İkinci rüyası Resulallahın… Melek, aynı mânâ için ikinci kez gönderiliyordu rüyasına; bembeyaz, sütbeyaz ipekleri uzatıyordu Allah Resulü’ne (asm). “Bu, senindir” diyordu. Mübarek elleriyle ipekleri aralayan Peygamber “Hz. Âişe” diyordu. İlk rüyasındaki zümrüt yeşili ipekler, sütbeyaz olmuştu ve Hümeyra’sı sütbeyaz ipek tüllerin arasından gülümsüyordu bu defa.
İşte bu rüya Hz. Âişe’ye (ra) verilen ilmin en büyük müjdecisiydi. Süt, rüya tabirinde ilimle karşılık buluyordu. Bu rüyayla; sütbeyazı ipekler, duvak olarak konuvermişti sanki Hz. Âişe’ye (ra) ve ilmin tacını takıvermişti aslında başına.
Ve üç rüya ile müjdelenen evlilik günü gelecekti… İlginçtir ki, Hz. Âişe (ra) kapıdan içeriye yeni giriyorken süt ikram edecekti Allah Resulü (asm) ona. Süt hem düşsel hakikatiyle, hem de kendi maddesiyle ilimdi ve ilk günün ikramıydı Hz. Âişe’ye (ra). Tüm müjdeler aslında, küçüklüğünden beri ilmen hızla ilerleyen, Hz. Âişe’den (ra) haber veriyordu.
Küçüklüğü…
Küçüklüğünde de son derece meraklı olması ile bilinirdi Hz. Âişe (ra). Nitekim Bediüzzaman’ın da dediği gibi “merak ilmin hocası” olmuştu. En ince ayrıntıları merak eder, öğrenmek isterdi. Bu merak onu ilimde hayli ilerletiyordu. O zamanlar, büyükler onlardan bir iş yapmalarını istediklerinde “unutmayasın” deyip önce hafifçe kulaklarının uçlarını çeker sonra da kalplerinin üzerine pıt pıt vuruverirlerdi. Hz. Âişe (ra) bunu da merak edecek ve unutmamanın iki yolu olduğunu öğrenecekti, birincisinin işitmek, ikinci ve asıl önemli olan ise kalbe nakşetmek. Bu küçük alışkanlığın sırrını da böylece öğrenecekti küçük Âişe. O, “Soran bir dil ve kavrayan bir kalple” edinecekti ilmi. Büyükleri, en başta da babası Hz. Ebu Bekir (ra) onu hep destekleyecekti. Daha o yaşlarda tarih ve şiire merakı vardı. En uzun şiirleri ezbere bilir ve söylerdi. Hafızası da oldukça kuvvetliydi ama en önemlisi ilme duyduğu sevdaydı, aşktı.
Bu arzusu evlendiğinde de devam edecekti tabiî. Hatta devam etmekten öteye varıp kat kat artacaktı. Çünkü “Ey insanlar, yeryüzünden kaldırılıp alınmazdan evvel ilmi edinin” diyen Resulallah (asm), Hz. Âişe’nin (ra) ilim edinmesini çok önemsiyordu. O da, en güzel ilmi, en sevilen öğretmenden öğrenecekti. Bediüzzaman’ın, ilimlerin esası, ilimlerin şahı ve padişahı diye adlandırdığı ilmi öğrenecekti hem de, îmân ilmini…
Küçüklüğünden itibaren ilimle beslenen Hz. Âişe (ra), ilmini sevgililer sevgilisinin yanında bereketlendirecek ve O’nun (asm) vefatından sonra da dikkatle izlediği her hareketini, özenle dinlediği, sorularla kavradığı her sözünü, biz çocuklarına aktaracaktı. Çünkü o ümmetin validesiydi. Allah ondan ebeden razı olsun ve biz çocuklarına da onlar gibi yaşayabilmeyi ve Allah rızasını kazanabilmeyi nasip etsin, âmin.
Hz. Âişe,
Sıddık’ın kızı,
Ahmed’in Hümeyra’sı.
Hz. Âişe,
Üç rüya ile verilen müjde,
Ve karşılanan süt ile.
Hz. Âişe,
Hem hayret hem merak,
Yarışır Allah Resulü ile koşarak.
Hz. Âişe,
Şahidi Mekke’nin, Medine’nin.
Şahidi, hem hicretin hem hasretin.
Ve şahidi;
Bedir’in, Uhud’un, Hendek’in, Hayber’in.
Hz. Âişe,
Meleğin selam verdiği kadın,
Yoldaşı Resulallah’ın.
Hz. Âişe,
Tirit yemeği Resulün,
Sevgilisi en Sevgili’nin.
Ve Hz. Âişe,
Validesi tüm ümmetin.
Kaynak: Sibel Eraslan, Âişe