Küçük yaşlarda görülen şiddet meyli hakkında Çocuk Psikologu Merve Özdemir Koyuncu ile bir görüşme gerçekleştirdik. Keyifli okumalar…
Şiddeti nasıl tanımlarsınız? Şiddet neden bu kadar küçük yaşlara kadar düştü?
Şiddet hayatımızın her yerinde var. Şiddet öğrenilmiş bir şeydir; ama bizim doğamızda da var. Nereye kullandığımıza göre değişir öğrenilmiş şiddet. Aslında kendimizi savunmamız amacıyla kullanmak için var ama biz onu otoriteyi sağlamak için kullanıyoruz. Son zamanlardaki olaylarla beraber sorduğunuz soruları ben de düşünüyorum. Her alanda insana şiddet var. Popüler bir konu belki ama kadına şiddet var, hiç görmediğimiz erkeğe şiddet var, çocuğa şiddet var. Evet, aile böyle yetiştiriyor, şiddet uyguluyor, çocuk da gördüğünü yapıyor; ama bunu besleyen o kadar kanal var ki… Öncelikle bizim dil kalıplarımıza bakmamız gerekiyor. En ufak bir şeyde “döverim bak seni, öldürürüm seni” gibi tehditkâr konuşuyoruz. Ve çocuğa şunu öğretiyoruz: “İşler çıkmaza girdiğinde fiziksel müdahalede bulun.” İşte, şiddetin nerede kullanılacağı kısmını biz öğretiyoruz. Tabi ki kendimizi koruyabilmemiz adına savunma içgüdülerimiz var. İlk çağlardan beri avcılık yapabilmek, mücadeleye devam edebilmek bu duygular yoluyla olmuş. İnsanın insana, hayvanın hayvana, iki yaratılmış canlının birbirine kullandığı şiddet ise, kesinlikle şiddetin yanlış öğrenilmiş, empoze edilmiş hali. TV dizileri, çizgi filmler, oyunlarla medya kesinlikle şiddeti çok destekliyor. Nasıl uygulanacağını öğretiyor. Bugün oyunların temeli de şiddet. Hemen polisten kaçıyorlar, polis aracını kundaklıyorlar, vuruyorlar başkalarını kurtarıyorlar. Verilen mesaj: Birine iyilik yapabilmem için diğerine zarar vermem lazım. Ama bunu destekleyen şeylerden biri de dil kalıplarımız. Zaten böyle öğreniyoruz, böyle öğretiliyor.
Dil birbirimizle iletişim kurduğumuz bir kanal…
Kelimelerimiz, cümlelerimiz… Bunlarda hep şiddet var. “Onu yaparsan şunu yaparım, bunu yaparsan onu yaparım.” Hep tehditkâr bir tavır… Çocukların kendi arasındaki konuşma da böyle. Belki kültürel olarak da bu var. Çocuğu dövmenin bir eğitim tarzı olduğunu düşünüyoruz. Aslında “Türk milleti çok vicdanlıdır.” diye bir söylem vardır. Dışarıdan bakıldığında anne babanın çocuğuna gösterdiği o şiddeti bizim vicdanımız kabul etmez. “Ama onun iyiliği için. O daha iyi biri olsun diye.” gibi bir mantığa sığınılmışlık var. Erkek çocuklar da kız çocuğa nazaran daha hareketli olduklarından ciddi manada şiddet görüyorlar. Sanki onu tutmak istiyorsak; dövmeliyiz, korkutmalıyız. Sonra da “Bakın pişman oldu, işe yarıyor.” denilir. Canı yanıyor, korkuyor çocuk; tabi ki işe yarar. Ama bunu onun da kullanması için mesaj vermiş oluyoruz “İleride işler yolunda gitmediğinde sen de böyle yap.” diyoruz adeta.
Oyunlardan bahsettiniz. Sanal oyunlarda şiddet uyguladıkça puan kazanılması hakkında fikriniz nedir?
Ne kadar şiddet gösterirsen o kadar puan alıyorsun. Oyunların temel mantığı bu. Sonunda bir görevi başarmak, diğer seviyeye atlamak var. Sonunda iyi bir şey var o çocuk için; ama önce üç-beş insan öldürmeli. Yani çocuk şunu anlayamıyor: O oyunda sanal bir şiddet var ama o şiddetin asıl kurbanı aslında kendisi. Kaçırdığımız kısımlardan biri bu. Oradaki sanal şiddet gerçek hayattaki şiddeti doğuruyor. Küçük yaştaki çocuklar da bunu söylüyorlar. Mesela, bir arkadaşına gerçekten vuruyor, bir yerini kanatıyor; “ama oyunda vurmuştum bir şey olmamıştı.” diyor. Sanal ile gerçeği birbirinden ayırt edemeyince çocukların kafaları karışıyor. Çünkü onun için o yaşta gördüğü şey gerçek.
Peki, yetişkinler kendi hatalarının farkındalar, kendilerini de evlatlarını da düzeltmeye çalışıyorlar. Neler yapmalılar?
Öneri kısmından ziyade ben şuraya değinirim: Çocuk bunu öğrenmiş ama bunun doğduğu yere bakmak lazım. Şiddet uygulayan çocuk apaçık gösteriyor ki işler yolunda değil…
Devamı Bizim Aile Mart sayısında…