Doğum sonrası depresyon, postpartum depresyon veya halk arasında bilinen adıyla loğusalık depresyonu… Bu ay bunu konuşalım istedim çünkü doğum yapan kadınların % 10-15’inde loğusa depresyonu görülebiliyor. Tabiî bu rapor edilmiş kısmı, loğusa depresyonu yaşayıp belirtileri depresyon olarak görmeyen, bildirmeyen, utanan, çekinen kadınlar da söz konusu. Bu yüzden kendini tanımak hayli önemli. Loğusa depresyonunun ortaya çıkma sebepleri ve belirtilerini konuşacağız elbette ancak ondan önce depresyonla karıştırılmaması gereken annelik hüznüne (bebek melankolisi de denir) dikkat çekmek istiyorum. İkisi birçok yönden benziyor. Fakat depresyon çok daha şiddetli ve uzun sürüyor. Depresyonun da ileri aşaması olan postpartum psikozu ise hemen tedavi gerektiren çok ciddi bir ruhsal hastalık. Özetle annede doğum sonrası ortaya çıkan üç çeşit ruh halinden bahsediyoruz ve bunları hafiften şiddetliye doğru sıralayacak olursak; annelik hüznü<loğusa depresyonu<postpartum psikoz.
Doğum sonrası kadında bu ruh hallerinin oluşmasına birinci sebep elbette vücuttaki kimyasal değişimler. Hamilelikle birlikte on katına kadar artan dişi üreme hormonları, doğum sonrası hızlı
bir düşüşle hamilelik öncesi seviyeye gelir. Bununla birlikte yeni düzene alışma sürecinde yaşanan sosyal ve psikolojik değişiklikler de bu kimyasal değişikliklere ek olarak annenin ruh halini önemli ölçüde etkiler. Bunlar hemen her annenin tecrübe etmesi olağan durumlardır. Hani daha önce bebek hakkında empati kurmamız gereken bir durumdan bahsetmiştik ya, 9 ay boyunca aynı vücudu paylaştığı anneden ayrılığa alışmanın zorluğunu ifade etmiştik. Anne açısından da baktığımızda 9 aydır içinde taşıdığı yavrusunu ayrı bir birey olarak kabullenmek kolay bir iş değil. Bununla beraber bebeğin bakım ve sorumluluğunun özellikle ilk günler çok yorucu olması, uykusuzluk, ilişkilerdeki değişimler, sosyal hayata karışamama veya çok fazla misafir ağırlama gibi birçok faktör, doğumdan sonraki ilk zamanlar annelik hüznünün yaşanmasına sebep olur. Bu ilk birkaç günde ortaya çıkıp yeni düzene adapte olmakla birlikte kısa zamanda ortadan kalkabileceği gibi ilerleyen aylarda da yaşanabilir. Yeterli sosyal destekle hastalık boyutuna gelmeden ve ilaçla destek almaya ihtiyaç duymadan atlatılabilir
Annelik hüznü yaşandığının göstergesi olan durumlara gelince; uyuyamama veya fazla uyuma, aşırı yorgunluk, halsizlik, iştahta azalma, libidoda düşüş yani canın hiçbir şey yapmak istememesi, ani duygu değişimleri gibi belirtilerdir. Bunlara umutsuzluk ve karamsarlık, kendini değersiz hissetme, ailesine karşı ilgisizlik, bebeğe karşı sevgisizlik (sevgi-sevgisizlik birlikte zıt duygular da olabilir) duyguları eşlik ediyor, günlük hayatta işlevsellikte ciddi bozulmalar yaşanıyorsa, ölüm ve intihar düşünceleri söz konusuysa o zaman depresyonun varlığından şüphelenmemiz gerekir. Loğusa depresyonu en az 2 hafta en çok 1 yıl sürer. Tedaviye başvurulmazsa 1 yıl içinde kendiliğinden geçebilir. Ancak belirtiler artarak devam ediyorsa bu durum bizim tek başımıza ve sadece sosyal destekle çözemeyeceğimiz bir hâl almış demektir ve profesyonel bir yardıma başvurmak gerekebilir. Ölümle ilgili maddeyi doğru değerlendirmek de önemli çünkü bu düşüncenin varlığı geniş bir yelpazede kendini gösterir. “Bi yatsam hiç uyanmasam” düşüncesi bile bu belirtinin en alt seviyesidir. Dolayısıyla kişide ölüm düşünceleri olması illa ki intihara teşebbüs etmesi veya meyilli olmasını gerektirmez. Önemli olan bunların iyi gözlenip doğru zamanda doğru uzmana başvurulabilmesidir.
