Çalışan annelerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Çalışan annelerin sayısı arttıkça anaokulları ve kreşlerin minik üyeleri de artıyor haliyle. Çocukların 0-2 yaş dönemlerinde önemli bir kavram olan “güvenli bağlanma” nın sağlıklı olarak gerçekleşebilmesi için annelerin 0-2 yaş hatta mümkün ise 0-3 yaş dönemini çocuklarıyla birlikte geçirmelerini tavsiye ediyoruz. Çocuk dünyaya geldiğinde ihtiyaç duyduğu ilk kavram güven duygusudur. Güvenli bağlanma dediğimiz kavram, çocuğun hayatı tanırken tutunduğu ilk kişiye duyduğu bağlanmadır. Çocuk bu kişi sayesinde hayata tutunur ve hayatı tanımaya başlar. Bu kişiyle oluşturacağı güven sayesinde hayata da güvenen bir birey haline gelir. Bu kişi yalnızca anne olmayabilir. Çocuğa bakım sağlayan birincil (primer) kişinin yani bakıcının/bakım sağlayanın hayatında devamlı olarak var olması önemlidir. Eğer anne bu yaş dönemleri arasında çalışacak ise, evde çocuğa bakım sağlayan bir kişinin devamlı olarak bebek ile iletişim halinde bulunması, onunla konuşması, ilgilenmesi, ağladığında hemen orada olması önemlidir. Çocuk bu şekilde de güvenli bağlanmayı sağlayabilir. Yine de mümkün ise, ideal süre olan 0-3 yaş arasını anne ile geçiriyor olmasını tavsiye ediyorum.
Evde anne haricinde bakım sağlayan kişi ile yaşayan çocukların (bu kişi anneanne, babaanne, bakıcı vb. olabilir) ev içerisinde günlerini nasıl geçiriyor olduklarından emin olmak önemli. Bütün gününü televizyon karşısında veya elinde tablet ve telefonla geçiren bu yaştaki çocukların iletişim becerileri gelişmemekte ve belirli bir yaşa geldiklerinde akranlarından gelişimsel açıdan geri kalmakta ve konuşma problemi yaşamaktadırlar. Bunlara ek olarak bilişsel (zihinsel) gelişimleri de normal düzeyin altındadır. Bu yaştaki çocukların evde teknolojiyle baş başa kalmadıklarından anne ve babaların emin olmaları gerekir. Mümkünse çocuklar için oyun alanı oluşturulmalı ve evde keşif yapmalarına imkan verici sade ve güvenli bir ortam sağlanmalıdır.
Okullarında kural sıkıntısı yaşayan çocukların anneleri ile yaptığımız görüşmelerde genelde annelerin çalışıyor olmalarından kaynaklı, çocuğun her istediğini yerine getirme eğiliminde olduklarını gözlemliyorum. “Zaten çalışıyorum, çocuğum beni az görüyor. Ben de istediklerini alarak onu mutlu etmek istiyorum. Ağlamasını istemiyorum.” benzeri cümleleri sıkça kullanmaktalar. İş hayatı çocukların hayatında kural ve sınırların olmasına engel teşkil eden bir durum değildir. Aksine bu şekilde kaygısını ve hassasiyetini çocuğuna gösteren anne şu mesajı veriyordur: “Evet benim çalışıyor olmam kötü ve ben bunu senin her istediğini yaparak ve sana her gün hediye alarak telafi etmeye çalışıyorum.”
Kural kavramı 3 yaş itibariyle çocuklara verilmeye başlanabilir. Lakin öncesinde de çocukların isteklerini ağlayarak ifade etme alışkanlığının önüne geçilmelidir. İsteklerini ağlayarak ifade etmeyi alışkanlık haline getiren çocuklar, sözel becerilerini kullanmaya çalışmadığı için bu becerilerini de geliştiremiyorlar. Çocukların isteklerini ağladıklarında hemen otomatik olarak gerçekleştirmek yerine, yapamasalar dahi sakinleştirip gerekli yönerge ve destek ile sözel becerilerini kullanmaları konusunda yardımcı olunmalıdır. Ancak bu şekilde öğrenebilirler. Aksi durumda çocuk ağlayarak istemeyi öğrenir.
Sadece çalışan değil tüm anne babaların akşam çocuklarıyla birlikte kaliteli vakit geçiriyor olmaları oldukça mühim. “İlgilenilmek” çocuklar için yemek yemek, su içmek kadar önemli bir eylemdir. Bu çocuğunuza; “Okula gidiyor olman, sana olan ilgimi azaltmıyor, ben hâlâ seninleyim ve sana değer veriyorum.” mesajı verir. Çocuklarla vakit geçirirken iş, televizyon vb. başka işlerle ilgilenmiyor olmak, kaliteli vakit geçirmenin önemli bir detayıdır.
Kural ve sınırlar ise tüm çocukların sağlıklı gelişimi için olmazsa olmazlardandır. Anne çalışıyor da olsa çalışmıyor da olsa, çocuğun hayatında kural ve sınırlar mutlaka olmalıdır. Kurallar ilişkileri iyileştirir, sorumluluk bilinci verir, organize olma becerisini destekler ve sosyal hayatında uyumlu olmayı öğretir. Çalışan anne olmak, çocukların her istediğini onlara vermek demek değildir. Çalışıyor olmak gayet normal bir durum ise, her işten dönüşte elimizde bir sürpriz ile eve gitmek bu durumu aksi yönde taçlandırır. Yani durumu normal olmaktan çıkarır. Çocukların her istediğini yapmak, her ağladığında taleplerini yerine getirmek, onları her gün sürprizlerle karşılamak yerine onlar için en değerli şey olan zamanınızı onlara sunun. Çocuklarınızla birlikte “kaliteli vakit” geçirmek, onlarla bol bol oyun oynamak onları en mutlu bireyler haline getiren eylemler olacaktır. Böylelikle sosyal gelişimleri desteklenecek, özgüven gelişimleri de sağlıklı bir şekilde ilerleyecektir.
Ek olarak, babaların da bu konudaki desteği oldukça önemlidir. Ev işlerinde ve çocuk bakımında anneye yardımcı olmak babanın önemli görevlerindendir. Çalışan veya çalışmak zorunda olan annenin, evin sorumluluğunu ve çocuğun sorumluluğunu tek başına yüklenmesi oldukça zorlayıcı bir durumdur. Bundan dolayı, babanın desteği ev içi dinamiği dengeleyecek, problemlerin gittikçe çekilmez bir hal almasının önüne geçecektir. Unutmayalım ki çocuklar hem annelerinin, hem babalarının “ilgi”sine ayrı ayrı ihtiyaç duyarlar. Anneden gelen kazanımlarla, babadan gelen kazanımlar farklı olacaktır.