Semadan arza doğru yönelmiş şemsin ziyası.
Öyle güzel yansımış ki değdiği her yere.
Kuşlar gıpta ile bakarmış bu yerlere. Gıptaları sevince dönermiş neden sonra. Dâhil olmak istercesine uçuşur dururlarmış ziyanın yansımasında.
Kelebekler farklı bir heyecanla kanat çırparmış. Ziyanın yansıdığı her çiçek bir başka konak yeri olurmuş.
Karıncalar da bambaşka bir gayret hâsıl olurmuş. Gayretle taşırlarmış her taneyi yuvalarına.
Ağaçlar daha bir kadim dururlarmış toprakta. Sağlamlaşırmış kökleri, yükselirmiş dalları.
Ve bu şemsin ziyasında ruhu hâlelenen birçok genç yürek varmış. Anadolu’nun dört bir yanında. Taife-i nisâdan oldukları için daha narinmiş yürekleri, çok daha hassasmış hisleri.
Her ziyanın yansımasında bir başka hayale kanat çırparlarmış. Bir başka hülyanın yolundan gidermiş zihinleri.
Bazı vakit, olur da şemsin önüne bulutlar geçip karanlık olursa, ümitsizliğe kapılmazlarmış. Karanlığın içinde hayallerini canlı tutar, adım adım ileriye giderlermiş.
Ebemkuşağı çıkmadığı, renksizlik hâkim olduğunda ise…
Onlar fıtratlarındaki renkleri keşfeder, kendileri oluştururlarmış gökkuşağını.
Hem de rengârenk…
Ola ki çiçekler solmaya yüz tutarsa; sadberk olur, bir çiçeğe yüz yaprak olarak intişar ederlermiş.
Öyle heyecanlı, öyle şevkli, öyle gayretlilermiş ki…
Zira onların hayallerini istikamette tutup, sağlamlaştıran Şemsüşşümus olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hakikatleriymiş.
Bu hakikatlere onları vâsıl eden Risale-i Nur’u gönüllerinin mihrak noktasına koyup, dem ve damarlarına işlercesine hemhal oluyorlarmış.
Ve bu sâyede, semadan şemsin ziyasına tebessüm ediyor, ziya olmadığında ise tebessümleri devam ediyormuş.
Hayâllerini süsleyen uhrevî âlemlerdeki güzelliklermiş.
Bunun için bu dünya âleminde var güçleriyle çalışıyorlarmış.
“Gayret bizden, tevfik Allah’tan” düsturu sayesinde o hassas ruhları yıpranmıyormuş.
Kâinat onların hâline gıpta ile bakarken, meleklerin alkışları semadan duyuluyormuş.
Hayallerini iman hakikatleriyle süsleyip, Risâle-i Nur’la hizmeti gaye edinen gençleri biz de alkışlıyor ve tebrik ediyoruz.
Bin Bârekellah! Yüz bin Mâşâallah!