“İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir.”
Bediüzzaman Said Nursî
Osman bin Talhâ, Mekke’de Kâbe Kayyımlığı ile vazîfeliydi. Sülâlesi câhiliye devrinde Kâbe’nin hicâbet vazîfesini yapardı, yani kapı anahtarını taşırdı.
Hicret’ten önceydi. Peygamberimiz (asm) bir gün Kâbe’ye girmek istemiş, fakat Kâbe’nin hizmetleri ile meşgul olan Osman b. Talha anahtarı vermemiş hatta Efendimize (asm) kaba ve katı davranmıştı.
Peygamberimiz (asm):
“Ey Osman!.. Bir gün gelecek beni, bu anahtarı elde etmiş ve istediğim yere koymakta, arzu ettiğim kimseye vermekte serbest olacağım bir mevkide bulacaksın!” demişti.
Osman b. Talha: “O zaman Kureyş kuvvetten düşmüş, yok olmuş demektir!” cevabını vermişti.
Resul-u Ekrem Efendimiz (asm) ise:
“Hayır ya Osman! O gün Kureyş için daha şerefli bir gündür.” buyurmuştu.
Mekke’nin fethinden sonra anahtar Peygamberimize (asm) getirildi. O (asm) da bu büyük vazifeyi yine Mekke’nin fethinden altı ay önce Müslüman olan, Hz. Osman b. Talha’ya (ra) vererek: “Ey Osman!.. İşte anahtarın, al!”buyurdu.
Hz. Osman b. Talha (ra) anahtarı alırken:
“Sen, şüphesiz Allah’ın Resulüsün!” dedi.