şükür duygusunun geliştirilmesini tavsiye ediyor.” Şükretmeye odaklanın, şükür duygusu sahip olduklarınızla mutlu olmanızı sağlar.”

Kibirlilikten ve bencillikten korunmanın bir yolu da kendimize; “mükemmel olmak zorunda değilim, kusurlarımla birlikte varım ve buradayım” diyebilmektir. Kristin Neff; “kendinizden memnun olmanız için başkalarından daha iyi olduğunuzu hissetmeniz gerekmez.” der.

Şimdi de hayalimizde iki farklı durumu canlandıralım. Birincisinde bizi mükemmel olduğumuz, kusursuz olduğumuz için seven bir eşimiz olsun, ikincisinde de bizi kusurlarımıza rağmen hatalarımızla ve kusurlarımızla seven bir eşimiz olsun. Hangisinin daha insani, daha istenen ve daha besleyici olduğunu söylemeye gerek var mı? Öyleyse biz de başta eşimizi ve çevremizdeki insanları hatalarıyla, kusurlarıyla, eksiklikleriyle birlikte bir bütün olarak sevmeliyiz. Bunu yapabilirsek üstünlük mücadelesi, önde olma mücadelesi, güç mücadelesi vermemize gerek kalmaz.

Ayrıca “sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına da yapma” düsturunu benimseyen, bu düşünceyle hareket edenlerde kibirli ve bencilce davranışlardan uzak dururlar. Kendimizi kibirden ve bencillikten arındırdığımız zaman aile hayatımızın, aile ve sosyal ilişkilerimizin ve hatta insanlığımızın kalitesi açık bir şekilde artacaktır.

İnsanlardan bir insan olabilmek dileğiyle…

 

Aile Danışmanı Murat Bayar

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*