Bu ayın kapak konusunu gördüğümde işte benim konum dedim. Mesleğim gereği yeşille, ağaçla çok içli dışlı olmama rağmen konunun ucundan tutup ne yazacağıma karar veremedim uzun süre. Bilgi vermeyeceğim size buradan. Biliyorsunuz bilgi her yerde artık. Bilgiye ulaşmak hiçbir çağda bu kadar kolay olmamıştı hatta. Ben bu ay bilgisayarın başına oturunca ne hissetiysem, düşündüysem onu yazmak istedim. Çünkü bilgiye ulaşmak ne kadar kolaylaştıysa fikre, tefekküre ulaşmak o kadar zorlaştı günümüzde. Birlikte yorumlayalım istedim fikirlerimi. Çünkü yazının sonunda ne çıkacak ben de bilmiyorum.
Yeşil renginin anlamını Google’a yazdığımda denge, uyum ve büyümenin rengidir yazıyor. Başka bir kaynaktan da güveni, barışı temsil ettiğini öğreniyorum. Buradan yola çıktım ve ağaçların neden yeşil yaratılmış olabileceğini düşündüm. Bence;
Ağaçlar dengeyi temsil ettiği için yeşildir
Ağaç varsa toprakla hava uyum problem yaşamaz. Ağaçtan düşen yaprağın toprağa ulaşması mümkün olmayan şehirler kuruyoruz. O yaprak toprağa ulaşmadığı zaman atık sayılıyor ve zaten atık miktarı artan dünyaya, bir de o yapraklar siyah poşetlere koyulup çöpe atılıyorlar. O poşet sayesinde de toprakla buluşsa 3 ay geçmeden bozunup ekolojik döngüye girebilecek bir yaprak, uzun yıllar çözünmeyen poşete hapsediliyor.
Ağaçlar güveni temsil ettiği için yeşildir
Banka logolarında çok kullanılır bu yüzden yeşil. Ağacın olduğu yerde toprak tutunur, toprağın olduğu yerde hayat vardır zaten. Hayatın olduğu yerde insan için güven vardır. Çünkü toprak sürekliliğin, cömertliğin en güzel örneğidir.
Ağaçlar büyümenin işareti olduğu için yeşildir
Okul logolarında sık kullanılır bu yüzden belki de. Yeşil ışıkta geçilir ya da. Yeşil sana tanınan hakkı temsil eder. Cihazlardaki yeşil ışığın yanması, çoğu zaman, cihazın çalıştığını, hizmet ettiğini gösterir.
“80 darbesinde hapse düşen Yazıcıoğlu uzun süreli hücre cezasına çarptırılmış. Hücresi güneş görmediği için, görme duyusunda yavaş yavaş problemler oluşmaya başlamış. İçerisinde bulunduğu bu zor durumda, gözlerinin daha da kötü olmasını engellemek için haftada bir maydanoz aldırır ve maydanoza dakikalarca, saatlerce bakarmış. Yeşildeki gözü dinlendirici bu özelliği kullanan Yazıcıoğlu, bu sayede gözlerindeki problemlerin ilerlemesini engellemiş…” Bu bilgi beni çok düşündürmüştü. Yeşil rengin iyileştirici özelliği olduğu uzun yıllardır biliniyor zaten. Psikolojik hastalıkların tedavisinde de etkili bu renk.
Peki bu iyileştirmelere, güvene, büyümeye, dengeye, uyuma en çok ihtiyacımız olan çağda, neden yeşilden bu kadar uzaklaşıyoruz sizce? Neden yeşil görmeye hasret nesiller yetiştirmeye mecbur bırakılıyoruz?
Çünkü betonlaşmak bize medeniyet diye öğretildi. İnşaat mühendisliğinin İngilizcesinin “Civil (medeniyet) engineering” olması bunun ispatı kıvamındadır bence. Gelişmiş ülkelerde doğayla uyumlu kentler yapılandırılırken, var olan gökdelenleri nasıl doğaya dost yaparız diye düşünülürken, gelişmeye çalışan ülkelere beton pazarlandı, metropol hayatı özendirildi.
Çünkü yeşilden uzaklaşırsak duygudan uzak, bilinçaltı oyunlarının kolay yapıldığı robotik nesiller yetiştirmek kolaylaşacaktı.
Yeşili veya ağacı azaltan, hırsına yenik düşenlerdir. Cömertlikten en uzak olan, savurganlığa israfa en yakın olandır. Bu asrın en büyük düşmanı da israfı özendiriyordu hatırlayalım.
Yeşili az şehirlerde zaman bile israf edilir, bereketsizdir gün. Bunu bir iki gün de olsa İstanbul’da yaşamış olan herkes bilir.
Yeşil mavi ve sarıdan oluşur. Mavi güven, sarı zeka rengidir. Yeşil bu yönüyle bile bize gelişirken aklı, sorumluluğu ve güveni dürüstlüğü bir arada tutmamızı öğütlemektedir. Doğru karar vermede yeşil renge bakmanın önemini vurgulayan birçok bilimsel makale vardır. Yeşilden uzaklaştırılarak doğru karar verme mekanizmamız da tahrip edilmiyor mu acaba? Sırf bunun için bile, sırf bu kadar yanlış karar alınan bir toplum olmamız bile, yeşile muhtaç olduğumuzu göstermez mi?
Bence gösterir. Bediüzzaman Hazretlerine en güzel kitaplar ormana bakarak, ağacın tepesinde yazdırılmamış mı?
Peygamberimiz (asm), “Kıyâmet kopuyor olsa ve birinizin elinde bir fide bulunsa, kıyâmet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın!” demişken biz olan ağaçları ne uğruna düşünmeden kesiyoruz? Bunun adı, hırstır, hasarettir, bencilliktir. Allah bizi yeşilsiz bırakmasın yeşilseverler.