Not Defteri

100 yıl önce 100 yıl sonra

Cumhuriyetin 100. yılında Bediüzzaman Hazretlerinin Ankara hayatını ve Cumhuriyet ile ilgili fikirlerini özetleyelim istedik:

Bediüzzaman 100 yıl önce Ankara’da

İngiliz işgali altındaki İstanbul’da yazıp dağıttığı Hutuvat-ı Sitte kitabı ve Anadolu’daki millî kurtuluş hareketine verdiği destek takdirle takip edilen Bediüzzaman 9 Kasım 1922’de ısrarlı davetler üzerine gittiği yeni başkent Ankara’da Büyük Millet Meclisinde resmî hoşamedi töreniyle karşılandı. 

Sonraki günlerde milletvekillerinin namaz başta olmak üzere dinin icaplarını yerine getirme konusundaki gevşekliklerini görünce onları ikaz etme gereği duydu.

Yazdığı on maddelik beyannameyi önce Meclis Başkanına ulaştırdı; onun bunu görmezden gelmesi üzerine matbaada bastırıp çoğaltarak milletvekillerine ve kumandanlara dağıttı. 

Beyannamede namazın yanı sıra son derece önemli başka mesajlar da vardı:

“Şu inkılâb-ı azîmin (büyük inkılâbın) temel taşları sağlam gerek. Şarkı (doğuyu) ayağa kaldıracak din ve kalptir, akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz (uyandırdınız), fıtratına muvafık (yaratılışına uygun) bir cereyan veriniz, yoksa sa’yiniz (gayret ve emeğiniz) ya hebaen mensura (boşa) gider, veya muvakkat, sathî (geçici ve yüzeysel) kalır” 

Saltanatın kaldırılmasına itiraz etmeyip, bu görevin Meclis tarafından üstlenilmesi çağrısında bulunması da bu mesajlardandı.

Bediüzzaman Ankara’da zafer sevinci içinde dehşetli bir dinsizlik fikri neşredilmek istendiğini gördü. “Eyvah! Bu ejderha imanın erkanına ilişecek” diyerek tabiatçılığı ve inkarcılığı ortadan kaldırmayı hedefleyen Mesnevi-i Nuriye’nin Lem’alar, Hubab, Zeylül Zeyl gibi bölümlerini Arapça olarak kaleme aldı. (Risalenin Arapça yazılmasındaki sebeplerden biri Osmanlıda ilmi eserlerin çok zengin bu dil ile yazılmasıdır) Arapça bilen az olduğundan ve önem verilmediğinden eser tesirini göstermedi, inkarcılık kuvvet buldu. Meclis’te  M. Kemal ile namaz üzerine yaptığı tartışma sonrasında Ankara’dan ayrılarak Van’a gitti. “Eski Said’i Yeni Said’e götüren tren bileti” 17 Nisan 1923 tarihini taşıyordu.

Cumhuriyetçi karıncalar

1935’de Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde ‘Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?’ sualine cevaben, ‘Eskişehir Mahkeme Reisinden başka, daha sizler dünyaya gelmeden benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder’ diyerek karıncalara çocukluğundan itibaren  Cumhuriyetçi oldukları için değer verdiğini belirtir. Zira onlar sosyal hayatları olan çalışkan hayvanlardır. Savunmasının devamında şöyle der: “Hulefa-yı Raşidîn her biri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddık-ı Ekber, Aşere-i Mübeşşereye ve sahabe-i kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.” (Tarihçe-i Hayat)

Bu ifadeler ‘’Cumhuriyet şirk ve küfürdür dinde yeri yoktur’’ ya da  ‘’Şeriat  Cumhuriyete karşıdır’’ diyen İslamın özünü kavrayamayan iki kesime de verilen çok güzel bir cevaptır.

Hülasa

100 yıl sonra ülkemizin içinde bulunduğu ortamda Bediüzzaman’ın bu tespitleri ayrı bir değer taşıyor.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*