Yalanın eşler arası ilişkiye, evlilik ve aile hayatına bakan cihetini Uzm. Dr. Kenan Taştan ile konuştuk. İstifadenize sunuyoruz.
Bir uzman olarak aile içi iletişimde yalan konusunda neler söylersiniz?
Öncelikle olayı aile boyutuna getirmeden izah etmek istiyorum. Biz yalanı beyaz ve pembeye ayırdığımız gün yalanın insan üzerindeki etkisini kaldırdık. Masum, pembe yalanlar gibi tasnif ettiğimizde bizim gündemimizde “aslında söylenebilir bir şeymiş, ara ara da söylenmesi gerekiyormuş” gibi bir hale geldi. Hatta bu algı bireylerde, ailede temel yanlışlardan biri haline geldi. Farklı nedenlerle yalan söylenmeye başlandı. Şu anda aile içinde sıddıkiyet, doğruluk anlayışının olmayışının temelinde bu var. Öncellikle eşlerin birbirlerine daha iyi gözükmek için, daha iyi bir fikri empoze etmek için başvurdukları ilk yöntemlerden bir tanesi artık. O kadar fazla yalan söylüyoruz ki, neyin yalan neyin doğru olduğunu karıştırır hale geldik. İş böyle olunca tabi karı koca arasındaki söylenenlerin ne kadarı doğru ne kadarı gerçek burada sıkıntı yaşıyoruz. Tabiî toplumun geleceği olan ailelerimiz de ciddi anlamda sıkıntı altında diyebiliriz.
Kişinin kendine karşı yalanları olduğunu söyleyebilir miyiz?
“Toplumu oluşturan en temel yapı ailedir.” deniliyor; ama bireyin bozulmadığı yerlerde kurumların bozulmasını beklemiyoruz. Zaten bozulma kendimizle başlıyor. Ama insanın kendisinin yaptığı hatalar nedense daha masum sebeplere binaen yapıldığı için biz işin bu boyutunu çok fazla düşünmüyoruz. Sad Suresi “Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyi neden söylüyorsunuz?” ayetini birçoğumuz namazda okuyoruz. Kur’ân okurken de illaki okuyoruz. Ancak şu anda bu toplumda yanlış giden şeylerden bir tanesi bireysel bozulma. Bireysel bozulma, yalan orijinli olduğu için, insan önce tabiî ki kendisine söylüyor. Kendisi içselleştiriyor. Çok ender yalan söyleyen, çok sıkıştığı zaman yalan söyleyen insanın söylediği yalan bellidir. Siz bunu hissedersiniz. Çünkü çok sık ve çok kolay yaptığı bir şey değildir. Şimdiki yalanlar o kadar profesyonelce içselleştirerek söyleniyor ki, söyleyen bile bir müddet sonra kendi yalanlarına inanmaya başlıyor. Sıkıntı burada başlıyor. ‘Emin’ sıfatı Peygamberimizin (asm) peygamberlik gelmeden önceki sıfatlarından bir tanesi. Emin olarak bilinen bir peygamberin emin olmayan bir ümmeti konumuna geldik şu anda. Hal böyle olunca söylediğimizin neresi doğru neresi yanlış işin içinden çıkamıyoruz. Bundan nasibini alan da çocuklarımız. Yanlış tutumlarımız içinde pırlanta gibi yetişmesi gereken çocuklarımıza yalan söylemek için zemin hazırlıyoruz. Çok hoşuma giden bir örnek var. Babanın bir tanesi oğluna yalan söylememesi ile ilgili ailede bir takım telkinlerde bulunurken bir telefon geliyor ve çocuk telefonu açıyor. Telefonda babanın arkadaşı; “Evladım baban evde mi?” Tabiî gelen sesi baba duyuyor ve el işareti ile “ben yokum” yapıyor. Yani telefondaki kişiye benim burada olmadığımı söyle. Aradan zaman geçiyor baba çocuğun yalanını yakalıyor ve diyor ki “Evladım senin anan yalan söylemez, baban yalan söylemez, sen kime çektin?” Ben eminim bu tarz yanlışlarda biz ebeveynler yalan olduğunun farkında bile değiliz. Gündelik olduğu için yalan gibi bile gelmiyor. Bu da maalesef bu durumu kanıksadığımızdan ileri geliyor.
