Ayın İçinden

Nur’un birinci talebesi Hulusi Yahyagil

 

İbrahim Hulusi Yahyagil, 1896 yılının Ra­mazan ayının birinci gününde dünyaya gelir. Dedesi İbrahim Yahyazade Efendi Mısır’da soylu bir ailedendir. Soyunun Hz. Ali’ye da­yandığı söylenir. Hulusi Bey, nesliyle ilgi­li olarak bir ağabeye, Üstad’ın kendisine, “Kardeşim, sen de ben de sadattanız” dedi­ğini söyler.1

Hulusi bey, tahsil hayatına Elaziz Askeri Rüştiyesi’nde başlar. Daha sonra Erzincan ve İstanbul’da tamamlar. Askeri lisedey­ken üç günde bir Kur’ân’ı hatmeder. Harbiye’deyken Birinci Dünya Savaşı başlar. Hulusi Bey de tahsilini yarı­da bırakıp savaşa koşar. On sekiz yaşında teğmen adayı olarak ordudaki yerini alır. 1915’te as­teğmen olarak Çanakkale savaşına katılır.

Üstad’la tanışması

Üstad Hazretleri Doğu’da Milis Albayı olarak savaşır ve büyük başarılar elde eder. Daha sonra Ruslara esir düşer ve iki buçuk yıl süren esaret hayatı başlar. Esaretten sonra İstanbul’a dönen Bediüzzaman, İs­lâm’ın hilafet merkezini İngilizlerin işgali al­tında görür. Hemen kaleme sarılarak İngiliz­lerin işgalini protesto eden bir yazı yayınlar. Hutuvat-ı Sitte adı altında birkaç kez basılan bu eser, halka ümit, işgal kuvvetlerine de gözdağı niteliğindedir. Bunun üzerine işgal kumandanı, Bediüzzaman’ı öldürme kararı verir. Her gece başka yerde kalarak izini kay­bettiren Bediüzzaman, milli mücadele hü­kümetinin de dikkatini çeker ve Ankara’ya davet edilir. Oradaki hükümetin dini has­sasiyette lakaytlık gösterdiğini gören Be­diüzzaman, milletvekillerini namaza davet eden on maddelik beyanname hazırlar. Bu durum o günkü hükümetin hoşuna gitmez.

Bediüzzaman’da aldığı manevî bir işaretle Ankara’dan ayrılır ve Van’a çeki­lir. Talebeleriyle ilim tahsil etmekteyken Şeyh Said hadisesi vuku bulur ve Bediüz­zaman hiç ilgisi olmamasına rağmen Bur­dur’a sürülür. Burdur’da da halkın sevgi­sini kazandığını gören hükümet, bu sefer Bediüzzaman’ı ileride Nur’un ilk menzili olacak olan Barla’ya sürer.

İşte aslında Bediüzzaman’ın Hulusi Bey’i ilk olarak tanıması bu sürgün yolcu­luğunda olur. Kara yolu müsait olmadığı için Eğirdir Gölü’nden motorla götürülen Üstad Hazretlerine yolculuk sırasında ileride kendisine talebe olacak olanların manevî siması gösterilir. Bunların için­de özellikle silahlı kuvvetlerden gelen bir isim vardır: İbrahim Hulusi Yahyagil. Daha sonraları Üstad bunu Hulusi Bey’e bizzat anlatır: “Ben Isparta’dan mecburi ikamet için Barla’ya sevk edilirken daha motordayken, seni gördüm ve bana gös­terildiniz!”

Hulusi Bey’ in Üstad ile ilk buluşması 1929 yılında gerçekleşir. Hulusi Bey, Üs­tad’la tanışmadan beş yıl önce Üstad’a son dersini veren Nakşi Şeyh’i Muham­med Küfrevi Hazretlerinin halifelerinden Cizreli Zeynelabidin Hazretleri’ne intisap eder.

Hulusi Bey, 1928’de Manisa’dan Eğir­dir’deki Komando birliğine tayin edilince Üstad’la buluşmanın şartları da tayin edilmiş olur. Zaten Hulusi Ağabey de bu tayin için, “Üstad’a ve Risale-i Nur tale­beliğine tayinim” diye söz eder.

Hulusi Ağabey Üstad’ı ziyarete gide­mediği zamanlarda mektupla sualler so­rar. Mektubat’ın büyük bir bölümü Hulusi Ağabey’in soruları üzerine yazılır.

Üstad Hazretlerinin birinci talebem dediği Hulusi Ağabey hakkında Barla Lahikası’nda da pek çok mektup vardır. Hem imanî bahisler içeren, hem de hiz­met metotlarını gösteren bu mektuplar Nur Talebeleri için birer rehberdir. Hulusi Ağabey, Üstad Hazretleri için zeki bir mu­hatab, ciddi bir arkadaş, hizmet-i Kur’ân ve imanda bir muindir. Hulusi Ağabey, hayatı boyunca Risale-i Nur’lara hizmet etmiş mümtaz bir şahsiyettir. 26 Tem­muz 1986’da vefat eder. Allah ondan razı olsun.

Dipnot: Nur Kahramanları serisi, İhsan Atasoy, Hu­lusi Yahyagil

Kaynakça: İhsan Atasoy, Nur’un birinci tale­besi Hulusi Yahyagil

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*