Yrd. Doç.Dr Kenan Taştan’la “Risale i Nur’ da hipnotik dil” i konuştuk. İstifade edeni bol olsun…
Risale-i Nur’un insan psikolojisi üzerindeki etkisi, dili konusunda makaleleri ve çalışmaları olan biri olarak, Risale-i Nur’un neden bu kadar fazla okunduğu hakkında neler söylemek istersiniz?
Öncelikle bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Bir gün Yeni Asya gazetesinde “Risale-i Nur’ neden bu kadar fazla okunuyor?” diye küçük bir makale yazmıştım. Bir eser düşünün, okunuyor, bir daha okunuyor, bir daha okunuyor, defalarca okunuyor. Bu akla çok mantıklı gelmiyor. En iyi kitabı bile biz, bir kere, iki kere, taş çatlasın üç kere belki okuruz. O dönemde ilgimi çekmişti ve bir eserin defaatle okunmasının cevabını aramıştım. Ben Türkiye’de ilk hipnoz polikliniğini, hipnoterapi polikliniğini açan kişiyim. Yani hipnoz benim hem ilgi, hem bilgi alanım. Risalelerde farklı bir araştırma yapmaya çalıştım ve Risale-i Nur’da hipnotik dil kalıplarının çok sık kullanıldığına şahit oldum. Okumalarımda şunu fark ettim, hipnotik dil kalıplarının kendine has dil teknikleri ve sekiz tane temel özellikleri var. Bu temel özelliklerin sekizinin de Risale-i Nur’da olduğunu gördüm. İnsanı esere çeken, okuduğunuz zaman sebebini bilmediğiniz, latifelerinizin, hissiyatınızın hoşlandığı özelliklerin var olduğunu herkes söylerdi. Bunun sebeplerinden bir tanesinin, hipnotik dil kalıpları olduğu kanaatine varmıştım. Neden bukadar çok okunuyor? Çünkü günümüzdeki insanların en büyük ihtiyaçlarından birisine cevap veriyor. Her birimiz psikolojik olarak bir yerlerimizden yaralıyız. Bu yaralar toplumsal ve bireysel olarak ayrılıyor. Ki biz bireysel problemlere verilen cevaplara psikolojik cevaplar, toplumsal problemlere verilen cevaplara ise sosyolojik cevaplar diyoruz. Risale-i Nur’da her ikisine de uygun cevaplar veriliyor. Ve kullandığı dil çok enteresan. Sadece bulunduğu dönemin diline münhasır değil, bazı şeyleri izah edebilmeniz için o kalıpları o cümleleri muhakkak kullanmanız lazım, bunları da içeriyor.
Sekiz özellik demiştiniz. Peki bunlar nelerdir?
Bunun cevabı biraz uzun olacak. Hipnotik dil kalıplarının çok fazla özelliği vardır ama biz hipnoz yaparken sekiz temel özelliğe dikkat ederiz. Bunlardan biri hipnotik dilde tekrar çok sıktır. Siz vurgulamak istediğiniz mesajı farklı cümlelerle muhatabınıza söylersiniz, bunu bilinçaltına nakşedersiniz. Risale-i Nur’da kullanılan dil hipnotik dildir. Çünkü vurgulamak istenen mesajlar farklı yerlerde tekrar tekrar muhatabının önüne konuyor. Benim ilk Risale-i Nur’u okumaya başladığım dönemde, eleştirel olarak yaklaştığım maddelerden biriydi bu. Neden bir yerde anlatılan olaylar, orada anlatılıp neticelendirilmemiş? Neden farklı yerlerde bir daha, bir daha muhatabının önüne sürülüyor? Aslında bu Kur’ân’ın bir yöntemi. En bariz örneklerinden bir tanesi Rahman suresinde “Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz” diye 31 kere tekrarlandığına şahit oluyoruz. Bazı ayetlerin de farklı surelerde birçok defa tekrarlandığına görüyoruz. Hipnotik dil kalıplarından tekrar özelliği Kur’ân’da ve Risale-i Nur’da çok fazla var. Hatta bazı yerlerini okuduğunuzda risalelerin bütününü okumuşsunuz gibi olacağınız bir şey var. Yani sizden en çok istediği şeyi, en fazla tekrarı yaparak size veriyor.
“Hastalarıma 23. Söz’ü çok okumalarını tavsiye diyorum.”