Postpartum psikozun varlığında ise gerçek olmayan sanrılar, birtakım işitsel veya görsel halüsinasyonlar söz konusudur. Böyle bir durumda hiç vakit kaybetmeden doktora gidilmelidir.
Ülkemizde bazı platformlar her yıl Aralık ayının 3. haftasını “Loğusa Depresyonu Farkındalık Haftası” kabul ederek çeşitli seminerler, etkinlikler ile loğusa depresyonunu gündeme getirmeye ve toplumda bir bilinç inşa etmeye çalışıyorlar. Ne var ki bu dönemin ne kadar hassas olduğu hakkında gerek medya sektörünün gerekse toplumun alaycı yaklaşımları, farkındalık oluşturulmasına izin vermek bir yana kadını küçük düşürüyor. “Hamilesin/loğusasın, hassassın, alıngansın vb” yaklaşımlarla anneyi suçlayıcı bir dil gelişmesine sebep oluyor. Onunla empati kurup yanında olmak, ona destek olmak, elinden geldiği kadar yardımcı olmak farklı bir şey; “Loğusalar alıngan olur, ağlak olur, her şeyi ters anlar, kavga çıkarır” gibi bir ima ile kadını mesul tutmak çok başka bir şey.
Loğusa depresyonu hakkında bazı gerçekler;
Loğusalık 40 gündür, ama loğusa depresyonu ilerleyen aylarda da ortaya çıkabilen doğuma bağlı ve doğum sonrası depresyondur.
Loğusa depresyonunun gerekli durumlarda, anne emziriyor dahi olsa ilaçla tedavisi mümkündür. Doktorun tavsiye edeceği şekilde ve onun kontrolünde ilaç kullanılabilir.
Hamilelik öncesinde, hamileliğinde veya daha önceki doğumunda depresyon geçirmiş, gebeliği istenmeden olmuş, eşiyle problemleri olan, yeterince sosyal desteği olmayan, ekonomik problemler yaşayan, ölüm, ayrılık gibi ani değişimlere maruz kalmış, bebeği ölü doğmuş veya bebeğinden erken ayrılmak durumunda kalmış kadınlar loğusa depresyonu için daha fazla risk faktörü taşımaktadır. Ve doğum sonrasında depresyon gelişip gelişmediği takip edilmelidir.
Bir kadın anne olurken kendisine yoğun bir şefkat bahşediliyor dahi olsa bu denli büyük bir değişimi ve sorumluluğu kabul etmekte zorlanabilir. Kendisine fazla geldiğini düşünebilir. Reddetmek isteyebilir, pişmanlık duyabilir, eskiyi özleyebilir. Bu duygularından utanmamalı, “Ben ne biçim bir anneyim?” dememeli. Kendisine yardım edebilecek, destek olabilecek kişilerle paylaşmaktan çekinmemeli. Öyle ki normal ve geçici olan bu duygular kökleşmesin, anormalleşmesin. Ruh sağlığını koruyabilsin.
Benim lohusa depresyonum 4 ay sürdü. Ne evladımın o ilk 4 aydaki minik halleri aklımda ne olup biten. Çok zor bir süreçti. Anne olduğumu çok geç farkettim.. Evde boğuluyor gibi oluyordum. Evladım. 3.5 aylıkken Risale-i Nur derslerine devam ettim elhamdülillah ancak o şekilde psikolojim düzeldi. Allah lohusa depresyonu geçirenlerin yardımcısı olsun. Hastalık var evet çaresi de var Nurlarda ilaca hiç gerek yok şükür..