Çocuklarda baskın özelliklere göre sözel, matematiksel, görsel zekânın bulunduğunu keşfedeli fazla bir zaman olmadı. Yani bazıları kendilerini kelimelerle başarıyla ifade edebilirken, bazılarının sayılarla, bazılarının haritalarla, güzel sanatlarla arası herkesten iyi. İşin ilginç yanı, insan gayret ederek, kendini eğiterek, okuyup, araştırarak zekâ türlerini geliştirebiliyor. Bu zeka türlerine sonradan duygusal zekâ da eklendi.
En son eğitimcilerin üzerinde durduğu “ahlâkî zeka” kavramı ise bilim dünyasına yeni ufuklar açacak görünüyor. Öyle ya matematiksel, sözel, görsel zekâsı süper, ama kendinden başkasını düşünmeyen ahlâksız insanlar toplum için ne anlam ifade edebilir ki?
Ahlâkî bir bozulmanın bütün dünyayı sarıp sarmaladığı günümüz dünyasında “Çocuklarımızı iyi, ahlâklı birer insan olarak nasıl yetiştirebiliriz?” sorusuna kafa yoran bir çok eğitimci ahlâkî zekâyı şöyle tanımlıyorlar: Doğruyu yanlıştan ayırma kapasitesi, doğru ve izzetli davranmak için güçlü bir ahlâkî inanca, donanıma sahip olup bu doğrultuda davranabilmek.
Doğruluk pusulası
Bu uzmanlardan biri ödüllü eğitim psikologu olan Dr. Michele Borba. Bu yazımızda onun bizim aslî kaynaklarımız olan Kur’ân ve sünnet ölçüleriyle uyum içinde olan “aklın yolu birdir” dedirten ilmî tesbitlerine yer vermek istiyoruz. Borba ahlâkî zekânın hayat boyu bir “doğruluk pusulası” gibi işlediğini belirterek, insanlara çocuklukta yerleştirildiğini ifade ediyor. Bir kez yerleştirildiğinde bir daha yönünün şaşmadığını, hep ahlâkî, doğru ve dürüst davrandığını belirtiyor.
Borba 3-15 yaş arasındaki çocukların ahlâkî zekâlarının gelişimi açısından ailelerin çok önemli bir rolü olduğunu söylüyor. Günümüzde çocukların ebeveyn kontrolünden uzak şekilde, yetişkinlerle az ilişki kurarak büyüdüklerini, televizyondan, filmlerden, bilgisayar oyunlarından, şarkılardan devamlı bir şekilde ahlâkî değerleri tahrip eden mesajlar aldıklarını anlatıyor.
Borba ahlâkî zekâ için ebeveynlerin yedi erdemi çocuklarına yerleştirmesi gerektiğini tavsiye ediyor: Empati, vicdan, öz kontrol, hürmet, nezaket, hoşgörü ve hakkaniyet.
Yedi edeb
Empati sayesinde çocuklar şiddet ihtiva eden davranışlardan kaçınırlar. İnsanlara arkadaşça davranırlar, başkalarının acı ve üzüntülerinden etkilenirler. Ebeveynlerin çocuklarına bu konuda örnek olmaları, onları şiddet muhtevalı görüntülerden uzak tutmaları gerekir.
Vicdan ise çocuğun doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayan, yanlış yaptığında suçluluk duymasına yardım eden iç sestir. Bazı faktörler vicdanın sesini zayıflatır. Cinsel muhtevalı yayınların fazlalığı, madde bağımlılığı, şiddet, bazı şarkı sözleri, video oyunları, internette sayıları gittikçe artan nefret, satanist, terörist grupların sitelerinin yoğun bir şekilde artışları vicdanın sesini cılızlaştırır.
Ebeveynler nezaketi özendirmeli, çocuğa “lütfen, teşekkür ederim” gibi iyi davranışları kazandırmalıdır. Farklılıkları takdir edecek telkinlerde bulunmalı, önyargılı olmamayı öğretmelidir. Duygularını kontrol edebilmeyi, haklının yanında olmayı, haklı olanın zayıf bile olsa aslında güçlü olduğunu, adil davranmayı, haksızlık karşısında dik durma erdemini yaşayarak göstermelidir. (kaynak: www.kemalsayar.com) Evet, bir eğitim psikologunun ahlâklı çocuklar yetiştirmek için anne babalara yaptığı tavsiyeler bunlar.
Sanal âlemde sınırlar olmalı
Gelişen teknolojinin ahlâkî değerler üzerindeki tahrip edici etkisi her geçen gün artıyor. Uzmanların bu konudaki araştırmaları ilginç neticeler ihtiva ediyor. Sözgelimi bunlardan biri özel hayatların teşhir edildiği Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinin utanma duygusunu yok ettiği yönünde.
Borba’nın sanal dünya için ebeveynlere tavsiyesi şu: “Dijital dünyaya doğan bir nesil yetiştirdiğimiz gerçeğini kabullenmeliyiz, ancak teknolojiyi çocuk bakıcısı olarak kullanmamalıyız. Çocuklarımızın hem çevrimiçi hem de çevrimdışı dünyalarının ebeveynleri olmak için her iki dünyayı da anlamalıyız. Çocuklarımızın dijital hayatlarına, aileleriyle daha fazla bağ kurabilmelerine, dünyayı keşfederek öğrenmelerine ve temel hayat yetkinliklerini kazanmalarına da zaman kalması adına açık ve uygulanabilir bir zaman sınırı koymalıyız.”
Hülâsa
Giderek her şeyin dijitalleştiği ailemizde aslî kaynaklarımız olan Kur’ân ve sünnet ışığında bu tarz bilimsel çalışmaları dikkatle değerlendirip, uygulamaya gayret etmemiz gerekiyor.
Küresel ahlâksızlığı önlemenin çarelerinden biri de bu!