Hipnotik dil kalıplarında deyimler çok sık kullanılır. Bunu Kur’ân-ı Kerim’de ve Risale-i Nur’da da çok fazla görüyoruz. Bununla ilgili öyle küçük, öyle hassas deyimler veriliyor ki, belki kendisi küçük bir cümle ama izahını yapmaya çalışsanız felsefe kitapları kadar olacak bir konu. Bunlardan birkaç örnek vermek istiyorum. 23. Söz’de “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder” diyor. Kendi içerisinde küçük bir cümlecik bu. Sadece bu cümle ilgili bir kitap veya saatlerce konferans yapılabilir. Yine 23. Söz’de “İman, insanı insan eder belki de insanı sultan eder. Öyle ise insanın vazife-i asliyesi iman ve duadır.” diyor. “Bu kainata niye geldik? Peki geldik ne yapacağız?” sorusunu öyle güzel izah etmiş ki muhatabı buradan bile bir çok derdine çözüm bulabiliyor. Ben terapi yaptığım için muhafazakar hastalarıma 23. Söz’ü çok okumalarını tavsiye ediyorum. Deyimlerle ilgili Mektubat’tan bir örnek vereyim. “Zaman gösterdi ki cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.” Müthiş bir felsefe. Bu türler Batılı birinin kaynaklarında olsa ben eminim her biri defalarca aklımıza nakşedilmişti. Biz biraz da bizden olana nankörlük yapıyoruz sanki, ben öyle düşünüyorum.
Metafor kullanımı
Hipnotik dilin kendi içinde masallar, hikayeler, kıssalar dediğimiz metaforları var. Mesela bazı insanlara olayı bilimsel, çok didaktik, formel anlattığınızda etkili olmuyor. Bunun içine biraz anekdot, kıssa, hikâye kattığınızda daha etkili oluyor. Risalelerde bunun çok fazla örneği var. Üniversitede öğrenci olduğum yıllarda, ki ben çok eleştirel bakar ve “Bu Nurcular kırk kere aynı şeyi okuyorlar” diye kızardım. Sonra Cenab-ı Hak, “Kınayanda, kırk batman bulunur” sözünü benim üzerimde tezahür ettirdi çok şükür. 4. Söz’deki 24 altın metaforu beni çok etkiledi. Etkileyen şey de şuydu, siz muhatabınıza namazı anlatırken, seviyesine inmek veya çıkmak, aynı frekanstan anlatmak zorundasınız. Ama 4. Söz’deki 24 altın meselesini, 70 yaşındaki birine de okusanız, 7 yaşındaki birine anlatsanız muhatabın seviyesine inmeye ya da çıkmaya gerek kalmıyor. Yine 10. Söz gibi müthiş bir sözü Bediüzzaman Said Nursî haşir olayını o kadar güzel örneklerle, metaforlarla anlatmış ki birinin zihninde canlandırmaması mümkün değil. Muhatabına bilimsel şeyleri o kadar güzel metafor ve kıssalarla veriyor ki, ikna oluyorsunuz.
İlgi çeken cümle kalıpları
Hipnotik dilde çok sık rastlanır. Mesela bir insanı obezite için, sigarayı bırakması veya kilo vermesi için hipnoz edeceğiz. Ben muhatabımın duygusunu öne çıkaran cümle ve kalıplar kullanırım. Öncelikle sorarım pozitif mi, yoksa negatif olan şeylerden mi etkileniyorsun? Hangisini tercih ederse etsin, onunla ilgili cümle kalıbı bulmaya çalışırım. Risalelerde de aynı şeyleri görüyoruz. Risaleleri okuyan kişilerde en çok dikkat çeken, cümlelerin veya konuların uzunluğudur. Yine üniversite yıllarımda çok eleştirdiğim ama daha sonra hikmetini anladığım bir şey. Bir cümle bir paragraf, Ayetül Kübra risalesi gibi. Ünlü Fransız yazar Balzac’ı diğer yazarlardan ve yazdığı eserleri diğer eserlerden farklı, edebi kılan bir özelliği var. Balzac anlatacağı şeyleri uzun cümlelerle muhatabını hiç sıkmadan anlatan bir yazardır. Balzac’ın bu özelliğini dünyanın her yerinde bilinir. Oysa bu anlamda en önemli eserin Balzac’ınki değil, Risale-i Nur’lar olduğunu düşünüyorum. İncelediğinizde bazı cümleler çok uzun paragraf niteliğinde, hatta sayfa niteliğinde ama anlam bütünlüğünden kopmadan istenilen mesajı açık net bir şekilde dizayn edilmiş.
Uzun cümlelerde beyin daha fazla efor sarf ettiği için, bir hikmeti de o olabilir mi?
