İnsanlık tarihinde hiçbir asır yaşadığımız günlerde olduğu kadar çöp üretmedi herhalde!
Dünyamızın ozon tabakasını tahrip edecek kadar yoğunlukta kullanılan spreyler, su kaynaklarını kurutacak ve hayvanların nesillerini yok edecek derecede kullanılan plastik malzemeler…
Batı dünyasında her mevsim değişen modelleriyle moda endüstrisini ayakta tutmak için köle gibi çalışan Uzak Doğunun çocuk işçileri, zengin hanımlar daha çok takabilsinler diye Afrika’da “pırlanta” ararken parmakları kopan gençler…
Evet moda salgını, tüketim çılgınlığı arttıkça çöp yığınlarıyla birlikte mutsuz insanların sayısı da artıyor. Bu durumu fark edenler de dünyanın dengesini korumaya yönelik farklı sivil toplum hareketleriyle örgütleniyorlar. Bunların ortak sloganı “Zero waste ” yani “sıfır atık” Sadece zarûrî ihtiyaçlarını karşılıyor. İlaç, kimyasal ihtiva etmeyen ürünler kullanıyorlar. Nadir de olsa aldıkları ambalajlı ürünlerin kutularını geri dönüşüm için ayırıyorlar. “Tüketmeden, tükenmeden yaşa!” sloganıyla hayatlarını programlıyor, kendi sebze meyvelerini üretip, fazla para harcamadan da yaşanabileceğini gösteriyorlar.
Tüketim kültürü ve aile
Hayatın hemen her alanında yer alan tüketim kültürünün vazgeçilmezi olan reklamlar, insanlara daha fazla kazanma ve harcama kültürü aşılıyor, şırınga ediyor. Beri yanda, yapılan bilimsel çalışmalar tüketim kültürünün mutsuz insanların sayısını artırdığını ortaya çıkarıyor.
Bu araştırmacılardan biri Psikoloji Profesörü Tim Kasser. Dilimize “Para var, huzur yok” adıyla çevrilen kitabında maddiyatçı değerlerin başta aile kurumu olmak üzere toplumun ve dünyanın geleceğini tahrip ettiğini belirtiyor. Çözüm için tavsiyesi ise kişisel değişim.
Kısaca “sade yaşa!” diyebileceğimiz tavsiyesi şöyle: “Kendinizi keyifsiz ve moralsiz hissettiğiniz her seferinde aklınızdan maddiyatçı etkinliklerle meşgul olmak geçiyorsa, daha önce bunların hayat kalitenizi artırıp artırmadığını düşünün ve bunun kalıcı bir düzelme olup olmadığına kafa yorun. Parayı, görünümü ve şöhreti gerçekten ne için istediğinizi kendinize sorun ve daha anlamlı hedefler edinin. Eşinizle maddiyattan çok birbirinize odaklanmanızı sağlayacak bir ilişki biçimi belirleyin. Televizyonu dolaba kapatın, boyalı basınla ve dedikodu dergileriyle irtibatınızı kesin. Alışveriş merkezlerinde dolaşmaya veya internet üzerinden alışverişe son verin. Çocuklarınızın alışkanlıklarını değiştirin. Onların hangi dergileri okuduğunu kontrol edin. Aynı bakış açısına sahip başka ebeveynlerle birlikte hareket edin. Okullarda olup bitenlere duyarlı olun.”
Sade hayat imandandır!
Görülen o ki, dinimizde var olan prensipler bilimin tavsiyeleri ile de destekleniyor. Evet, dinimiz Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur’da ifade ettiği gibi “insaniyet-i kübra” olan değerlerle dolu. İsraftan uzak iktisatlı, yardımlaşma, güven ve dayanışmanın esas olduğu, tebessümün bile “sadaka” olarak kabul edildiği bu hayat tarzı aynı zamanda “gönüllü sadeliğin” de güzelliğini ihtiva etmekte.
Kütüb-u Sitte’de yer alan okuduğum bir hadis-i şerif, gösteriş, riya, hırs, açgözlülüğün esas olduğu bir hayattansa iktisat, tevazu, yardımlaşma, güven, dayanışma, samimiyetle süslenmiş, her şeyin Allah rızası için yapıldığı ihlaslı bir hayatı imanın işareti olarak tanımlıyor: “Bir gün ashab Peygamberimizin (asm) yanında dünyadan bahsettiler. Bunun üzerine Resullullah (asm) buyurdu: ‘Siz işitmiyor musunuz, siz işitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sade yaşamak imandandır.” (Ebû Davud, Tereccül, 1/4161)
Merhabalar,
Sadelik üzerine kaleme aldığınız yazınız için çok teşekkür ederim. Yaklaşık 2 buçuk senedir ben de sade yaşam, minimalizm ve atıklarımızı azaltma konusunda araştırmalar yapıyorum ve bu konuda yapılan çalışmaları hem bütçemiz hem de doğamız için oldukça faydalı buluyorum. Günümüzde hızlı tüketim arttı ancak bu durum insanların fazla eşya ve fazla kıyafet içinde boğulmasına yol açtı. Yapılan alışverişler kısa süreli mutluluk sağlasa da esas mutluluğun insanın içinde olduğuna inanıyorum ve insan yalnızca tüketerek mutlu olamaz. Gerçek mutluluğu ancak üreterek, yeni şeyler keşfederek, kendimize yatırım yaparak yakalayabiliriz. Bu açıdan ben de ‘’Az, çoktur’’ ilkesini benimseyenlerdenim ve sadeliğin hem iç huzuru hem de verimli bir yaşamı sağladığına inanıyorum. İzninizle ben de bu konu üzerine yazdığım bir yazımı sizinle paylaşmayı çok isterim: https://www.tarz2.com/fazlaliklar-sizi-tuketmesin
Keyifli okumalar diliyorum,
sağlıcakla kalın.
http://www.ebrubektasoglu.com