Kapak

“Fiziksel aktivite ya da hareket, hayatımızda her zaman olması gereken bir şey.”

Kadının hayatında sporun önemini, bu konuda yaşanan engelleri ve çözüm tavsiyelerini Kadınlar için Spor ve Fiziksel Aktivite Dernegi’nden (KASFAD) Prof. Dr. Canan Koca Arıtan ile konuştuk…

Sporun ve fiziksel aktivitenin, bedensel ve psikolojik olmak üzere sağlığın üzerinde olumlu etkileri var. Derneğinizin hazırlamış olduğu rapora göre erkeklere nazaran kadınlarda daha fazla rahatsızlık görülüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Sağlıklı hayatın temel bileşeni hareketli olmak fiziksel olarak aktif bir hayat sürmektir. Bu sadece kadınlar ya da sadece yetişkinler için değil. Doğduğumuz andan, ömrümüzün sonuna kadar aslında hareketli olmak bizim psikolojik ve fiziksel olarak sağlığımızı ve aynı zamanda hayatta kalabilirliğimizi etkileyen en önemli faktörlerden birisi. Bunu Dünya Sağlık Örgütü de raporlarında hep belirtiyor. Hareketsizliğe bağlı ölümler şu anda dünyadaki ölümlerin arasında 5. sırada. Bu çok önemli bir şey. Hareketsizliğe bağlı kalp-dolaşım hastalıkları ya da en önemli ve en yaygın hastalıklardan birisi depresyon, ki depresyonda önleyici bir tedavi olarak fiziksel aktivite ya da yapılandırılmış aktivite dediğimiz egzersizler hekimler tarafından uygulanıyor. Farklı sağlık grupları, halk sağlıkçıları tarafından da tavsiye edilen bir konu. Bu işin sağlık boyutu ve bütün insanlar için geçerli olan bir boyut.

Kadınlar ve kız çocukları önemi

Kadınlar bazı hastalıklara erkeklerden daha fazla yakalanıyorlar. Bu onların fizyolojik özelliklerindeki farklılıklarından da kaynaklı ama aynı zamanda toplumsal yasamdaki pozisyonlarından da kaynaklanıyor. Öncelikle biz daha çok isin psikolojik, ruhsal boyutuna değiniyoruz, kısaca onlardan bahsedeyim. Sadece bizim ülkemizde, kültürümüzde değil, dünyanın birçok ülkesinde ve kültüründe kadınların yerinin daha çok evle anılması, ev içi sorumluluklarının yoğun olması, kamusal alanda erkeklere kıyasla daha az yer almaları üzerlerindeki yükü, sorumluluğu çok arttırıyor. Annelik, eş olma görevi var, ablalık, kız olma durumu… Tüm bunlar erkeklere ve oğlanlara kıyasla bizim cinsiyetimizde çok fazla yük bindiriyor ve bu tür fiziksel aktivite, egzersiz gibi alanlara erişimimiz daha kısıtlı olabiliyor. Aynı zamanda hareketliliğimiz daha az oluyor. Örneğin Türkiye’de Sağlık Bakanlığı bu konuda çok güzel çalışmalar yapıyor. Yaptığı araştırmalarda kadınların obezite düzeyleri erkeklerden daha fazla çıkıyor. Bu aslında kız çocuklarımız için de geçerli.

Çalışan kadınlarda da hazır yemek olayları var. Tek sebep o olmasa gerek.

