Bismillah diyerek filizlenmişti… Bismillah idi ilk kelamı.
Çok heyecanlıydı. Nüvesinde ümitleri saklıydı. Yeryüzüyle yüz yüze buluşacaktı bu kez.
Önceden bir küçük kabuk içinde beklemedeydi. Bekledi bekledi… Sabrı onu yeşertti. Duası esma nakışlarını sergilemekti. Maşallah niyeti pek bir halisti.
Sonra zaman geçti çürüdü; n’oluyorum dedi düşündü.
Ve Bismillah dedi sert taşı toprağı deldi. Tevekkül edip, göklere yükseldi. Sağlam iki dostu oldu şimdi. Kökleri yeryüzünde, dalları gökyüzünde…
Gökyüzünü görünce gülümsedi. Bir güneş huzmesiyle kendinden geçti…
Kendine geldiğinde büyümüş, serpilmişti. Gencecik dalları meyvelere ermişti… Gel zaman git zaman muradına ermişti. Layıkıyla esmayı zikretmişti…
Meyvelerle doldu taştı dalları. Her meyvesinde bir yavrusu vardı. Her meyve şükre bir davetiye çıkarttı. Görebilenler rengine şekline hayran kaldılar. Elhamdülillah deyip bir nur olarak göğe yolladılar. Göremeyenler çok şey kaçırdılar.
Dalları, yılları içinde sakladı. Hatıralar içinde yerini aldı.
Küçük bir çekirdek iken; Kocaman bir ağaç oldu, parladı. Tespih etti her yaprağı, dalı, meyvesi. Nihayetinde hal diliyle bizi mahcup etti:
Sen de bak şöyle etrafına; oku her nakşı doya doya. Her varlık Bismillah ile doğar…
Sen Bismillah de ve sığın Rahman’a. Şükret ki ziyadeleşsin güzellikler.
“Hasbünallahi ve nimel vekil” de ve yüksel!