Anne ve babanın sorumlulukları dengeli biçimde paylaştığı ailelerde mutluluk kaçınılmaz oluyor. Ebeveynlerde değişen rollerin aileye etkisini Psikolog & Aile Danışmanı Özge Gökhan Kır ile konuştuk. İstifadeniz bol olsun.

Erkek ve kadının toplum içinde değişen rolleri nedeniyle anne ve babalık görevi artık kesin sınırlarla ayrılmıyor. Babalar da bakım ve eğitim sürecine aktif olarak dahil oluyor. Değişen rollerin aileye etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eskiden aile içindeki roller daha katı ve gelenekseldi: Baba genellikle dışarıda çalışır, evin geçimini ve maddi sorumluluğunu üstlenirdi. Anne ise evde çocuk bakımından ve ev işlerinden sorumlu görülürdü.
Bugün ise toplumsal değişim, kadınların iş hayatına katılımı, eğitim seviyesinin yükselmesi ve ebeveynlik anlayışındaki dönüşüm gibi etkenlerle aile içindeki dinamikler farklılaşmıştır. İhtiyaçların değişmesi, rollerin de esnekleşmesini zorunlu kılmıştır. Esneklik, yaşamın her alanında olduğu gibi aile içinde de büyük bir önem taşır. Çünkü değişen koşullara uyum sağlayabilmek, ancak esnek düşünebilmekle ve davranabilmekle mümkündür. Ne kadar katı olursak, o kadar uyumsuz ve çatışmacı hale geliriz.
Değişen rollerin aileye birçok müsbet etkisi vardır:
- Anne-baba arasında iş birliği artar, ailenin dayanıklılığı güçlenir:
Babaların çocuk bakımına katılması, annenin üzerindeki yükü hafifletir. Roller paylaşıldıkça tek bir kişiye aşırı sorumluluk binmez. Bu durum eşler arasındaki dayanışmayı artırır, ilişkiyi güçlendirir. Böylece hem ebeveynlerin tükenmişlik riski azalır, hem de çocuk için daha sağlıklı bir ortam oluşur.
Öte yandan ailede sorumluluklar adil biçimde paylaşılmadığında, daha fazla yük üstlenen taraf kendi bireysel ihtiyaçlarını karşılamada zorlanır. Bu da giderek yorgunluk, gerginlik, öfke ve tükenmişlik duygularına yol açar. Sonuç olarak eşler arasındaki ilişki zedelenir ve çocuklar da bundan olumsuz etkilenir. - Çocuk gelişimi olumlu yönde desteklenir:
Babaların aktif katılımı, çocuğun sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimine katkı sağlar. Çocuk hem anne hem babadan farklı duygusal modeller görerek daha güvenli bağlanma deneyimi yaşar.
Sonuç olarak: Değişen roller, aileyi zayıflatmak yerine güçlendirmektedir. Daha esnek, dayanışmacı ve paylaşımcı bir aile modeli ortaya çıkmakta; bu da hem eşlerin ilişkisine hem de çocukların gelişimine olumlu katkılar sunmaktadır.
Ailede anne baba rollerinin dengeli ilerlemesi, aile psikolojisini ne ölçüde etkiler?
Anne-baba rollerinin dengeli bir şekilde ilerlemesi, yalnızca babanın anneye “yardım etmesi” değil; ortak sorumluluk bilincine dayanır. Ortak sorumluluk bilinci ise beraberinde adaletli, dayanışmacı ve paylaşımcı bir aile tutumunu getirir.
Eşler arasındaki ilişkiyi güçlendirir:
Anne ve babanın sorumlulukları dengeli biçimde paylaştığı ailelerde “tek taraflı yüklenme” azalır. Bu durum eşler arasındaki öfke, kırgınlık ve tükenmişlik duygularını önler. Adalet ve güven duygusu güçlenir, eşler birbirine karşı daha şefkatli ve anlayışlı olur.
Çocuk psikolojisini olumlu etkiler: Araştırmalar, babaların çocuk bakımına katıldığı ailelerde çocukların özgüvenlerinin ve sosyal uyumlarının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Çocuk hem anneden hem babadan ilgi ve destek gördüğünde güvenli bağlanma geliştirir. Aynı zamanda sorumluluk bilinci ve toplumsal uyum becerileri güçlenir.
Aile içi stres azalır: Tüm yükün tek bir ebeveynin üzerine bindiği ailelerde tükenmişlik, gerginlik ve çatışmalar artar. Dengeli iş bölümü ise stres yükünü paylaştırır; aile içi huzur ve dayanışmayı artırır.
Toplumsal uyum güçlenir: Anne-baba rollerinin adil paylaşılması, çocuklara adalet, paylaşım ve dayanışma değerlerini öğretir. Bu da toplumun daha sağlıklı, empatik ve sorumluluk sahibi bireylerden oluşmasına katkı sağlar.
Unutulmamalıdır ki: Anne ve baba olmak sadece bir “rol” değil, aynı zamanda Allah’ın insana verdiği kutsal bir emanetin sorumluluğunu üstlenmektir. Bu sorumluluk şefkat, adalet ve fedakârlıkla yerine getirildiğinde hem aile huzuru artacak hem de nesiller güven içinde yetişecektir.
