Bediüzzaman Hazretlerinin asrın hastalıklarına Kur’ân eczahanesinden terkip ettiği ilaçlar olan Risale-i Nur Külliyatını okumak ve ona muhatap olmak önemli bir iştir. Eserleri “Dikkat, teenni ve tefekkürle okumak” gerekir. Risale-i Nur’un “gıda ve taam hükmündeki hakikatleri” sadece akla değil, kalbe, ruha ve tüm hislere hitap eder.
“Bu eserleri anlayarak ve kabul ederek okuyan bu zamanın mühim, hakikatli bir alimi olabilir”1 der Bediüzzaman Hazretleri. O zaman bu eserleri hakkıyla anlamaya ve kabul ederek okumaya çalışmak gerekir.
Risale-i Nur Külliyatının neredeyse tamamına yakının yazıldığı Barla ve civarındaki köylerde ikamet eden talebelerin Bediüzzaman Hazretleri ile mektuplaşmalarından meydana gelen bir eser olan Barla Lâhikası Risale-i Nur’un nasıl okunup, anlaşılması gerektiğine dair düsturları satır aralarında barındırır. Telif edilen eserler çok hoşlarına gittiği için kendilerine de yazan, gelinlik elbiseleriyle ciltleyen, bu konuda eşlerinin de yardımını alan talebeler kendilerine “tarz-ı telakkilerini” soran müellife şevk ve çoşku dolu mektuplarıyla cevap verirler.
O yıllara hayalen gidip Barla Lâhikası’nda kısa bir gezinti yapmaya ne dersiniz?
“Risale-i Nur’u ruhuma yazdım.”
Bu sözler yazısı yani hattı pek iyi olmayan Bediüzzaman Hazretlerine ait. Risale-i Nurların meleke haline gelerek ruhunda yerleşmesini şu sözlerle ifade ediyor: “Hat bilse idim, hatta itimat edip, mesail ruhta kararlayarak nakşedilmeyecekti. Eskiden hangi ilme başladım, hattım olmadığı için ruhuma yazardım. Fevkalade bir meleke ihsan edildi.” 2
Risaleleri kalp kulağı ile dinleyiniz
Asrın manevî yaralarından muzdarip, manevî doktora muhtaç bir genç ifadesiyle Lahika’da yer alan Küçük Ali Ağabey “ Bu asrın manevî doktoru ve ilaçları Kur’ân’dan tereşşuh eden Risale-i Nur ve Mektubat-ı Nur’dur. Onlara sıkı sarılalım” derken şunları da ekler:
“Üstadım değil memleketimize, bütün üç yüz elli milyon Müslüman’a her saat her dakika bağırıyor. Benim gibi zahir kulağıyla dinlemeyiniz, kalp kulağıyla dinleyelim ki, her an bağırıp çağırdığını işitelim. Madem bu elmas ve cevherler, bu sergiler asrımıza verilmiş; bütün asrımızda kazancımızı versek, yine o elmasların fiyatını veremeyeceğiz. Bahar mevsimi geçmeden bütün cevherden alalım. O cevherler ise Risale-i Nur Külliyatıdır.”3
Bana mektup yaz
Bediüzzaman Hazretleri “kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor”a yazdığı mektupta şöyle der: “Zeki dostum! Kalp çok arzu ederdi; ehl-i fenden envar-ı imaniye ve esrar-ı Kur’âniyeye iştiyak derecesinde ihtiyacını hissetmek cihetinde Hulusi Bey’e benzeyecek adamlar ileri atılsın. Hem madem Sözler senin vicdanınla konuşabilirler. Hem bir Sözü, şahsımdan değil, belki Kur’ân’ın bir dellalından sana bir mektuptur ve eczane-i kudsiye-i Kuraniyeden birer reçetedir farzet. Gaybubet içinde hazırane bir musahabe dairesi aç. Hem arzu ettiğin vakit bana mektup yaz.”4
Bu bölümü okuduğumda gayri ihtiyari “Üstada bir mektup yazmalıyım!” diye düşünmeden edemedim. Neden olmasın?
Risaleleri hafızada nakşetmek
Hüsrev Abi ise okuduğu Sünnet-i Seniyye Risalesinin her bir nüktesinin başka bir hüsün ve letafette yazıldığını ifade ederek akla açılan kapılardan içeri girdiğini söyler. Yazdığı mektubun satırlarında Sünnet-i Seniyye Risalesi dile gelir ve şöyle konuşur: “Ben zahiren 15-16 sahifeden ibaret küçük bir risaleyim. Fakat hakikatte neşrettiğim nurla çok büyük denizleri geçecek bir azamette ve çok büyük yıldızların nurlarını setredecek kudretteyim. Bahtiyar ol kimsedir ki, beni hafızasında nakşederek, benimle amil olur”
Hülasa
Barla Lâhikası’nda “Risaleleri nasıl okumak gerekir?” sorusunun cevabını müellif Bediüzzaman Hazretlerinden, Hulusi Ağabeye, Refet Abiden Hafız Ali Ağabeye onlarca kişiden cevap alabilirsiniz.
Deryadan bir katre misali biz sadece birkaç cevabı yazabildik. Siz diğer cevapları da merak ediyorsanız okuma planınızı bir de bu açıdan yapın!
Dipnot:
1. İhlas Risalesi
2. Barla Lâhikası, s. 177.
3. Barla Lâhikası, s. 113.
4. Barla Lâhikası, s. 58.