Tam tersi, normal şartlarda bir eserin edebi olabilmesinin bir kriteri, az sözle çok şey anlatmak. Ne kadar az şeyle, çok şey anlatabiliyorsanız kaleminiz güçlü olur. Ancak diğer edebi unsurlardan bir tanesi şu, anlatmak istediğinizi uzun cümlelerle muhatabınızı sıkmadan anlatmak. Bilinç ve bilinçaltı farkı şu, bilinç söylediğiniz şeyleri takip etmek ister, cümlenin kısa olması, takip edilebilir olması lazım. Bunları verirken de kısa ve öz bir şekilde verilmesi lazım. Bilinçaltına mesaj vermek istediğimizde mümkün mertebe cümlenin sonuna nokta koymayın deriz. Mümkün mertebe uzun cümleler olsun. Cümlelerinizin arasına etkili kelimeler ve cümleler sıkıştırın. Çünkü bilinçaltı bir şeyi anlarken özneye, yükleme, tümlece, onun dil gramerinin uygun olup olmadığına bakmaz. Bilinçaltı duygu ile öğrenir. Sözün gücünü artırmak, desibelini arttırmaktan daha önemlidir bilinçaltı için. Biz de şunu biliyoruz. Yapılan en gelişmiş çalışmalarda, insan vücudunda bilincin hakimiyeti en fazla yüzde altı çıkmış. Yani bunun anlamı şu, normal şartlarda bizi yöneten, yüzde doksan dört duygularımıza, fikirlerimize hayatımıza yön veren bilinçaltımız. Bilinçaltının da bir şeyi anlaması için belli formel kalıplara girmesi gerekmiyor. Kur’ân-ı Kerim’de de aynısı var. Genelde okunulanı anlamadığımızı görüyoruz. Ama ondaki tını, cümleler bizim bilinçaltımıza, bizdeki latifelere yer ediyor ve hiç anlamıyor gibi görünen bazı ayetlerde ağlıyoruz, hüzünleniyoruz. Normal şartlarda birine sorsanız ne anladın diye belki bir şey diyemeyecektir. İşte burada asıl anlayan bilinçaltıdır.
Hipnozun özelliklerinden biri de cümlelerde bağlaçların ve ara kelimelerin sık kullanılması. Ve, ama, fakat, iken, çünkü gibi. Zaten bir cümleyi, paragraf suretinde veriyorsanız, ister istemez bağlacı çok sık kullanmanız lazım. Her bir bağlaç amacına ve dildeki kullanımına bağlı olarak kullanılırsa, bilinç altınıza etki etmesini sağlıyor. Mesela olumlu söylediğiniz bir şeyden sonra, ‘ama’ ve ‘fakat’ demiyorsanız ‘iken’, ‘bununla birlikte’yi kullanıyorsa o daha kolay bilinçaltınıza gidecektir. Risaleleri incelediğiniz zaman bağlaçların çok sık ve anlamlı kullanıldığını görürüz.
Bir diğer özellik hipnotik dil kalıplarında daha çok olumlu mesajlara yer verilmesidir. Mesela dünyada bu kadar hipnoz yapan insan var. Bir hasta iki tane hipnotizere gider. Aynı telkinleri verdiğini düşünür. Birinden alır diğerinden almaz. Obezite üzerinden örnek veriyim. Mesela ben hipnoz altında hiçbir hastama “Bugünden sonra zayıflayacaksın, diyet yapacaksın” demedim. Çünkü bunlar olumsuz kelimelerdir. Diyet kelime itibariyle bir suça bedel ödemektir. Ben “diyet yapacaksın” dediğimde bilinçaltı bunu nasıl algılıyor, bir suç işledim bedel ödeyeceğim. “Zayıflayacaksın” demek de dilde olumsuz anlamlı, zayıf şahsiyetli gibi. Olumlu cümleler söylemek lazım. “Bundan sonra her geçen gün ideal kilona yaklaşacaksın.” Bu hipnotik dil kalıbında olumlu cümlelere örnektir. Risalelere baktığımızda böyle görürüz. Mesela bir paragrafın başında “Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz.”diyor. Bunu kim istemez ki? Cümlenin devamı “Hayatınızı iman ile hayatlandırınız, feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.” Giriş o kadar hipnotik ve ilgi çekici ki devamında söylediği şeyler iştiyakını arttırıyor.
Hipnotik dil kalıplarında bilinçten ziyade bilinçaltına hitap ediyor. Eğer bilinçaltına hitap ederseniz muhatabınıza vermek istediğinizi kısa sürede, olumlu cümlelerle tekrar ederek, beş duyusuna hitap ederek, verebilirsiniz. Bahsi geçen beş duyuya da değineyim. Burada muhatabına hemen her şeyi, hayal ettirme vardır. Verdiği örnekleri sanki sizin gözünüzün önünde canlanıyormuşçasına, konuşuyormuşsunuz gibi hissedersiniz. Bu da beş duyuya hitap eder. Risale-i Nur’da hipnotik dil kalıplarının çok sık kullanıldığını ve çok okunmasının sebeplerinden birinin de bu olduğuna inanıyorum.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Yaptığım terapilerden şunu söyleyebilirim, çağımız stres çağı, kaygı çağı. Her türlü maddî-manevî imkanlarımız olduğu halde insanlarımızın büyük bir kısmı mutlu değil. O yüzden tavsiyem az da olsa Risale-i Nur ya da benzeri kitapları her gün okumalarıdır. İkincisi antideprasanlar içerek bulunduğumuz durumlardan kurtulamayız. Söylemeye çalıştığım en iyi terapi manevî terapidir. Bugün çok namaz kıldım, çok kitap okudum, bu beni bir ay idare eder diyemiyoruz. Az da olsa devamlı olan makbuldür.