Ebeveyn-çocuk ilişkisinde anne ve babanın ruh sağlığı büyük önem taşıyor. Evliliklerin sağlıklı ilerleyebilmesi için eşlere neler tavsiye edersiniz?
Sağlıklı bir evlilik, eşlerin ruh sağlığını doğrudan etkileyerek adeta bir “koruyucu kalkan” işlevi görür. Güvensiz ve çatışmalı bir evlilik ise ruhsal problem riskini artırır. Eşler arasında güven ve paylaşıma dayalı bir ilişki olduğunda stres azalır, huzur ve dinginlik artar. Mutlu ve huzurlu bir evlilik, yalnızca eşler için doyum verici olmakla kalmaz; aynı zamanda çocuklar için de güvenli ve destekleyici bir ortam sağlar.
Evliliklerin sağlıklı şekilde sürdürülebilmesi için dikkat edilmesi gereken başlıca noktalar şunlardır:
- Ruh sağlığınıza özen gösterin.
Ebeveynlik kimi zaman çok keyifli, kimi zaman oldukça yıpratıcı bir süreçtir. Anne-babalar kendi temel ihtiyaçlarını gözettiğinde dengelerini koruyabilir ve çocuklarına daha sağlıklı şekilde destek olabilirler. Düzenli uyku, sağlıklı beslenme, kişisel zamana yer açma, sosyalleşme ve gerektiğinde psikolojik destek almak lüks değil, ihtiyaçtır. Eşlerin birbirlerinin ihtiyaçlarına anlayışla yaklaşması ve destek olması da bu sürecin önemli bir parçasıdır. - Açık ve şeffaf iletişim kurun.
Duygu ve düşünceler biriktirilmeden, yapıcı bir dille paylaşıldığında eşler birbirini daha iyi anlar. Anlaşma ve uzlaşma da ancak bu şekilde sağlanabilir. Örneğin, “Sen hiç ilgilenmiyorsun” demek yerine “Bu konuda desteğine ihtiyacım var” ifadesi hem daha yapıcıdır, hem de ilişkinin olumlu bir atmosferde ilerlemesine katkı sağlar. - Ortak sorumluluk bilincini benimseyin.
Çocuk bakımı, ev işleri, alışveriş gibi günlük sorumluluklar sadece “yardım” değil, ortak bir yükümlülüktür. Adil bir iş bölümü yapıldığında hem yük hafifler, hem de eşler arasındaki dayanışma artar. Bu da evlilik bağını güçlendirir. - Çift ilişkisini canlı tutun.
Ebeveynlik rolünün yanında “eş olma” kimliğinin de korunması gerekir. Düzenli olarak birlikte zaman geçirmek, özel anlar planlamak ve ortak paylaşımlar oluşturmak ilişkinin bağlarını kuvvetlendirir, duygusal yakınlığı canlı tutar.
Ailede herkesin bir rolü oluyor. Çocuklara ne gibi vazifeler verilerek sürece dahil edebiliriz?
Aile, yalnızca anne ve babayla değil, çocukların da aktif katılımıyla bütünlük kazanan bir yapıdır. Çocuklara yaşlarına uygun sorumluluklar vermek, hem onların kişisel gelişimine katkı sağlar, hem de aile bağlarını güçlendirir.
Küçük yaşlardan itibaren basit görevlerle başlanabilir: Oyuncaklarını toplamak, masaya kaşık koymak, kendi yatağını düzeltmeye çalışmak gibi küçük sorumluluklar çocuğun aidiyet duygusunu geliştirir. Yaş ilerledikçe sorumluluklar çeşitlenebilir: Küçük kardeşine kitap okumak, kendi okul çantasını hazırlamak, alışveriş listesine katkıda bulunmak gibi görevler çocuğun hem sorumluluk bilincini artırır hem de ailenin işleyişine katkı sunmayı öğrenmesine yardımcı olur.
Mutlu yuvalar kurmak ve aile birliğini devam ettirmek için psikolojik desteğin önemi nedir?
Mutlu yuvalar kurmak ve aile birliğini devam ettirmek evlilik olgunluğu, psikolojik dayanıklılık ve sağlıklı iletişim, çatışma çözme gibi birtakım becerilere sahip olmakla mümkündür. Ancak, evlilik öncesinde bu beceriler kazanılmadığında problemlerle karşı karşıya kalınır. Eşler evlilik sürecinde zaman zaman iletişim sorunları, stres, ekonomik sıkıntılar, çocuk eğitimi ya da kayıplar gibi çeşitli zorluklarla karşılaşabilir. Bu noktada psikolojik destek almak hem bireylerin hem de ailenin ruh sağlığını koruyan bir unsur haline gelir. Profesyonel destek, eşlerin birbirini daha iyi anlamasını, sorunların büyümeden çözülmesini ve sağlıklı iletişim kanallarının açılmasını, gerekli becerilerin kazanılmasını sağlar. Ruhsal açıdan dengeli ebeveynler, yalnızca birbirleriyle daha huzurlu bir ilişki kurmakla kalmaz, aynı zamanda çocuklarına da güvenli, şefkatli ve sağlıklı bir ortam sunar. Psikolojik destek almak bir zayıflık değil, bilakis aileyi güçlendiren bilinçli bir adım ve mutlu yuvaların devamlılığını sağlayan önemli bir kaynaktır.







