Narsistlik öyle bir sihir ki giyen kişi kendini görmüyor. Bundan dolayı bu cümleyi söyleyenlerin büyük bir çoğunluğu da en az o kadar narsist olduğunun farkına varmıyor.
Narsistlik kendine hayran olma, kendini diğerlerinden üstün görme gibi özellikleri belirgin bir kişilik bozukluğudur. O hayranlık ve üstünlük hezeyanı ile başkalarının da kendini üstün gördüğünü ya da üstün görmesinin zorunlu olduğunu varsayıyor. Kişilerarası ilişkilerde sömürgendir ve empati yapamazlar. Kıskançlık duygularından arınamazlar ancak bu duyguyu belli etmemek için kıskandıkları kişi ya da durumu küçük görme eğilimine girerler.
Aslında “Narsist birini nasıl tanırız?“ sorusundan ziyade “Narsist olduğumuzu nasıl anlarız?” sorusunu cevaplamanın daha uygun olduğunu düşünüyorum. Öyle ki narsistlerin çoğu kendinde böyle bir sorun olduğunu düşünmeden bu yazının devamını okuma zahmetine girmeyecektir. Bir tür narsist de sadece kendi merakını gidermek adına okumaya devam ederken aslında yanlış ve eksik bilgiler üzerine odaklanıp kendi mükemmel savunma mekanizmalarını çalıştırarak kusur bulmaya başlayacaktır.
Peki, neden böyle?
İnsan ziyadesiyle toplumsal yaşama ihtiyacı olan bir varlık. Bu nedenle bulunduğumuz toplumun normlarına uymak ve toplum içinde kabul görmek gibi bir gayret söz konusu. Ancak ihtiyaç ve isteklerin sınırlandırılamadığı durumlarda bu kabul görme ve onaylanma ihtiyacı kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Bu durumda kendi benliğimizde hissettiğimiz bir eksikliği ya da kusuru kapatmak için ekstra gayret içerisine girebiliyoruz. Bu süreç bizim farkında olmadan kaydettiğimiz bilişsel kalıpların sonucu olduğundan farkındalığımız da o oranda az oluyor.
Eksik ya da kusurlu olduğumuz alanları kabul etmek bize daha zor geldiğinden ve onların üstesinden gelecek yeterliliğimiz olmadığından, biz de daha kolay ve etkili yöntem olarak onların üstünü örtmeyi, yok saymayı seçiyoruz. Bu nedenle kendimizi üstün görmek, değerli olduğumuzu hissetmek için diğerlerini aşağılıyor ve yeteneklerimizi abartıyoruz. Hepimiz bunu kısmen yapıyoruz!
Özellikle toplumda üstün olarak kabul gören meslek mensupları, din adamları, parti liderleri narsistik özelliği işlevsel olarak kullanabiliyor. Belli bazı durumlarda konumu korumak, etkinliği artırmak, bazı riskler alıp belli pozisyonlarda bulunmak için çok işe yarayan bu durum, özellikle bir aşamadan sonra kontrolden çıkabiliyor. İçgörüsü tamamen azalmış kişiler sanrısal bir üstünlük pozisyonuna bürünebiliyor. Bu kişilerin çevrelerinde kendileri gibi olanlar barınamadığından kendilerine bağlanabilecek pasif kişilerin sürekli takdirini ve onayını alarak sahte benliklerini daha çok besliyorlar. Bir insanın kendini fark etmesinin büyük erdemler arasında sayılması da belki buradan geliyor.
Bir kişi kendi etrafındakileri ne kadar aşağılıyorsa o kadar narsistir, diyebiliriz. Ancak ne kadar narsistse kendini de aslında o kadar aşağılık görüyordur. Narsist insanlarla iletişim kurarken onların neden bu durumda olduklarını düşünmek bizi gerçekten rahatlatabilir. Bu nedenle bir narsist gördüğünüzde onu üç yaşında istekleri karşılanmamış ihtiyaç halinde bir çocuk olarak düşünün, kendiniz de dâhil!
Bakalım söyledikleri sizi ne kadar etkileyecek?