Yeryüzü, üzerinde taşıdığı sayısız nimetler ve güzelliklerle insana emanet edilmiştir. Bu emanete, ancak onun tabiî dengesini koruyarak riayet edilebilir. Hâlbuki insan eliyle yeryüzünün tabiî dengesi bozulmaya başlamıştır. Teknolojik gelişmelerin ortaya çıkardığı çevre sorunları, sanayi atıkları ekolojik dengeyi bozmaktadır. Bunun sonucunda toprak, su ve hava kirlenmekte ve zehirlenmekte, nice hayvan ve bitki türleri yok olup gitmektedir. Hatta bu bozulmanın genetik bozulmaya bile yol açması söz konusudur. Buna bir de sosyal hayattaki bozulma eklenince insanın, Allah’ın koyduğu değerleri dikkate almamasının acı faturası ortaya çıkmaktadır.
Gerek ülkeler temelinde gerekse uluslararası bunca çabaya rağmen çevre kirliliğinin ve buna bağlı olarak küresel ısınma ve iklim değişikliğinin önüne geçilemiyorsa bunun en önemli sebeplerinden birisi insanların genelinde yeterli bir çevre bilincinin bulunmayışı olmalıdır. İnsanların bu bilinci kazanması ise eğitimle olur. Değerler eğitimi adı altında çevreyi koruma değeri dikkate alınarak eğitimler verilmelidir. Bu hususta kutsal kaynaklardan yararlanmak gerekir. Çünkü kutsal öğretilerin inanan insanların aklında ve vicdanında önemli ve kalıcı tesiri vardır.
Birkaç misal vermek gerekirse, Bakara Suresinde “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız” buyurulur. Rum Suresinde ise, “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır” denilmektedir.
Her iki ayetin geniş bir anlam spektrumu bulunmaktadır. Bu ayetlerde insanların kendi elleriyle yaptıkları yanlışlara işaret edilmekte ve ikinci ayette bu yanlışlar sebebiyle hem karada, hem de denizde düzenin bozulmasından bahsetmektedir.
Bu ayetin bir işari manasının insanlar tarafından çevrenin kirletilmesi sonucu ekolojik dengenin bozulması olarak anlaşılabilir. Ekolojik dengenin bozulması zincirleme olarak küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Ayette düzenin bozulması buna işaret olabilir. Yine ayette insanların bu düzeni bozduklarından dolayı, bunun sonuçlarının bir kısmını gördüklerinden bahsedilmektedir. Nitekim günümüzde iklim düzeninin bozulmasından dolayı ne gibi felaketler yaşandığını (sel, fırtına, kuraklık vb) görüyoruz. Dolayısıyla insanlık düzeni bozduğunun farkına vardı. Artık çareler aranmaya başlandı.
Ayetten çıkan bir mana da esas karşılığın ahirette olduğuna işaret etmesidir. Çünkü çevreyi kirletmek, öncelikle Allah’a ait yeryüzünü kirletmek ve ayrıca başka insanların da hakkına girmektir.
Bir başka ayette ise; “Yedi gökte, yerde ve bunların içindekilerin hepsi Allah’ı tesbih eder. Onu överek tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Lakin siz onların tesbihini anlamazsınız. O Halim ve Gafur’dur” denilmektedir. Şu halde, evrende ne varsa her şeyin Allah’ı (cc) zikir ve tesbih ettiğine inanan birisi çevresini kirletir mi? Bir canlıya zarar verir mi? Onların zikrine mani olmak ister mi? Elbette hayır. Çünkü bu davranış Yaradan’ın hoşnut olmayacağı bir şeydir ve imanla bağdaşmayan bir davranıştır.
Peygamberimizin (asm) hadis-i şeriflerinde de bunları teyit eden ifadeler vardır: “Bir adam bir dikeni yoldan kaldırdı. Bu yüzden Allah onun günahlarını affedip cennete koydu”, “Yoldan geçenlere sıkıntı veren bir şeyi kaldırmak dahi büyük bir sadakadır”, “İman yetmiş küsur şubedir. En aşağısı yolda sıkıntı veren şeyleri kaldırmaktır.”, “Ümmetimin iyi ve kötü amelleri bana gösterildi. İyi amelleri arasında yolda eziyet veren bir şeyin kaldırılması, kötü amelleri arasında ise üzeri örtülmemiş tükürük vardı.”
Yolları temiz ve açık tutmanın sevaplı bir iş olduğuyla ilgili olarak zikredilen bu hadislerden anlaşılacağı üzere, çevre denildiğinde ilk akla gelenlerden birisi ulaşımı sağlayan yollardır. Merkezî yaşam alanlarının dışında, onları birbirine bağlayan yolların bile kirletilmemesi ve şayet kirletilmişse temizlenmesi ve yoldan geçenlere sıkıntı veren pislik, çalı, diken, taş vb şeylerin kaldırılması cenneti kazanmaya vesile olacak kadar sevaplı bir iş ise, ev, cami, okul gibi merkezî yaşam alanlarının temiz tutulması ne kadar sevaplı bir iştir, mukayese edelim.
Bu konuda daha birçok ayet ve hadisler vardır elbette. İnsanların bu manevi öğretilerle bilinçlendirilmesi, dünyada temiz bir çevrede birlikte huzur içinde yaşama adına önemli mesajlardır. Bu mesajlarla eğitilmiş fertlerin kalbinde manevi bir yasakçı bulunacaktır. Böyle bir fert, mesela ileride bir fabrikatör olduğunda fabrikasının bacasına filtre taktırmak ve atıklarını arıttıktan sonra çevreye vermek gibi çevreyi kirletmeme titizliğini gösterecektir. Çünkü bu imanlı ferdin kalbinde manevi bir yasakçı bulunmakta ve çevreyi kirlettiğinde bunun başkalarının hukukuna tecavüz olduğu ve bunun kendisi için hem dünyada, hem ahirette karşılığının olacağı inancı vardır.
Elmas Zeynep Salihoğlu