Yaşlı ve sakat bir sahabeydi. Bedir savaşına tüm ısrarlarına rağmen katılamamıştı. Çocukları ayağı sakat olduğu için katılmasını istememiş, Peygamber Efendimizle (asm) konuşmuşlardı. Peygamber Efendimiz de (asm) rahatsızlığından dolayı ona farz olmadığını söylemişti.
Hz. Amr bin Cumuh (ra), Uhud savaşına katılmakta kararlıydı. Resul-i Ekrem’e (asm) giderek:
“Bedir savaşına katılmayı çok istedim ama mümkün olmadı. Bu kez katılmakta kararlıyım.”dedi.
Peygamber Efendimiz (asm):
“Ya Amr, senin savaşlara katılman doğru değil.”buyurdu.
Hz. Amr (ra) :
“Ya Resulallah, ben savaşa katılmayı çok istiyorum. Çocuklarım da bir türlü razı olmadılar. Fakat Cenab-ı Hak’tan dileğim şudur ki, harpte şehit olayım, Cennete ereyim. Şu ihtiyar yaşımda beni Cennet yolundan mahrum etmeyin ya Resulallah!” diye yalvardı.
Resul-i Ekrem (asm) onun bu haline üzüldü ve çocuklarına dönerek:
“Siz fazla ısrar etmeyiniz. Belki de ona şahadet ve Cennet nasiptir.” dedi.
Hz. Amr (ra), Resul-i Ekrem’den (asm) bu müsaadeyi aldıktan sonra heyecanla Hz. Ömer’in (ra) yanına gitti. Ondan silah alarak harp meydanına koştu.
Savaşta Allah’a yalvarıyordu:
“Ya Rabbi, bana şahadet nasip eyle! Ben canlı olarak evime dönmek istemiyorum.”
Samimiyetle yaptığı bu dua kabul oldu. Harbin kızıştığı bir zamanda Müslümanlar etrafa dağılmıştı. Fakat Hz. Amr (ra), oğlu ile birlikte hiç vazgeçmeden devam etti. O kadar çok diretti ki nihayet oğlu ile beraber şehit oldu. Resul-i Ekrem (asm) onların şehit olduğunu haber aldığı zaman şöyle buyurdu: “İşte şimdi, Amr, oğlu ile beraber Cennete ayak bastı.”