Çok haklısınız tek sebep o değil elbette. Evet araştırmalar şunu da gösteriyor; çalışan kadının da çalışmayan kadının da, evde çalışan kadının da fiziksel aktivite düzeyi gerçekten düşük. Düşük derken, kadınlarımız spor yapmıyor diyerek geçemeyiz. Ben en çok şuna önem veriyorum; örneğin kadınlara yönelik, daha çok ev kadınlarına yönelik fiziksel aktivite ortamları hazırlanabilir. Belediyelerin hali hazırda rekreasyon alanları eskiye göre çok fazla, hatta belediyenin sadece kadınlara özel rekreasyon, spor, fitness alanları da mevcut. Örneğin buralarda kadınların daha çok ilgisini çekecek aktivite türlerine yer verilebilir ve aynı zamanda kadınlarımızın daha rahat gelebileceği bir zamanda düzenlenebilir. Çalışan için mesaiden sonra, çalışmayan için mesai saatleri içerisinde olabilir. Çalışmayan kadınlar için hele bir de anneyse çocuklar söz konusudur. Kadınlar çocukları bırakıp öyle kolay kolay her yere gidemiyorlar. Hele metropolde yaşayanlar için bu çok önemli bir problem. Dolayısıyla bizim belediyelerden ya da özel spor merkezlerinden de taleplerimizden biri mutlaka çocuklar için ya bir oyun alanı, çocuk bakım odası ya da bir kreş olması. Bunlar bizim çalışmayan kadınlarımızı spora yönlendirebilmemizde en önemli teşvik edici unsurlardan biri.

Biraz da farkındalık noktasında eksiklerimiz var sanıyorum.

Bu konuda da medya çok önemli. Her ne kadar gündüz kuşağı programlarında sporla ilgili programlar olsa da bunların biraz daha kadınlara özel, onların anlayabileceği, ilgisini çekecek şekilde yapılıyor olması gerekmektedir. Sadece spor yaptırmakla değil, farkındalık arttırıcı, bilinçlendirici etkinliklerin de yapılıyor olması gerekir. En önemlisi bunun sağlıkla ilişkilendiriliyor olması. Sadece sağlık ya da sadece zayıflamak üzerine yapılıyor olmaması gerekiyor. Zayıf olmak, sağlıklı olmak demek değildir. Bir kilonuz vardır ama bu kilo sağlığınızı tehdit edici düzeyde olmayabilir. Dolayısıyla bu sağlıksızsınız anlamına gelmez. Fiziksel aktivite ya da hareket hayatımızda her zaman olması gereken bir şey. Yani fiziksel aktivite dediğimiz bir spor salonunda yapılan pilates seansı değildir. Ya da gidip de yaz okulunda, kız çocuklarımızın aldığı voleybol, futbol, tenis değildir. Fiziksel aktivite bizim gün içerisinde ne kadar hareketli olduğumuzdur. Evimiz ikinci, üçüncü kattaysa yürüyerek inip çıkabilmektir. Bir sitemiz, bahçemiz varsa onun içerisinde zaman geçirebilmektir. Markete gidildiğinde iki üç durak önce inip, sağlığımız ve koşullarımızı da dikkate alarak yürüyebilmektir. Biz anneanneler, anneler ve kız çocuklarının hareketliliğinin üzerine bir araştırma gerçekleştirdik. İstanbul’da, Erzurum’da, Adana’da, Ankara’da, Sinop’ta farklı bölgelerde bu üç kuşakla görüştük. Ortaya çıkan sonuç suydu; bizim anneannelerimiz 1950’lerin, 1960’ların çocukları çok daha hareketli bir çocukluk dönemi geçirmişlerdi. En az hareketli çocuklar da su zamanın çocuklarıydı; 2010’lu yılların çocukları. Bu çok önemli, burada değişen yaşam koşulları oldu.

Kadınlar 1950’lerde üretiyorlardı, simdi tüketiciler değil mi ?

Evet doğru söylüyorsunuz. Maalesef hayatımızda bu hareket azaldığı için, bizim ekstra önlemlerle kadınlarımızın hayatına o hareketi sokuyor olmamız gerekiyor. Bu noktada belediyelerin spora teşvik edici şeyler yapması lazım. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ve Gençlik ve Spor Bakanlığına çok önemli görev düşüyor. Sizin de belirttiğiniz gibi öncelikle farkındalık arttırıcı, bilinçlendirici faaliyetlerle başlamak, onunla beraber çalışan, çalışmayan, genç, yetişkin, yaşlı tüm kadınlarımıza ve kız çocuklarımıza belki de hep birlikte üç kuşağın da beraber yapabileceği; oyun, hareket temelli aktivitelerin, erişebileceğimiz yerlerde yapabilme imkanının tanınması gerektiğini düşünüyorum.

