İnsan dünyaya karmaşık duygular ve birçoğu halen isimlendirilememiş onlarca latife ve hislerle gelir. “Ben kendimce görüyorum ki, insanın mahiyet-i camiasında ve istidad-ı hayatiyesinde çok letaif var; onlardan on tanesi iştihar etmiş” der Bediüzzaman hazretleri.
Duygular sayesinde var olur, benliğimizi tanırız. Duygularla kendimizi ifade eder ve yine duygularla muhatabımızla empati kurabiliriz. Duygular insanı diğer mahlukattan ayıran yegâne hazinedir. Duygulardan yoksun bir hayat tatsız tuzsuz donuk geçerdi herhalde. Yetişkinlikte duyguların kontrollü kullanımı ve öz farkındalık kazanımı başlangıcı erken çocukluk dönemine dayanıyor. Bu dönemi sağlıklı geçiren ve duygularını tanıyan çocuklar daha kontrollü bireyler olarak sosyal hayatta yerlerini alıyorlar.
Duygusal gelişim diğer bütün gelişim alanlarına eşlik ederek çocuğu yetişkinliğe hazırlar. Duygusal gelişim bebeklik döneminde başlayan erişkin yaşlara kadar devam eden karmaşık bir süreçtir. Bu karmaşık süreci kolaylaştıracak ve berraklaştıracak anne ve babanın tutumlarıdır elbet. Aile, çocuğa her konuda olması gerektiği gibi duygularını tanımada da rehberlik edeceği, böylece onu hayata hazırlayacağı ilk duraktır. Çocuklar, anne-babalarını model alarak duyguları tanırlar. Bu şekilde de duygularını kontrol etmeye yönelik yöntemler geliştirirler. Bu açıdan ebeveynlerin çocukları ile etkili iletişim kurması, onların duygularını anlamaları ve duygusal sorunlar karşısında kontrollü tepkiler gösterebilmeleri önemli görülmektedir. Bu nedenle çocuğa iyi bir rehber olmak ve çocuklara duyguları öğretmenin yollarını keşfetmek gerektir.
Çocuk büyüdükçe duygularını tanıma yeteneği gelişecek ve duygular düşünceleri etkileyecek; düşünceler de davranışlarına yön verecektir. Bugün yapılan araştırmalar ve uzman söylemleri çocuklarda ve hatta yetişkinlerde davranış analizi yaparken davranışın altında yatan duyguya odaklanılması gerektiğini vurgular. Yani önemli olan eylem değil eylemin altında yatan duygusal sebeptir. Bu açığa çıkınca davranışı çözümlemek kolaylaşacaktır.
Bediüzzaman hazretleri duygu ve latifeleri ele alırken sınırlandırılmayan 3 kuvveden bahseder.
-Kuvve-i gadabiye
-Kuvve-i şeheviye
-Kuvve-i akliye
Bu üç kuvve oldukça önem arz etmekle beraber çocukta öfke kontrolü ile ilişkilendirdiğim kuvve-i gadabiyeye değinmek isterim. Bediüzzaman Hazretleri duyguların kayıt altına alınamayacağını, yok edilemeyeceğini, ama tahdit edilip mecralarını hak, hayır ve adalete çevrilebileceğini ifade etmiştir. Had altına alınmamış bu duygunun en ilkel ve yoğun yaşandığı dönemdir erken çocukluk dönemi. Bu dönem çocuğu, duyguları çok yoğun ve uçlarda yaşamayı sever ve kendini de öyle ifade eder. Yetişkinlere aşırı gelen bu hal çocuğun normalidir. Çünkü bu yaşlarda duygularını kontrol etme yetisi henüz kazanılmadığından yetişkinlerde olduğu gibi kendilerini frenleyemez ya da -mış gibi yapamazlar. Öfkelendiği durum karşısında onunla sakince ve ben diliyle konuşmak, yaşadığı bu duyguyu adlandırıp anlamlandırmasını sağlamak sakinleşmesine giden yolun ilk adımı olabilir.
“-Evet bu olay seni öfkelendirdi, haklısın seni anlıyorum. Şimdi biraz sarılalım mı sakinleşmek ister misin?” diyerek hissettiği duyguya ayna tutup duygularını tanımasını kolaylaştırabiliriz. Çocuk öfkelendiği zaman rahatlamasına yardımcı olmak adına asıl konuya odaklanmalıyız. Bağırmaya ya da çığlık atmaya başladıklarında onları asıl konuya döndürerek mevcut konuya önem verdiğimizi göstermeliyiz. Ama bunu olabildiğince sakin kalarak yapmalıyız. Sakin kalınması çocuğun öfkeli davranışlarla bir yere varamayacağını bilmesi yönünden önemlidir. Aradan bir müddet geçip sakinleşme sağlandığında durum analizi yapılmalıdır. Böylece sizin yanınızda baskı altında hissetmeyecek ve ona kendi duygularını fark etmek için alan açmış olacaksınız.
Bilmeliyiz ki koşulsuz sevgi ve şefkat çocuğa her durumda iyi gelir. Önemli olan her büyüme döneminde adeta bir inkılap geçiren çocuğumuza sabırla ve sükunetle yaklaşıp ona her zaman yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Öfke duygusunu Cenab-ı Hak dahi had altına almamışken sabırsızlığımızla çocuğu had altına alıp tamiri mümkün olmayan yaralar açabiliriz. Davranışları doğru gözlemleyip altında yatan duyguyu keşfetmeli ve doğru adımlar atmalıyız. Çocuklarımızın emanet olarak bahşedildiğini unutmamamız ve emanetlerimize hakkıyla sahip çıkmamız duasıyla…
Kaynaklar
- Barla Lahikası, 314.
- Liman, B. (2020). Cinsiyet ve Anne-Baba Eğitim Düzeyinin 66-77 Aylık Okul Öncesi Çocukların Duyguları Tanıma Ve Duygu Düzenleme Becerilerine Etkisinin İncelenmesi. Türkiye sosyal araştırmalar dergisi, 24(1), 209-222.
Ayşenur Şengün
Okul öncesi öğretmeni