Tatil sevinci…
Eve koşan adımlar, hızlı atan minik kalpler…
Dönemin yorgunluğunu tatilde bir güzel dinlenerek geçirme fikri. Eğlenmek… Gezmek… Kulağa hoş geliyor. Ya ruh ne âlemde? “Ben de varım. Beni de dinlendirin.” diye çırpınan ruh, aklı harekete geçiriyor. O hâlde kâinat kitabını tefekkür ederek okumalı ve Kur’ân-ı Kerim’i öğrenmeli. Acaba bunları nasıl ve nerde yapmalı? Cevabı kolay. Risale-i Nur programında….
Tüm bu düşünceler minik kalplerin heyecanına heyecan katıyor. Özenle ve titizlikle hazırlanıyor çantalar. Başörtüsü, etek, defter, kalem, namaz tesbihatı, Risale-i Nur ve Kur’ân-ı Kerim… İtinayla yerleştirilip, Besmele ile kapanıyor çantalar.
Şimdi yolculuk vakti. Aileden birkaç günlük ayrılık zor gibi gelse de, akranlarla birlikte olmanın neşesi unutturuveriyor özlemi… Cıvıl cıvıl bir otobüs… Merak ve sevinç dolu gözler… Nasıl bir mekâna gidileceğini hayal ederlerken, birden duruyor otobüs. Ne de çabuk geçmiş vakit.
Çiçeklerle kaplı, ağaçlarla çevrili, sevimli iki katlı bir ev karşılarında. Herkes çantasını kapıp bahçeye koşuyor.
“Burada top oynanır.”
“Ağaçlarda meyveler vaarr..”
“İp getiren var mı ip? İp atlarız.” Bunun gibi sözler havada uçuşuyor. Kapıda nur yüzlü bir teyze. Belli ki ev sahibesi. Buyur ediyor çocukları içeri. Yavaşça giriyorlar. Sade bir ev. Ama düzenli. Dikkatlerini kırmızı kitaplar çekiyor. “Ne kadar çok..” diyorlar. Nur yüzlü ev sahibesi “Hepiniz rahatça okuyun diye o kadar çok” şeklinde cevaplıyor.
Herkesin kalacağı oda ve arkadaşı belirleniyor kur’a ile. Adaletle başlıyor program. Ve Besmele ile kapanan çanta Besmele ile açılıyor…
Hemen abdestler alınıp, namaz kılınıyor. Ardından namaz tesbihatı, kısa bir Risale dersi. Ve yolculuğun sonrası açlık hâli iyice hissedilirken sofraya oturuluyor. Mis gibi çorbayı iştahla içmeye başlıyorlar. “Evde ben bu çorbayı içmezdim aslında..” diye düşünecek gibi olurlarken ikinci tabağı istediklerinin fark ediyorlar. “Muhabbet iştahı açıyor galiba” diye gülüşüyorlar… Hamd ve şükürle kalkarlarken sofradan, elden ele gidiyor bulaşıklar. Herkes birbirine yardım peşinde, yaşları küçük olsa bile…
Geniş, ferah ve sade salonda başlıyorlar Risale dersine. Namazın hakikati, Allah’ın birliği, örtünmenin mâhiyeti, Peygamberimizin (asm) hususiyetleri şeklinde bir çok konu işleniyor program boyunca.
Ara verilince doğru bahçeye koşuyorlar. Grup hâlinde oynanan oyunlar birbirini kovalıyor… Yakan top, ip atlamaca, voleybol, körebe… Bazen de koşturmadan yorulup oturmayı tercih ediyorlar. Kelime oyunları oynuyorlar çay eşliğinde… Neşeli gülüşmelerle doluyor sevimli ev.
Ezber saatlerinde dikkat kesiliyorlar ellerindeki kağıda. Kimi namaz surelerini ezberlerken kimi namaz tesbihatını ezber gayretinde. Bazen “Tamaam!.. Ezberlediim!” diye sesler duyuluyor aralarından. Diğerleri “Az kaldı… Biz de ezberleyeceğiz..” diyerek gayret ediyorlar.
Ezber sonrası dondurma yahut tatlı ile mükâfatlandırılıyorlar. Lezzeti şükür için isteme kaidesini unutmadan…
Bu minval üzerine günler geçiyor neşeyle… Ve programın sonuna geliniyor. Hediyelerini alıyorlar programa katılmaktan ötürü. Kalemlik, saat, kitap vb. şeyler… Küçük ve sevimli. Asıl hediyeleri ise öğrendikleri bilgiler ve ruhlarının tatmin hâli. Bâki dostluklar kuruyorlar birkaç gün içinde. Program boyunca üzerlerine titreyen, onları misafir eden ev sahibesine ve ablalarına muhabbetle sarılıyorlar, arkadaşlarını hasretle kucaklıyorlar. Ayrılmak zor geliyor. Fakat ailelerine kavuşma heyecanı da başlıyor içlerinde. Karışık duygularla ayrılıyorlar bahçeli, sevimli evden…
“Keşke bitmese” dedikleri bir programdan dönerken evlerine, birbirlerine verdikleri sözleri geliyor zihinlerine…
“Tatilimizin geri kalanını da bu programı uygulayarak geçireceğiz.”
“Ben namazlarımı hep kılacağım.”
“Ben de köye gitsem de her gün Risalemi okuyacağım.”
“Tatil ancak böyle güzel olur, yoksa boş boş geçen günlerin tadı olmaz ki..”
Zihinlerde bu konuşmalar geçerken dilleri başlıyor terennüme…
“Annem beni yetiştirdi, bu hizmete yolladı.
Teslim etti Risâleyi, Allah’a ısmarladı…”