“Dünyanın başıma yıkıldığı gün…”
Almanya’ya giden ilk Türk ekibi, kendi kültürlerini, Avrupa’ya yavaş yavaş tanıtırken, Türklerden biri kaldığı evin küçük çocuğu ile konuşurken ”akşam bir şey istiyor musun?” diye soruyor. O da oyuncak kamyon istiyor. Akşam eve geldiğinde evin sahibesi o Türkün eline bir tane oyuncak kamyon veriyor ve diyor ki, “Sizin gün içerisinde yaşadığınız meşgaleden dolayı çocuğuma verdiğiniz sözü unutacağınızı fark etmiştim; ama ben çocuğumun yalanla büyümesini istemediğim için bunu siz almışsınız gibi çocuğuma verir misiniz?” Bizimki diyor ki, “O gün dünyanın başıma yıkıldığı gündü.” Biz önemsemeyiz ”unuttuk” deriz; ama yapacağım dediğimiz her söz çocuğun bilinçaltına gidiyor ve aslında yapılamayabiliyormuş izlenimini veriyor. Hiç unutmam; ilkokulda 4. Sınıftayım. Küçük olduğum için bayanların oturduğu yerde ben de oturuyorum. Kadınlar otururken bir şey dedi, ben de çıkarken anneme dedim ki “Anne sen yalan söyledin.” Annem dedi ki, “Anneler yalan söylemez, anneler mahsus söyler.” Ben ortaokula kadar anne ve babalar yalan söylemez, onlar mahsus söyler, yalanı biz söyleriz, diye biliyordum. Akıl baliğ olunca, bunun böyle olmadığını duyunca hakikaten çok üzülmüştüm. Benim hayatımdaki mihenk taşlarından biridir. Çocuğun bilinçaltına yerleşiyor bu. Şimdi o kadar kolay yalan söylüyor ki çocuklar… İşte o zemini onlara biz sağlıyoruz. Doğru söylediği zaman eleştirilen çocuklar o durumdan kurtulmak için yalan söylüyorlar. Seretan gibi toplumumuza sirayet etmiş bir şey. Sanal âlemden hiç bahsetmiyorum. İnsanlar başka yerden aldıkları fikirleri kendi fikri gibi yazıyor. Maalesef sanal âlem bizi yalana teşvik eden unsurlardan biri haline geldi.
Bunu biraz daha açabilir misiniz? Çünkü boşanma sebeplerine baktığımızda sanal paylaşımların ilk sıralarda olması da notlarım arasında. Bunda yalanın rolü nedir?
Aile danışmanlığı yaptığım için biliyorum; eskiden boşanmalarının sebeplerini kayınvalide, kayınbaba veya ekonomik sebepler olduğunu müşahede ederdik. İnsanların temel problemleri bunlardı. Şu anda ise bunlar olmakla birlikte ana problem, insanların sanal âlemde normalde olmak istedikleri ama olamadıkları, yapmak istedikleri ama yapamadıkları tarzda kendilerini tanıtarak insanlarla ilişkiye giriyor olmaları. Türkiye’nin her tarafından insanlar geliyor, onlarla görüşüyoruz. En son görüştüğüm insanlardan bir bayan şöyle demişti. “Hocam ben evliyim, iki tane çocuğum var. Eşim normalde düzgün bir insandır. Eşime güvenim son derece fazladır. Ben onun hiçbir zaman bilgisayarına girmem; ama geçen gün o gitti, bilgisayarı açık kalmıştı. Açık kalan siteyi normalde ben hemen kapatırım; ama o anda ne oldu bilmiyorum bir kontrol ettim, baktım. Eşim farklı bir isim, farklı bir meslek ve bekâr olarak başka insanlarla farklı bir şekilde diyaloga giriyor. Önce başımdan kaynar sular dökülmüş gibi oldu. Çok sinirlendim, akşam kendisine söyledim. Tabiî inkâr etti. Kendisi yerine arkadaşının böyle bir site açtığını falan söyledi. Tabi aradan zaman geçti ben de farklı bir isimde aynı siteye girdim. Eşime arkadaşlık teklif ettim, eşim kabul etti. Benle görüşmek için özel bir gün ayarlamak istedi…” Yani bu böyle gidiyor. Bunu ben münferit olarak duymuyorum. Bu sıkıntılar şu anda çok fazla. Yani insanların kendilerini oldukları yaştan daha küçük göstermesi ya da daha büyük göstermesi de olabilir. Sanal dünya, yani hayal dünyası, yani olmak istenilen dünya… Ben sürekli söylüyorum. Evin içerisinde kontrol edemediğiniz internet olmasın. Şu anda boşanmaların büyük kısmı sanal âlemden kaynaklanıyor. Ben özellikle bu konunun seminerlerle, konferanslarla, dramatik örneklerle, tiyatrolarla insanların gündeminde tutulması gerektiğini düşünüyorum.
Devamı Bizim Aile Temmuz sayısında…