Günümüzde ilim ve teknolojinin birçok alanda hayatımızı kolaylaştırması, refah düzeyinin artırması huzuru temin etmeye yetmemiştir. Maneviyatın ihmali çağın hastalıklarını daha da artırmış ve ağırlaştırmıştır. Kısaca; materyalist eğitim sistemi, ilim ve teknolojiye hakim, ama manevi problemlerine çözüm üretemeyen nesiller ortaya çıkarmıştır.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (asm) kızlarını diri diri toprağa gömen vahşi bir toplumdan “Saadet Asrı” olarak adlandırılan faziletli bir toplum meydana getirmiştir. Peygamberimizin (asm) eğitiminden geçen Sahabeler asırlardır insanlığa yol göstermeye devam etmektedir. Onların izinden giden Müslümanlar da yaşadıkları her zamanda ilim, hikmet ve maneviyat öncüleri olmuşlardır.
O’nun (asm) sohbetinde bir an bile bulunmak kişiyi değiştirir ve dönüştürür, Sahabe yapar. Neler yaşanır? Nasıl bir sohbet tarzı takip eder?
Bununla ilgili ibretli, bizlere yol gösterecek bir örnek okudum geçtiğimiz günlerde sizlerle paylaşmak isterim:
Ezandaki sır
Peygamberimiz (asm) her yaştan insana değer verir, muhatap olurdu. Sahabeler onunla yaşadıkları her anı ömür boyu tatlı bir hatıra olarak yaşar ve başkalarıyla da paylaşırlardı.
İşte onlardan biri de Ebu Mahzure’dir (ra). İslâm’a girişine vesile olan olayı şöyle anlatıyor:
“Peygamber (asm) Huneyn Gazvesi’nden dönüyordu. Mekkeli on kişilik gençler grubuyla birlikteydim. Huneyn yolunda onlarla karşılaştık. Müezzin namaz için ezan okuyordu. Biz bir köşeye çekildik ve alay ederek müezzinin söylediklerini tekrar etmeye başladık. Bizi duymuştu. Ezan bittikten sonra Resulullah (asm) “Şu gençlerin içinde gür ve sesi güzel olan biri var” diyerek bizi yanına çağırdı.
“Gür sesli olanınız hanginiz?” diye sordu. Herkes beni gösterdi. Bunun üzerine yanımdakileri gönderdi, beni ise alıkoydu. “Haydi bir ezan oku!” dedi. Ondan ve bana emrettiği işten son derece nefret ettiğim halde kalkıp önünde ayakta durdum. Bizzat bana ezanın okunuşunu öğretti. Ezanı bitirdiğimde beni çağırdı, içinde bir miktar gümüş para olan bir kese verdi. Sonra alnımı, göğsümü elleriyle sıvazladı ve “Mübarek olsun!” diyerek beni tebrik etti, hayır ve bereket duasında bulundu.
Ben “Ya Resulullah! Mekke’de ezan okumama izin ver” dedim. O da: “Peki bu vazifeyi sana verdim” buyurdu. İşte artık o anda duyduğum nefretten bende bir iz kalmamış, kalbim onun sevgisiyle dolup taşmıştı. Resulullahın emir ve talimatı üzerine müezzinlik yaptım” (Ahmed b. Hanbel, III. 409: Nesai, Ezan. 5, 6. İbn Mace, Ezan)
Nereden nereye? Huneyn Savaşı’ndan dönen İslâm ordusunda Bilal-i Habeşi’nin okuduğu ezanla alay eden müşrik Kureyşli genç Ebu Mahzure ömrünün sona erdiği hicri 59 yılına kadar Mescid-i Haram’da müezzinlik yaptı. Peygamberimizin dört müezzininden biri oldu. Kendisinden sonra Mescid-i Haram müezzinliğini asırlarca oğlu ve torunları devam ettirdi.
Psikolog ve pedagoglarımızın bu nebevî eğitim sisteminden çıkaracağı çok dersler olsa gerek!
Kolaylaştırın zorlaştırmayın!
“Kolaylaştırın zorlaştırmayın. Müjdeleyin nefret ettirmeyin!” düsturunu hayatında uygulayan ve tavsiye eden Peygamberimiz (asm) her zaman aşırılıktan uzak, dengeli, uyumlu nesiller yetişmesini hedefledi.
Mükemmeliyetçi olmamak, itidalli, adım adım da olsa ilerleyen bir yol takip etmek bıkıp usanarak yaptığı işi terk etmekten çok daha isabetli değil midir?
Hülasa
Peygamberimizin (asm) insan yetiştirme sistemine asr-ı saadet temelinde öğrenmek ve hayatımıza geçirmeye mecburuz ve muhtacız. “Din kolaylıktır” prensibini ders veren nebevî eğitim sistemi bütün zamanların ihtiyacına kafi gelecek kabiliyettedir. Bu nebevi ölçüler hayatımızı hiçbir boşluk bırakmamacasına kucaklar.
Kendi hayatımızda bu ölçüleri uyguladığımız oranda huzura yaklaşırız…