Güzel bir gün. Yolcular vapur bekliyor. Bir yandan da tanıdık olanlar birbirleriyle sohbet ediyor. Bir kenarda gayet şirin bir kız çocuğu annesiyle yarenlik ediyor. Aile içinde mutlu olduğu ve sevgi açısından tatmin edildiği her halinden belli. Çünkü huzurlu ve sakin bir yapısı var.
Bir müddet sonra yanında bir kız çocuğu olan başka bir bayan geldi ve bir banka oturdular. Küçük kızın davranışlarında derin bir huzursuzluğun belirtileri var. Annesine devamlı problem çıkarıyor. Bir müddet sonra bu kız diğer küçük kızcağızı fark etti. Nedense ondan çok rahatsız oldu.Onunla hiç gereği yokken bir üstünlük yarışına girişti. Yanına giderek dedi ki;
“Benim kocaman bir kız bebeğim var yaaaaa.” Küçük kız şaşırdı birden,
“Benim de var” dedi.
“Ama benimki yürüyor” dedi diğeri,
“Benimkisi uyuyor” dedi öbürü.
Bu şekilde atışmaya devam etmeleri, milletin ilgisini çekti ve dinlemeye başladılar.Bu arada ilk atışmayı başlatan,
“Benim bebeğimin o kadar güzel bir yatağı var ki orada uyuyor” dedi.
“Benim bebeğimin de yatağı var” dedi diğeri.
Atışmayı başlatan, bu kızı alt edecek bir sebep arayıp duruyordu. Nihayet boynundaki kolyeyi çekiştirip gösterdi.
“Senin bundan var mı?” Küçük kız hemen bileziğini gösterdi,
“Ama benim de bileziğim var.” Ve atışmaya devam ettiler.
“Benim bana ait kocaman bir odam var.”
“Benim de var ama.”
Kızcağız hiç sebep yokken başlatılan bu atışmadan bunaldığı için, onu susturacak bir çare arayışında idi. Birden saçlarını savurarak,
“Senin böyle uzun saçların var mı?” dedi. Ondan sonra kıyamet koptu. Diğer kız annesine koşturdu, çığlıklar atarak,
“Çabuk çöz saçlarımı çabuk. Ben ondan aşağı kalamam. Benim de uzun saçlarım var.” diye huzursuzluk çıkardı. Annesi baktı olacak gibi değil saçlarını çözdü ve düzeltti. Hemen koşturarak ve biraz da kasınarak,
“Baaak, benim de uzun saçlarım var” diye saçlarını küçük kızın burnu dibinde savurdu.
Bu arada vapur geldiği için herkes koşturdu. Küçük kızlar da birbirini kaybetti ve tartışma bitti. Biz de gittik vapurdaki yerimize yerleştik ama aklım küçük kızların tavırlarındaydı.
Anneleri bu kızcağızlara asıl yarışılması gereken mevzuların ibadetlere, ahirete ve uhrevi mevzulara ait olduğunu ve bunların da başkasına üstün olmak için değil de, Allah rızası için yapılması gerektiğini, kalb ve kafalarına sokmazsa, dünyevi metalarda bir diğerinden üstün olmak için yarışırken, mutsuz ve perişan ömürlerini heba etmiş olacaklardı.
Tartışmayı başlatan küçük kızın çabasında, ne olursa olsun, ondan daha üstün bir kimsenin varlığını kabul edememe durumu vardı ki, onu şimdiden huzursuz ve mutsuz ettiği belli idi. Ne diyelim, Allah her ikisine de hidayet etsin ve annelere de onları terbiye hususunda istikamet verip, yardım etsin. Amin.