Derneğinizin hazırladığı raporlarda verdiğiniz oranlar TÜIK’in verileriyle doğrulanmış. Kas iskelet sistemi problemleri, romatizmal eklem hastalıkları, hipertansiyon, mide ülseri, kireçlenme ciddi oranlarda kadınlarda daha fazla görülüyor.

Bazı kanserler; örneğin bir meme kanseri, kolon kanserinde fiziksel aktivitenin önemli bir rolü olduğunu bilimsel araştırmalar söylüyor. Ankara’da meme kanserinden kurtulmuş bir gurup kadın vardı ve bunlara kürek çekmek çok iyi geliyordu. Çünkü kürek çekmek oradaki lenf ödemlerini azaltıyor, kolları çalıştırıyor. Bu kadınlar Ankara’daki Eymir gölünde kürek çektiler ve bu onların sadece fiziksel sağlıklarına iyi gelmedi. Biliyorsunuz kanserli hastaların psikolojik tedavilerinin de çok paralel olarak gitmesi gerekiyor. O birliktelik ve o birliktelikten güç alınmasını sağlamak çok önemli.

Çocuklarımızı spora nasıl yönlendirebiliriz? Çalışmalarınız var mı bu konuda?

Biz dernek olarak Ankara’da bir proje yürüttük. İlköğretimde okuyan, her kesimden olan çocuklarla yaptık bunu. Farklı spor dallarındaki başarılı kadın sporcuları, bu çocuklara götürdük. Onlarla konuştular. Kendileri nasıl spora başladıklarını, çocukluklarını, ne tür engellerle karsılaştıklarını, bunları nasıl başardıklarını anlattılar. Ve çocuklar onlardan çok güzel ilham aldılar. Sonra kaç tane çocuğumuzun spora başladığı bilgisini, beden eğitimi öğretmenlerinden aldık. Çocuklara rol model olmamız çok önemli. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı ile çok güzel işler yapılabilir diye düşünüyorum. Beden eğitimi dersinin bu konuda önemi ve rolü çok büyük. Zorunlu bir ders olduğu için, beden eğitimi dersinde çocuklarımızın büyük bölümü ya kilosundan ötürü ya da akademik eğilimlerinin daha fazla olmasından, hiçbir şekilde spor alışkanlıklarının, deneyimlerinin olmamasından ötürü beden eğitimi derslerine, ya rapor alıp katılmıyorlar ya da kenarda sadece banklarda oturuyorlar. Bazen beden eğitimi öğretmenlerimiz de bu duruma göz yumabiliyorlar. Ama hayır bizim o çocukların o ders saatinde mutlaka aktivite yapmalarını sağlamamız gerekiyor. Sadece spor değil aslında, oyunlar da oynatmalıyız. Onlara da söz hakkı vererek, canları ne istiyorsa yaptırmalıyız. Peki bunun dışında aile olarak ne yapmalıyız? Size kendi hayatımdan örnek vereyim. Ben bir sitede oturuyorum. Ve bu sitede en alt katımda voleybol antrenörü bir arkadaşım var. Bu arkadaşım takımını haftanın birkaç günü hususi bizim sitede koşturuyor. Bunlar da 13-14 yas grubu kız çocukları. Biz onlarla beraber koşuyoruz sitedeki küçük alanımızda. Anneanneler, babaanneler oradaki küçük kız çocukları da bize katılıyor. Koşamayan yürüyor. Spor çocukların yararına olan bir şey. Bırakın çocuklar koşsunlar, açık alanlarda zıplasınlar, top oynasınlar.

 

 

 

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*